Ahmet Saltık

Nüfus artışı sorunu!?

06 Haziran 2024 Perşembe

TÜİK, yıllık “Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları, 2023” bültenini yayımladı (Covid-19 döneminde iki yıl dışında). Türkiye’de yerleşik (ikamet eden) nüfus, 31.12.2023’te 2022’ye göre yalnızca 92 bin 824 artarak 85 milyon 372 bin 377 kişi oldu. Nüfus artış hızı binde 1.1. Son 17 yılın verileri aşağıda.

Erkek nüfus 42 milyon 734 bin 71, kadın nüfus 42 milyon 638 bin 306 kişi. Kadınlarımız erkeklerden 100 bin daha az! Dolayısıyla “1 erkeğe 4 kadın hülyası görenler” demografik olanaksızlıkla yüzleşmeli. Tanrı nedense, bu buyruğunun gereğini yerine getirmiyor (!). İnsanlık tarihi boyunca, savaş sonrası yerel-sınırlı ayrıklar dışında hep böyle oldu doğanın dengesi. Bu dinsel bir buyruk değil, koşulların zorladığı geçici-yerel çözümdü.

Ortanca yaş erkeklerde 32.8’den 33.2’ye, kadınlarda 34.2’den 34.7’ye yükseldi. Çalışma çağındaki nüfus (15-64 yaş) oranı yüzde 68.3 ve 58.3 milyon işgücü arzına karşın toplam istihdam 31.6 milyon, yarısı atıl! Üstelik kamu istihdamında “gizli işsizlik” sorunu da var. İstihdam erkeklerde yüzde 65.7 iken kadınlarda yüzde 31.3. Korkunç bir toplumsal cinsiyet eşitsizliği! Öte yandan Merkez Bankası, DİSK-AR ve çeşitli araştırmalar asgari ücretlilerin yüzde 50’lerde olduğunu gösteriyor. Milyonlarca işçi insanca yaşam hatta aç kalmamak için çabalarken önemli bölümü yasal asgari ücrete bile erişemiyor! Korkunç, yüz kızartıcı emek sömürüsü! 

Çalışma çağında kişi başına düşen çocuk ve yaşlı (65+) sayısı olan toplam yaş bağımlılık oranı, 2022’de yüzde 46.8 iken 2023’te yüzde 46.3’e düştü. Türkiye’de 2023’te, çalışma çağındaki her 100 kişi 31.4 çocuğa ve 15 yaşlıya baktı. Yaşlı nüfus sayılan 65+ kesim yüzde 10.2’ye erişti. Ancak Dünya Sağlık Örgütü bu yaş sınırını 75’e yükseltti. Örneğin hekimler kamuda 72 yaşa dek çalışabiliyor. Öğretim üyeleri kamuda 75, özelde daha ileri yaşlara dek çalışmakta. İş bulabilen emeklilerimiz çalışmaya mahkûm. 65+ kesimin oranı yüzde 1.8 artarken 14 yaş altı çocuk oranı yüzde 26.4’ten, beş puan azalarak yüzde 21.4’e geriledi. Bağımlı nüfus artmadı yüzde 0.5 azaldı.

Toplam doğurganlık hızı 1.51 olarak verildi. Bu ölçüt, bir kadının yaşamında kaç çocuk sahibi olabileğinin ileriye dönük “kestirimi”. Doğuşta yaşam umudu 80 yıl dolayında, endişe tümüyle yersiz. Ülkemizde nüfus yoğunluğu 111 kişi/km2, dünya ortalaması 56. Türkiye dünya nüfusunun yüzde 1.1’ine sahip ancak topraklarımız toplamın yüzde yarımı. Su kaynaklarımız dünya toplamının binde 6’sı, enerji kaynaklarımız ise binde 2’si. Her yıl yaklaşık 60 milyar dolar enerji dışalımımız var. Tarımsal üretim de yetersiz, 2023’te tarım, gıda ve içecek dışalımı 21.13 milyar dolar! 85.3 milyon nüfusa ülkemizdeki yasal-kaçak, düzenli-düzensiz 13 milyona varan büyük kitle dahil değil. Ayrıca 2023’te 56.7 milyon turisti ağırladık, ortalama 9.8 gece kaldılar. Bu, 1.5 milyon sabit nüfusa denktir. Ülkemizde 100 milyon insan yaşamaktadır. Doğal kaynaklarımız ve üretim düzeyimiz bu nüfusa yetmemektedir. Gıda, kira enflasyonunun başat nedenlerinden biri de bu çok kalabalık ve gereksiz, eğitimsiz nüfustur. Türkiye 21. yüzyılda yeniden sömürgedir, çare insanı eğitmededir!

2827 sayılı yasa gereği aile planlaması ve istemli düşük hizmetleri, AKP iktidarınca verilmemekte, kimi ödemelerle nüfus artışı desteklenmekte. Ancak, Eylül 2021’de başlayan ağır, yaygın ve süren yoksullaştırmanın beklenmesi gereken doğal sonuçlarından biri doğurganlığın azalmasıdır. Ürkü (panik) yersizdir. Türkiye’nin nüfusunun azaltılması zorunludur. Nüfusun yaşlanması henüz söz konusu değil ve abartılmamalıdır. Hesaplara göre Türkiye birkaç on yıl daha demografik fırsat penceresi döneminde kalacaktır. 21. yüzyılın şafağında gereksinim asla kalabalık değil, nitelikli nüfustur. Ordu, dünün yarısı askere sahip. Yapay zekâlı insan eşdeğeri robotlar (MER) devrindeyiz. 2030’a dek 800 milyon MER, üretimde insanın işini alacak. İşsizlik son derece yıkıcı bir sorundur. RTE, “beka sorunu” dedi. Asıl sağkalım (beka) sorunu AKP politikaları! Örneğin “Maarif Müfredatı”, ulusu alıklaştırma kurgusudur. Kamucu-sosyal politikalarla insanımızın niteliği, gönenci, mutluluğu, sağlığı, eğitimi, güvenliği, adaleti, barışı, geleceği sağlanmalıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları