Elçin Poyrazlar

Tebliğciler

01 Nisan 2022 Cuma

Kendilerine tebliğciler diyen bir grup içkili bir mekanda oturan insanları ‘dine ve ahlaka’ çağırmış geçenlerde. 

Kadıköy’de içki içen insanların yanına giderek “Hocanın görevi ölüm gelmeden hatırlatmak, berber tıraş eder, doktor muayene eder. Hoca da hatırlatır” şeklinde ‘uyarıda’ bulunmuşlar. 

Söylediklerinin taciz olduğu, rahatsız ettikleri tepkisiyle karşılaşınca da ‘Hristiyan misyonerler de bunu yapıyorlar’ savunmasını getirmişler. 

Yılbaşı kutlamaları öncesi bildiriler dağıtan, içki satan dükkanlara gidip ‘günah’ vaazları veren, pavyonlara gidip çalışanları Tanrı yoluna sokmaya çalışan tebliğciler grubu, çoğunluğun Müslüman olduğu bir ülkede İslam propagandası yapmanın karşı konulamaz konforuna sığınıyor. 

O konforun içinde sırtını iktidara, yerleşik ahlak yapısına ve aile kurumuna dayamışlığın getirdiği üstünlük yatıyor. 

‘Benim dinim buna izin vermiyor, o zaman sen de yapmayacaksın’ hoşgörüsüzlüğü, dayatması, kendilerinde bunu hak görmenin sarsılmaz yanılsaması var. 

‘Nasıl olur da başkaları benim inançlarımı doğrulamaz!’ saplantısı. 

Tebliğciler toplumun genelini temsil etmeyen marjinal ve fanatik bir grup olarak geçiştirilebilir ya da önemsenmeyebilir. 

Oysa tebliğciler farklı katmanlarda, farkı sosyal gruplarda, farklı konularda her yerde var. 

Mesela metroda öpüşen iki gencin karşısında varlar. 

‘Burada sevişemezsiniz’ diyerek gençleri dövmeye kalkan ahlak bekçileri de tebliğcilerin bir uzantısı. 

Öpüşmenin günah sayıldığı kendi ahlak anlayışını yıkılmaz bir ilke olarak görüp şiddeti meşru kılmak fanatizmdir. 

Sokakta, toplu taşımada şort giydiği için sözlü tacize ve fiziksel şiddete uğrayan kadınlar da tebliğcilerin bir versiyonunun hedefinde. 

Onların inançlarına göre kadın istediği yerde, istediğini giyemez çünkü. 

Sadece sokakta, okulda, işte ve günlük hayatın içinde yer almıyor tebliğciler…

Popüler kültürde, ünlülerin, fenomenlerin, yükselen saray soytarılarının da arasındalar. 

‘Fıs Fıs İsmail’ karakteriyle bilinen Süleyman Yağcı, kadınların dışarıda tayt giymesini iğrenç olarak niteledikten sonra öpüşme karşıtı görüşlerini rahatlıkla sunabilir örneğin. 

‘Sen sevgilinle metroda öpüşürsen, çocuk parkında öpüşürsen, kafeteryada öpüşürsen ben devreye girerim. Öyle bir hakkım var. Öpüşemezsin kardeşim. Hiç kimse halka umum olan yerde sevgilisiyle öpüşemez’ diyebilir. 

Ve de bu açıklamaları geniş destek görebilir.  

Ya da şarkıcı Gülşen'in sahne kostümünü fazla açık bulan bir başka şarkıcı kadın ‘Kız annesi olduğu için buna karşı çıktığı’ argümanını getirebilir. 

Normlar sadece onların inanç ve ahlak yapısında şekillenir, toplumun istisnasız buna uyma beklentisi dayatılır. 

Tebliğci olmak için sarık, cübbeye girip dini vaazlara sarılmaya gerek yok. 

Boş ruhaniliği, iki yüzlü ahlakı, çocuklar ve kadınlar için hapse dönüşmüş aile yapısını üst perdeden savunmak yeterli. 

Yeter ki hırsızları, yolsuzları, tecavüze uğrayan çocukları, sistematik olarak kıyılan kadınları, akut yoksulluğu, adaletsizliği ve en tepeden işlenen suçları görmeyelim. 

Sadece alkol, kadın bedeni ve öpüşme üstüne tebliğleri dinleyelim.

Ve lütfen Fıs Fıs İsmailler belirlesin ahlaki sınırlarımızı. 

Ancak o zaman eşitlik, adalet ve refaha kavuşabiliriz!? 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları