İktidarın zulmü, yeni zulümleri besler ve İstanbul Belediyesi’ne karşı yapılan haksız ve hukuksuz saldırılar bütün kamuoyunu rahatsız edecek düzeylere de tırmandırılırken...
Dün ve evvelki gün, 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlamak isteyenlerin evlerine yapılan şafak baskınlarıyla İstanbul, İzmir, Eskişehir gibi kentlerde yüzü aşkın kişi gözaltına alınarak zulüm bir basamak daha yükseltildi.
Bu ortamda, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı, Taksim Meydanı yerine, Kadıköy Rıhtım Meydanı’nda kutlama kararı aldı.
Bu karar karşısında, zaten İktidarın geniş çaplı haksız ve hukuksuz büyük bir saldırısı altında bunalan CHP de Taksim’i zorlamaktan vazgeçti.
***
Bu kararı savunanların tartışmalı gerekçeleri bianet. org’da şöyle özetlenmiş:
“2025’te 1 Mayıs’ın İstanbul’da Kadıköy’de kutlanacak olması, sendikalar açısından Taksim ısrarı ile devletin yasaklayıcılığı arasında bir ‘orta yol’ gibi olarak beliriyor.
Kadıköy seçiminde hem siyasi koşullar, hem taktiksel birlik hem de tarihsel deneyimler etkili.
2025 için, Kadıköy kararı sadece sendikaların değil, emek örgütleri, sol partiler ve demokratik kitle örgütlerinin de onayıyla alındı.
Bu birliktelik, ‘bölünmüş 1 Mayıs’ görüntüsünü ortadan kaldırmak açısından da önemli kabul ediliyor.
Bu uzlaşmayla Taksim’in hakkından vazgeçmeden kitlesel katılımın sağlanabileceği görünür bir 1 Mayıs yapmak, olabildiğince çok işçi örgütü ve sendikayı bir araya getirmek ve iktidara karşı bir dayanışma gösterisi ortaya konmak isteniyor.
Kadıköy’de yapılacak görkemli bir kutlama, Taksim hakkını daha büyük güçle talep etmenin de aracı olabilir.”
Ben bu gerekçeler arasında sayılan özellikle “Orta Yol” kavramını ve bu kavramın ne işe yarayacağını pek anlayamadığımı vurgulamalıyım!
***
Dün Cumhuriyet’te yayımlanan bir makale dışında, medyaya çok yansımasa da siyasal gözlemciler arasında konuşulan bir başka yorum da “Yeni Kürt Süreci”nin, Kürt siyasetinin İktidara karşı olan demokratik muhalefetini törpülemesinin, bu kararı etkilemiş olmasıdır.
***
Bizim kültürümüzde, sömürülen ve ezilen Anadolu halkı tarafından üretilmiş olan, “Zulmün artsın ki tez zeval bulasın” bedduası, zalimin kendi zulmünün ağırlığı altında ezilip daha çabuk yıkılması için bir lanetleme içerir.
Bu beddua, genellikle, öfke, çaresizlik gibi isyan duygularıyla yapılan bir adalet çağrısıdır.
Tarihsel olarak, zalimlerin bir gün mutlaka cezalandırılacağı inancı, birçok kültürde yer etmiştir.
Türk kültüründe de zulmün sürdürülemez olduğu ve er ya da geç zalimin kendi sonunu getireceği inancı yaygındır.
Çünkü insanlık tarihi gibi Anadolu tarihi de sömürü için yapılan zulümler ve bunlara karşı yapılan özgürlük mücadeleleriyle belirlenmiş...
Ve bu tarih, Mustafa Kemal Atatürk gibi özgürlük savaşçılarının zaferleriyle yazılmıştır!
***
HİÇ KUŞKUNUZ OLMASIN, ÇOK YAKINDA ZULÜM BİTECEK, 1 MAYIS DA AYM KARARINA UYGUN OLARAK TAKSİM MEYDANI’NDA ÖZGÜRCE KUTLANACAKTIR.