Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Demokratik Cumhuriyet, şahsım devletine direnirken...
Demokrasi, başta ifade ve muhalefet özgürlüğü olmak kaydıyla Temel Hak ve Özgürlüklere dayalıdır. Şahsım Devleti, Faşizmin Padişahlık halidir; başta ifade ve muhalefet özgürlüğü olmak kaydıyla bütün Temel Hak ve Özgürlüklere karşıdır.
***
Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni Padişahlığa karşı, Kurtuluş Savaşı dönemi de dahil, 19 yılda kurdu.
Erdoğan/AKP iktidarı Demokratik Cumhuriyete karşı, 21 yılda, Şahsım Devleti’ni kuramadı.
Çünkü siyasal, toplumsal ve ekonomik yapı hazır olmadığı halde Çok Partili Rejim’e geçen ve bu nedenle de Demokratik Rejim’in yeterince içselleştirilemediği Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri, Atatürk tarafından insanlık tarihinin evrimine uygun olarak ve çok sağlam atılmıştı.
***
Erdoğan/AKP iktidarı, 2007 tarihinde Cumhurbaşkanlığı’nı ele geçirdikten ve uzun hazırlıklarla başta yargı olmak kaydıyla, Cumhuriyetin kurumlarını iyice yıprattıktan sonra, “Şahsım Devleti”ni, 16 Nisan 2017 tarihinde Anayasa’nın ruhuna ve yasaların metinlerine aykırı olarak yapılan sözde halkoylamasıyla kurmaya çalıştı.
Ama olmadı, başaramadı!
Çünkü, hem toplumu bölmeyi, vatandaşları birbirine düşman etmeyi amaçlayan “Şahsım Devleti” modeli Türkiye’yi 21. Yüzyılda yönetemez hem de bu modelin başındaki “Şahıs”, bu modeli işletecek yetenek ve becerilere sahip değildir.
Sonuç olarak, Erdoğan/ AKP iktidarı, yanına aldığı bütün faşizan dinci ve ırkçı müttefiklerine, devletin bütün gücünü ve kaynaklarını seçim için istismar etmesine, yaptığı bütün baskılara ve yarattığı korku iklimine, dağıttığı paralara, üretilen yalan poster ve videolara rağmen, birinci turda seçilemedi, ikinci turda da gerçekliği tartışmalı çok düşük bir oranla kazandı.
Böylece toplumun yarısının zihinlerinde ve kalplerinde “Demokratik Cumhuriyetin” hâlâ direndiği ortaya çıktı.
***
Türkiye, kan ve gözyaşı dökülerek kazanılan bir Kurtuluş Savaşı ile bağımsızlığını elde etti ama ne Cumhuriyet Rejimi ne de Demokratik Rejim için kan ve gözyaşı döküldü...
Her ikisi de Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü tarafından “yukarıdan aşağı” kuruldu.
İşte önce, Menderes ve arkadaşlarının Demokrat Parti deneyimi ile, sonra 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 darbecilerinin ve şimdi de Erdoğan/AKP iktidarının, topluma yasaklar, baskılar, enflasyon ve geçim sıkıntısı ile ödettikleri bedel, önceden ödenmemiş olan bu maliyetin sonradan tahsil edilmesidir!
***
Bu yazıda şimdilik, iktidarın bütün haksızlıklarına, hukuksuzluklarına, adaletsizliklerine, baskılarına, korkutmalarına, yozlaştırmalarına ve bölücülüklerine karşı “Demokratik Cumhuriyet Direnişi”nin hâlâ toplumun yarısında devam ettiğine dikkati çekmekle yetiniyorum.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Suriyeliler memleketine gidiyor
- İlber Ortaylı canlı yayını terk etti!
- Yaş sınırlaması Meclis’te
- İBB, Bilal Erdoğan dönemindeki taşınmazları geri aldı
- Erdoğan'dan flaş 'Suriyeliler' açıklaması
- ATM'lerde 20 gün sonra yeni dönem başlıyor
- Lütfü Savaş CHP'den ihraç edildi
- Suriye’de şeriatın sesleri!
- 'Onun ne olduğunu iyi biliyoruz'
- Hamaney 'Suriye' sessizliğini bozdu!