İYİ Parti yerel seçimler için hayli gelgitler yaşadıktan sonra her ilde kendi adayını çıkaracağını İzmir adayını ilan ederek göstermiş oldu.

Hayırlısı olsun.

Kurulduğu günden beri bu gelgit politikaları, çelişkili tavırları nedeniyle bir türlü dikiş tutturamadı. Kendilerine sorarsan “Hep CHP yüzünden” seçmen kendilerini cezalandırdı. Ana muhalefet partisinin yedek lastiği ve can simidi görüntüsünden ötürü bekledikleri oyları toplayamadılar.

Allah Allah!

MHP yıllardır iktidarın bütün günahlarının ortağı ama yine de İYİ Parti’den fazla oy alıyor. Buna ne demeli peki?

CHP ana muhalefet partisi. Türkiye’nin her alanda yıkım tablosunun sorumlusu değil ama İYİ Parti’ye göre CHP ile yan yana durduğu için cezalandırılıyor.

İYİ Parti yerel seçimlere ittifaksız ya da kendi deyimleriyle işbirliği olmadan giderek ilk genel seçimde ana muhalefet partisi olmayı hedefe koymuş. Umarım hayalleri gerçekleşir ama siyasette hayallere pek yer yok. 

Kâğıt üstünde yaptıkları plana göre, İYİ Parti destek vermezse CHP elindeki büyükşehirlerin büyük bir kısmını kaybeder; seçim sonrasında CHP bir iç kaosa sürüklenir ve parti bölünür. Bu durumda ilk genel seçimde de CHP’ye küsen seçmenlerin bir kısmı İYİ Parti’ye kayar ve bu sayede ana muhalefet partisi olunur.

Böylece hem Kılıçdaroğlu’ndan hem cumhurbaşkanlığı için davet çıkardıkları İmamoğlu ve Mansur Yavaş’tan da intikamlarını almış olurlar.

Valla kâğıt üstünde bu plan hayli hoş, cezbedici. Ancak evdeki hesap çarşıya uymayabiliyor. Yerel seçimde CHP belki bazı büyükşehirleri kaybedebilir. Fakat bu İYİ Parti’ye ne kazandırır?

CHP’nin kaybetmesi muhtemel illerde İYİ Parti belediye kazanabilecek mi?

Hayır hem de elindeki 18 ilçeyi bile koruması imkân dahilinde değil. Zira o 18 ilçeyi de CHP’li seçmenlerin oyu ile kazandıklarını unutmasınlar. 

Bu durumda İYİ Parti’nin 9.5 olan oyu yüzde 5’lere inerse ne olacak?

BAYKAL DA AYNI PLANI YAPMIŞTI

Yıllar önce Deniz Baykal da böyle bir plan yapmıştı. 28 Şubat sürecinde Erbakan başbakanlıktan istifa etmiş, Çiller’in beklediği hükümeti kurma görevi kendisine değil ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a verilmişti.

Bu arada Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, RP ve DYP dışındaki bütün partilerin bu koalisyonda yer alması için liderleri tek tek köşke davet etmişti. Deniz Baykal’ı da köşke davet ettiği gün Baykal’la odasında söyleşi yapmak üzere randevulaşmıştık. Baykal, köşke gideceği için söyleşiyi

biraz kısa tutmamı rica etmişti. Baykal’a Cumhurbaşkanı Demirel’in davet etme nedeni hakkında soru yönelttiğimde:

-Herhalde Yılmaz başkanlığında kurulacak koalisyonda CHP olarak bizim de bulunmamızı isteyecek, demişti.

Koalisyona katılacaklarını düşünerek “Koalisyonun ikinci büyük ortağı olacaksınız bu durumda” deyince şu cevabı vermişti.

-Yooo. Ben bu koalisyona katılmayı düşünmüyorum.

-Ama neden Sayın Baykal. Siz, seçim sonrasında Yılmaz hükümeti kurma görevi aldığında meydanlarda Ecevit’i suçlayarak “Bizimle birlikte ANAP’ın kuracağı koalisyona girseydi ANA-YOL hükümeti kurulmayacaktı. Bazı bakanlıkları biz, bazı bakanlıkları DSP alsaydı fena mı olurdu” diye konuşmuştunuz.

Baykal omuzlarını silkerek “Boş ver şimdi Miyase, geç bunları. Bu hükümete dahil olan ANAP, DSP ve MHP iktidarda nasıl olsa yıpranacaklar. İlk genel seçimde biz ya tek başına iktidar ya da ana muhalefet partisi oluruz” demişti.

Sonuçta CHP o koalisyona girmedi ve dışarıdan destekledi. Sonrasında da Türkbank skandalını ifşa ederek hükümetin gensoru ile Meclis’te düşmesini sağladı. Hükümeti kurma görevi alan Ecevit, DYP ve ANAP’ın dışarıdan destek vermesiyle azınlık hükümeti kurdu. Bu dönemde PKK lideri Öcalan’ın yakalanması 1999 seçimlerinde DSP’nin önünü açtı. CHP ise baraj altında kaldı.

CHP baraj altında kaldıktan sonra Baykal’ı aradım. Geçmiş olsun dileklerimi ilettikten sonra bu kez de şöyle demişti:

-Aslında mitinglerde sen de gördün. Çok iyi gidiyorduk. Ama işte Öcalan’ın yakalanması her şeyi altüst etti.

Demem o ki, siyaset boşluk kaldırmaz ve kâğıt üstündeki planlar bir anda çöp olabilir.