Rüşvetin Türkçesi: Sosyal refah payı!

04 Ağustos 2020 Salı

Temmuz ayı başında ABD kaynaklı bir haber Türkiye’de de yankı buldu. Haber şöyleydi:

ABD’nin önde gelen ilaç firmalarından Alexion Pharmaceuticals, 2010-2015 yılları arasında dünyanın pahalı ilaçları arasında yer alan Soliris’i Türkiye, Rusya, Brezilya ve Kolombiya’da ayrıcalıklı satmak için rüşvet dağıttı. Menkul Kıymetler Borsası Komisyonu (SEC), firma yetkililerinden haksız kazanç amaçlı bu harcamalar için savunma istedi. Firma hesap vermek yerine pazarlık yapmayı tercih etti. 21 milyon dolar ceza ödedi.

Haber Türkiye’de çok az yayın organında haber değeri taşıdı. Doğal olarak devamında şu soru geldi:

Firma Türkiye’de kimlere rüşvet verdi?

Aslında ABD kaynaklı haberlerde bunun da belgesi vardı. Türkiye’de Sağlık Bakanlığı Sağlık Hizmetleri Komisyonu’nun üyelerine 100’er bin doların verildiği, bunun bir danışman aracılığıyla dağıtıldığı, 1.3 milyon dolar rüşvet karşılığında 6 milyon dolar haksız kazanç sağlandığı SEC’nin ortaya çıkardığı belgeler arasındaydı.

Bu zaman diliminde iki sağlık bakanı görev yaptı: Recep Akdağ ve Mehmet Müezzinoğlu.

Her iki bakan da yaklaşık bir ay bekledikten sonra temmuz ayı sonunda Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na başvurdular. İddiaların araştırılmasını istediler.

Bir haftadır haberleri okurken, izlerken bu konu da gündemimizde; acaba bir gelişme var mı?

Yok!

***

Aslında iddia düzeyinden çıkmış, belgeli bir “suç” haline gelmiş bir olayın soruşturulması için eski bakanların başvurmasına da gerek yok.

Kamuoyuna yansıyan herhangi bir işlem olmayınca, insanın aklına bir dizi şey geliyor:

Savcılar, gazetecileri soruşturmaktan buna fırsat bulamadı mı?

Olayın üstüne gidilmemesi için bir talimat mı alındı?

Gidildi de suçlu bulunanlara, “şunun şunun karşılığında size bir şey olmayacak” mı dendi?

Ya da suçlu bulunanlar hayli güçlü kişiler mi?

Yoksa yoksa, “biz rüşveti talimatla aldık, çok azı bize kaldı, büyük bölümünü falanca cemaate verdik” mi dediler?

Rüşveti alanlar bu ulvi işi kimin-kimlerin bilgisi dahilinde yaptıklarını açıkladıktan sonra iş orada bırakıldı mı?

Zaten olay biliniyor da büyüklerimiz, “bunun haber, soruşturma değeri yok” görüşünde mi?

İnsanın aklına bir dizi olmadık soru geliyor.

Yukarıdaki soruların her birini ayrı şık yapsak en güçlü olasılık hangisidir dersiniz?

Al işte, iş bitiricinin yediği rüşvet milletin çenesini yoruyor!

İlacın adı “Soliris”; ister misiniz “İlacın adından belli, ilk üç harfine bakın suçluyu görürsünüz” desinler?

Bu soruyu şıklara almayalım, birinci çıkabilir!

***

Soliris, pahalı ilaçlar sıralamasında. Çok nadir görülen bir böbrek hastalığı için kullanılıyor. 300 miligramlık doz 32 bin lira. Tedaviye başlamak için 600 bin liralık doz gerekiyor. Sonra her ay 250 bin lira! Soğuk zincirde saklanıyor, ömür boyu kullanılması gerekiyor.

İlacı kullanmak zorunda olanlara şifalar dilerken, söylenmeden edemiyoruz:

Demek ki fiyatı artıran çok etken var!

Belki de ilaçtaki en etken madde, rüşvet!

Dünya Şeffaflık Derneği’nin verilerine göre, Türkiye yolsuzlukta 91 sırada. Derneğin Türkiye Başkanı Oya Özarslan, “Bu sıra tarihteki en geri yerimiz, 7-8 yılda 30 sıra birden geriledik” diyor.

Yabancı firmalarla çalışan bir tanıdığıma onların Türkiye’de dağıttıkları rüşveti “harcama kalemi” olarak nasıl gösterdiklerini sordum. Şu karşılığı verdi:

Türkiye kamu ile iş yaparken rüşvetin kolay dağıtıldığı, hatta şart olduğu ülkeler arasında. Bunu şirketlerin merkezleri de biliyor. Bu tür harcamaları ‘sosyal refah payı’ adı altında kayda geçiriyorlar.

Aklımıza nedense Nikola Tesla’nın şu sözü geldi:

Dinimiz var diye ahlaka ihtiyaç kalmadığını sanıyorsunuz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları