Bakanlığının yanılmıyorsam ilk ayı idi. Bir okulda kız ve erkek çocukları ayrı sınıflara almaya kalkan çağdışı kafalı bir okul müdürüne ebeveynlerden büyük tepki yağınca, dini (!?) eğitim bakanı Yusuf Tekin gönülsüz şekilde geri adım atmış, Millli Eğitim Temel Kanunu’nun, ülkemizde “eğitimin karma olduğuna” ilişkin hükmünün varlığını kabul etmişti.
Ama Anadolu’nun “Can çıkmadan huy çıkmaz” şeklindeki güzel atasözünde ifade edildiği gibi yeni eğitim yılının başında aklındakini uyguladı ve “Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’ne bağlı bazı Anadolu liselerinde yalnızca kız öğrencilere yönelik ortaokullar açılacağı” kamuoyuna yansıdı.
Oysa sadece Cumhuriyetin kurulmasını izleyen seksen senelik eğitim politikalarımız ve onlarla ilgili uygulamalar diyor ki Yusuf Tekin bu Cumhuriyetin eğitim bakanı ise bugün yaptığının tam tersini yapmakla yükümlüdür.
Yani, okullarda karma eğitime düşmanlık etmek değil, onu yaygınlaştırmak, eğitimin kalitesini yükseltmek ve çağdaşlaştırmak zorundadır. Oysa bırakın karma eğitimi, Türkiye’nin çoğu Güneydoğu’da olmak üzere pek çok yerinde bazı kaynaklara göre 600’den fazla medrese vardır ve her eğitim yılında onlar da tıkır tıkır çalışmaktadır. Bunlar sadece Yusuf Tekin’in değil ondan önceki AKP’li eğitim bakanlarının da bildiği, üstelik anayasaya, Öğretim Birliği Kanunu’na ve Türkiye’nin ihtiyacına taban tabana zıt kurumlardır. Ama bazı siyasilerin koruması altındadır. Hatta meslektaşımız Doğan Satmış’ın “Korku Toplumu” isimli kitabında ifade edildiğine göre bu medreselerin eğitim sistemi içinde resmen kabul edilmeleri için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan söz aldıklarını iddia edenler vardır.
Yusuf Tekin sadece üzerindeki sorumluluk gereği el atması gereken bu konularda değil, maalesef başında bulunduğu bakanlığın düzenleyip uyguladığı LGS’de (Lise Giriş Sınavı) de ne kadar başarısız olduğunu ispat etmiş bir bakandır.
15 Haziran’da yapılan LGS’lerde her şeyin en iyi şekilde düzenlendiğine ilişkin sözlerine rağmen, bu sınavlarda tüm sorulara doğru yanıt veren öğrencilerin her yılkinden çok fazla olmasından şüphelenen eğitimcilerin kuşkuları doğrulanmış ve sınav devam ederken bazı soruların yanıtlarının paylaşıldığı ortaya çıkmıştır.
Bu olay nedeniyle inceleme başladığına ilişkin açıklamalardan da bugüne kadar bir sonuç alındığına ilişkin bir bilgiden haberdar olan yoktur.
Bakan Tekin’den söz etmişken belirteyim ki sadece o değil, üstlendiği göreve, taşıdığı sorumluluğa aykırı icraatıyla kamuoyunda ciddi bir antipatiye sebep olan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da laik Cumhuriyete düşman biridir. Ulusal gururumuz olan Cumhuriyetin kuruluş yıldönümü gibi, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mıza zafer noktasını koyan 30 Ağustos “Zafer Bayramı” gibi günlerde o sevinç günlerini yaşamamıza sebep olan Mustafa Kemal Atatürk’ü yok sayan ve bu tavrında ısrar eden Ali Erbaş görevini sürdürdüğü sürece laik Cumhuriyet kendi düşmanını kendi eliyle baş tacı etmiş olacaktır.