Son mart ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından başlatılan “turp savaşı”, en azından benim anımsayabildiğim 80 yıllık siyasi geçmişimiz boyunca hiç görmediğim boyutlara ulaştı.
Son olarak Erdoğan AKP’nin 24. kuruluş yıldönümü töreninde “torbadan” en büyük turp olarak Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ve CHP’li 9 ilçe belediye başkanının AKP’ye geçtiklerini ilan etti.
Ama bu yıldönümünü, CHP Genel Başkanı Özgür Özel de önemsemiş olmalı ki AKP’ye “doğum günü hediyesi” olarak, AKP’de merkez karar ve yürütme kurulu üyeliği yapmış avukat Mücahit Birinci’nin, “İmamoğlu soruşturması” sanığı Murat Kapki’yi tutuklu bulunduğu Tekirdağ Cezaevi’nde ziyaret ederek:
“Al Şu ifadeyi imzala, kimseye soru sorma. Buradan çıkmak istiyorsan bana 2 milyon dolar (80 milyon TL) öde ve çık kurtul!” dediğini yazılı belgelerle açıkladı.
“Turp savaşı”nda bence CHP lideri Özgür Özel’in -en azından bu aşamada- üstün çıktığı izlenimi doğdu.
Aslında ben “turp savaşı” diyorum ama bizzat Özgür Özel’e ve bazı köşe yazarlarına göre buna “savaş” değil, olsa olsa “Lağım patladı” demek doğru olur.
Hangi ismi verirseniz verin bir lağım ortamında yaşamaya mecbur kaldığımız bir gerçek.
O yüzden son 80 sene içinde çok siyasi kavga görmüş biri sıfatıyla bu boyutlara çıkmış hiçbir siyasi kavga anımsamadığımı yazdım.
Kavgacılardan biri olan Tayyip Erdoğan, gözü kararınca kazanmak için sınır tanımadığını göstermiş bir siyasetçidir. Özgür Özel de meğer içinde yanardağlar taşırmış da CHP’nin genel başkanı oluncaya kadar haberimiz yokmuş.
O nedenle bu kadar şiddetli bir kavganın çok uzun zaman almadan bitmesi gerekir.
Ancak kavganın bitmesi özellikle iktidar tarafını sorumluluklardan kurtarmaz. Tam tersine kamuoyu yoklamalarında da durumu çok vahim görünen Türk adalet sisteminin -kimseyi aptal yerine koymayan bir anlayışla- baştan sona ele alınıp gerçekten bağımsız ve liyakat sahibi yargıçlar ve savcılar elinde işleyen bir yapıya kavuşturulması Türkiye’nin en acil ihtiyacıdır.
Lakin en azından 2010 yılı anayasa değişimi öncesine tekrar dönme, bugünkü siyasi iktidardan beklenecek bir şey değildir. Bunun nedeni çok. Hepsini yazmaya kalksam ne bu sütuna sığar ne de gazetenin bütününe. Çünkü “patlayan lağım” yüzünden kirlenmemiş, hiç değilse sağlığının bir kısmını koruyabilmiş bir kurum benim aklıma gelmiyor.
Daha kısa ifade etmek gerekirse tek ve sağlıklı yol, bir an önce milletvekili ve cumhurbaşkanı seçimine gidip seçmenin Türkiye’yi Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından kurtarmasıdır.
Böyle bir gün gelirse bugünkü muhalefetin sorumluluğu öne çıkar.
O zaman da Türk kamuoyu ve ulusu olarak hepimize önemli bir görev çıkacak ve yeni Türkiye’yi yönetenlerin, bugün şikâyet edilen veya çeşitli nedenlerle görmezden gelinen her türlü suiistimalin hesabının, tarafsız ve gerçekten bağımsız bir yargı eliyle ve “hukukun üstünlüğü” ilkesinden zerre kadar sapmadan tüm sorumlulardan hesap sorulmasını sağlamaktır.