Tamam, hepimiz biliyoruz ki bireyler daha tez canlıdır. Hatta çoğu kez fevridir. Gereksiz yere atak davranır. Buna karşın toplumlar daha serin kanlı, sabırlı olur.
Olur da... Başta Birleşmiş Milletler teşkilatı ve onun en etkin organı Güvenlik Konseyi olmak üzere, kendini uluslararası barışa adamış görünen NATO gibi Avrupa Konseyi gibi, Avrupa Birliği gibi uluslararası örgütlerin “üzerlerine ölü toprağı dökülmüş gibi” Gazze’deki insanlık faciasına, -daha açıkçası SOYKIRIMA- bu kadar kör, sağır ve vicdansız davranması kabul edilebilir bir durum mudur?
İsrail’de iktidarı elinde tutan faşist bir azınlığın tüm uluslararası kuralları ve sözleşmeleri yere atıp üzerinde tepinmesine, onun dışındakı dünya daha ne kadar süre seyirci kalacak?
Tamam...
Biliyoruz ki Filistin halkının, terörist kafalı ve “Ben belamı arıyorum” dercesine İsrail’i taciz eden, ikide bir İsrail’e roket yağdıran Hamas liderleri iyi bir cezayı hak etmişlerdi.
Ama bu ceza sadece Hamas’ı yönetmek iddiasındaki terörist kafalı ekibi tasfiye ile sınırlı kalmalıydı. Cezalandırmanın, tüm bu kavgalarla ilgisi olmadan yaşamını sürdürmeye çalışan 2.5 milyon kadar sivil Filistinliye, özellikle de kendisini Filistinli olarak tanımlamayı dahi bilmeyen 70 bin yavrucağı ölüme götürmesini başta Netanyahu ve en fanatik destekçileri dahil, “insanım” diyen herhangi bir yaratık savunabilir mi?
Varsayalım ki böyle biri çıktı.
Onun insan topluluğu içinde bir dakika kalmasına izin verilebilir mi? Ne hazin bir gerçektir ki insanlık tarihinin gördüğü en büyük soykırım yüzünden 20. asrın ortalarından itibaren tüm insanlığın şefkatiyle kucaklanan İsrail’in ismi, 21. asrın en menfur soykırım felaketinin faili olarak anılır oldu.
Adolf Hitler, Almanya’daki ve Nazi ordularının işgal ettiği ülkelerdeki masum Yahudileri, -kadın, çocuk, yaşlı dermeden- zehirli gaz hücrelerinde ölüme gönderirken şimdi İsrailli komutanlar Filistinli yavruları bir dilim ekmek için “insani yardım ekiplerine yalvarırken” öldürüyor.
Çok yıllar geçti. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi işgali altındaki bir Avrupa devletinde, “Evimiz ha basıldı, ha basılacak” korkusu içinde yaşadıklarını bir hatıra defterine kaydeden Anne Frank isimli kız çocuğunun anıları tüm dünyayı etkilemişti.
Dünyaya bakar mısınız, nereden nereye gelmişiz?
1980 ve 90’lı yıllarda bir Hamas roketiyle bir İsrailli yavru hayatını kaybedince dünyayı ayağa kaldıran Yahudi sermayeli dünya medyası ise binlerce Filistinli yavru ölüp giderken görmezden geliyor. Dahası, IŞİD isimli fanatik İslamcı cellat sürüsü Ortadoğu’da görev yapan bir yabancı gazeteci öldürdüğü zaman -haklı olarak- kıyameti koparırken Gazze’de 250’den fazla gazetecinin öldürülmesi karşısında uluslararası gazetecilik meslek örgütlerimizin İsrail’i -kınamaktan vazgeçtim- eleştirdiklerini dahi duyamıyoruz.