Yoğun bakımdayız...

Yoğun bakımdayız...

09.08.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

Bir an, hafızanızdaki makarayı geri sarın. Hani AKP’nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden bir ya da bir buçuk yıl öncesine...

Merhum Bülent Ecevit başbakan idi. Hükümetteki ortağı MHP lideri Devlet Bahçeli’ydi. Ondan da yaklaşık bir, bir buçuk yıl önce Türkiye yine büyük bir enflasyon krizi altında inim inim inlemiş, bir genel tuvalete giriş 20-25 milyon TL’yi bulmuştu.

Çok bunalan hükümet Uluslararası Para Fonu’ndan destek istemiş, o dönemde Dünya Bankası başkan yardımcısı olan Kemal Derviş, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu yönetimlerinin tavsiyesiyle ekonomiyi düzeltmek için Türkiye’ye gelmiş ve geniş yetkiyle işe koyularak 3 Kasım 2002’ye kadar enflasyonu ciddi oranda düşürmüş idi. Seçimden önce gerçekten ekonomik dengeleri kurmuş işleri yoluna koymuştu.

Türkiye artık iyi yoldaydı. Yapılacak şey merhum Derviş’in koyduğu politikaları izlemek ve demokratikleşme yönünde adımlar atarak Avrupa Birliği’ne tam üye olmaktı.

Nitekim Kopenhag Kriterleri olarak bilinen özgürlükleri genişletici yasalar çıkartılmış, Avrupa Parlamentosu, tam üyelik için görüşmelerin başlatılmasını coşkuyla kabul etmişti.

O sırada muhalefette bulunan Fazilet Partisi ve onun sözcüleri hükümeti eleştirmek için her fırsatta feryat ediyorlardı.

Oysa yasaklanan geleneksel başörtüsü değil, Ortadoğulu bir imam olan Musa El Sadr’ın tavsiyesiyle İslam genç kızları arasında modalaştırılan ve siyasal İslamın yükselişini sembolize eden “topuzlu başörtüsü” idi ve yasak sadece yükseköğrenim kurumlarında okuyan veya okumak isteyen kız öğrencileri kapsıyordu. Yani merhum YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı’nın adını yanlış bir şekilde “türban” koyduğu örtü dışında hiçbir kıyafete “yasak” yoktu. Hoş o da doğru bir yasak değildi.

Muhalefet sanki köydeki, şehirdeki tüm kadınları rahatsız eden bir yasak söz konusuymuş gibi ortalığı velveleye verip eşi az bulunur bir mağduriyet edebiyatıyla kıyameti koparıyordu.

Uzatmayayım:

Sonunda 3 Kasım 2002’de AKP iktidara geldi.

Böyle yanlışlar vardı ama o tarihte tek bir insan, “Mahkemeler emirle karar veriyor” demiyordu. Devletin sorumluluğunda düzenlenen Üniversite Giriş Sınavları; Lise Giriş Sınavları, Kamu Personeli (KPS) Sınavlarında sorular bazı kesimlerce önceden ele geçirilemiyor, hile yapılamıyordu. Kamu ihaleleri üç-beş (veya beş yüz) yandaş müteahhitlere değil, hak eden, yeterliliği olan müteahhit kim ise ona veriliyor, devletin kurumlarında, başvuranın AKP’li olup olmadığı aranmıyor, kamu hizmeti yasalara, kurallara göre yürütülüyordu. Türkiye’de bir mahkemenin Anayasa Mahkemesi kararını hiçe sayması düşünülemezdi. Bu ülke AHİM kararlarına ve Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin verdiği karara uyuyordu.

Yolsuzluk yaptığı ileri sürülen kim olursa olsun korunmuyor, bağımsız yargı önünde hesap veriyordu. Devlet tam bir hukuk devleti titizliği ile değilse de devlet üniversitelerde sahte diplomalı öğretim üyesi çalıştıracak düzeye hiç düşmemişti.

En acısı, emekliler aç dolaşmıyor, yoksullar çocuklarını çalışmaya zorlamıyordu.

Kısaca Türkiye bugün olduğu gibi “çoklu organ yetmezliği” teşhisi ile yoğun bakıma düşmüş değildi.

Bunu yapanlar bu milletin dostu olabilir mi?

İlgili Konular: #yoğun bakım

Yazarın Son Yazıları

Kadın cinayetleri...

Nedir bu kadınlarımızın 21’inci asırda değil de çağımızdan 21 bin yıl öncenin mağara adamları kafasıyla yaşayan erkeklerden çektiği?

Devamını Oku
29.11.2025
Eğitimdeki felaket...

Yusuf Tekin, biliyorsunuz Türkiye’yi çağdaş uygarlığın önüne geçirmeyi ta 3 Mart 1924’te...

Devamını Oku
22.11.2025
Bu gidişle...

İyimserlerimiz ne kadar olumlu değerlendirmeler yaparlarsa yapsınlar, gerçek artık görmek istemeyenlerin de gözüne batıyor:

Devamını Oku
15.11.2025
Yargımız...

Baştan söyleyeyim: Bugün yaşadıklarımız hiç kimseyi mazur göstermez.

Devamını Oku
08.11.2025
İkiyüzlü müyüz, yüzsüz mü?

Tamam, hepimiz biliyoruz ki bireyler daha tez canlıdır.

Devamını Oku
01.11.2025
Anlayana...

Çok değil, geride kalan pazartesi günü ülkemizde güvenilir bir adalet sistemine kavuşmayı isteyenlerin özlediği bir toplantı Diyarbakır’da yapıldı.

Devamını Oku
25.10.2025
Reformdan korkmak

Öteden beri bir adalet bakanı “yargıda reform” amaçlı bir çalışma başlattıklarını müjdelese (!) benim içimde birtakım endişeler kıpırdamaya başlar.

Devamını Oku
18.10.2025
CHP’nin siyasi adresi...

Henüz üzerinden çok vakit geçmedi. Ama bir açıklama da çıkmadı.

Devamını Oku
11.10.2025
Bir o kalmıştı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD gezisi bu defa geçmişte yaptığı gezilere kıyasen çok daha büyük gürültüye yol açtı.

Devamını Oku
04.10.2025
Küstahlık...

Mesleki bir alışkanlık mıdır, yanlış bir göreneğin bir türlü terk edilememesi midir, bilmiyorum.

Devamını Oku
27.09.2025
Nihayet gitti...

O koltukta sekiz yıl oturdu ve gitti.

Devamını Oku
20.09.2025
Karışık kafalar

Çoğumuz gibi önceki gün benim de kafam karıştı.

Devamını Oku
13.09.2025
Bir CHP hikâyesi

Büyük Atatürk’e ve CHP’ye gönül vermiş hiç kimse önümüzdeki gibi bir karanlığı yaşayacağımızı düşünmemiştir.

Devamını Oku
06.09.2025
Cumhuriyetin iki düşmanı...

Bakanlığının yanılmıyorsam ilk ayı idi.

Devamını Oku
30.08.2025
Turp savaşı

Son mart ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından başlatılan “turp savaşı”, en azından benim anımsayabildiğim 80 yıllık siyasi geçmişimiz boyunca hiç görmediğim boyutlara ulaştı.

Devamını Oku
16.08.2025
Yoğun bakımdayız...

Bir an, hafızanızdaki makarayı geri sarın.

Devamını Oku
09.08.2025
Diplomasi bu mu?

Kendisini güçlü hisseden devletlerin sesi hemen her zaman üst perdeden çıkar.

Devamını Oku
02.08.2025
Bir dosta vefa borcu...

Duygular bayatlamaz. Vefa duygusu da öyledir: Altan’ı kaybedeli bugün bir hafta doluyor.

Devamını Oku
26.07.2025
Neyimiz doğru ki!?

Adalet ve Kalkınma Partisi, kan kardeşinden daha yakın müttefiki olan Milliyetçi Hareket Partisi’nin desteğiyle, uzun süredir TBMM’den geçirmek için verdiği öneriyi kabul edip yasalaştırdı.

Devamını Oku
19.07.2025
Ormanlar yanarken

Daha temmuzun ortasına bile ulaşamadık. Ama günlerdir kamuoyunu İzmir, Muğla, Antalya, Hatay, Aydın, Manisa, Sakarya’da çıkan orman yangınları işgal ediyor.

Devamını Oku
12.07.2025
Hem bağımlı hem taraflı...

Ebubekir Şahin Bey’in başında bulunduğu “RTÜK mezbahası” önceki gün yine giyotinini eline aldı ve kurbanlık koyun diye baktığı üç televizyon kanalına “Bu son! Bir kere daha canımızı sıkarsanız bu giyotin kellenize inecek” uyarısını yaptı.

Devamını Oku
28.06.2025
Biz kobay değiliz!

Gerçi hiçbir günün sabahı o günün akşamına uymayan bir dünyada yaşıyoruz.

Devamını Oku
21.06.2025
Gözümüz aydın (!)

Artık sadece iç politikalarda değil, dış politikada da -biz değil, gelişmiş dünya- şeffaflık aşamasına gelmiş görünüyor.

Devamını Oku
14.06.2025
Bunlar yalan mı?

Bir kısmını sevdiğim, takdir ettiğim, bazılarından hazzetmediğim 19 aydın birkaç gün önce ortak imzalarıyla kamuoyuna bir bildirge yayımladılar.

Devamını Oku
07.06.2025
Keşke sırf alay etseler...

Bağımsız bir anlayışla yayın yapan televizyon kanalları (onlar da üçü geçmiyor), akla mantığa yatmayan bir durumla karşılaşınca, siyasi iktidarı göstererek “Aklımızla alay ediyorlar” diyorlar ya..

Devamını Oku
31.05.2025
Anayasa demişken

Macaristan dönüşü Tayyip Erdoğan, uçakta gazetecilere, müjde mi vermek istedi, yoksa onların hep birlikte ayağa kalkıp “Hayır sayın cumhurbaşkanım! Bizi bırakıp da gidemezsiniz!” diye feryat etmelerine mi tanık olmak istedi, bilemiyoruz.

Devamını Oku
23.05.2025
PKK’nin palavraları

Ne tuhaf günlerden geçiyoruz farkında mısınız?

Devamını Oku
17.05.2025
Özgürlük engellenemez

Özgürlük engellenemez

Devamını Oku
10.05.2025
Nereden nereye?

Nereden nereye?

Devamını Oku
03.05.2025
İdrak olmayınca...

İdrak olmayınca...

Devamını Oku
26.04.2025
Böyle başa böyle tıraş

Böyle başa böyle tıraş

Devamını Oku
19.04.2025
İyi ki yanılmışım

İyi ki yanılmışım

Devamını Oku
12.04.2025
RTÜK’ün mubassırlığı

RTÜK’ün mubassırlığı

Devamını Oku
05.04.2025
Nasıl biter?

Nasıl biter?

Devamını Oku
29.03.2025
Bir dost uyarısı...

Bir dost uyarısı...

Devamını Oku
22.03.2025
Kafam karışık

Kafam karışık

Devamını Oku
15.03.2025
Neden o kadar çok?

Neden o kadar çok?

Devamını Oku
08.03.2025
Açıklama geldi

Açıklama geldi

Devamını Oku
01.03.2025
Bir ‘yeni Türkiye’ hikâyesi...

Bir ‘yeni Türkiye’ hikâyesi...

Devamını Oku
22.02.2025
Y. Tunç nerede yaşıyor?

Y. Tunç nerede yaşıyor?

Devamını Oku
15.02.2025