Ne tuhaf günlerden geçiyoruz farkında mısınız?
40 senedir devletine haksız yere silah sıkmış terör örgütü, “artık işlevini kaybettiği, o nedenle kendini feshetmesi gerektiği” bizzat kurucusu tarafından açıkça ilan edildikten sonra bir kongre toplayıp, sanki gerisinde kocaman bir zafer varmış gibi üst perdeden iddialar ortaya atıyor. Bu iddialardan bir kısmına yanıt verilmedi veya ben göremedim:
- “PKK mücadelesinin (Kürtler) üzerindeki inkâr ve imha siyasetini parçaladığını” söylüyor. Ayrıca:
- “Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası öncesini referans alarak, ortak vatan ve Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve demokratik ulus anlayışını Kürt sorununun çözüm çerçevesi olarak benimsedi” diyor.
- “1000 yıllık tarihi Kürt-Türk ilişki diyalektiği ve 52 yıllık önderlik mücadelesi Kürt sorununun ancak ortak vatan ve eşit yurttaşlık temelinde çözümlenmesinin kazandıracağını göstermiştir” iddiasını dile getiriyor.
Şimdi durup, önce bunlara Türkiye Cumhuriyeti adına yanıt verecek hiçbir görevli yok mu diye soralım. Sonra da biz ele alalım:
Ne deniyordu?
Kürtlere karşı inkâr ve imha siyaseti uygulanıyormuş da bu mücadele o yüzden başlamışmış.
Türkiye’de ulus-devletin kurulduğu dönemden başlayarak Dil Devrimi döneminde “Türkçe” konuşmanın çok önemsendiği doğrudur. O yüzden başka dil konuşanlara “Vatandaş Türkçe konuş” uyarısı yapmak yaygındı. O sırada Kürtçenin de baskı altında kalmış olması kabul edilebilir. Ama bu sadece Kürtçe için değil, tüm farklı diller için de uygulanan politikaydı. O da 1960’lardan itibaren resmen bitmiş, 1970 sonlarında da tamamen unutulmuştu. Sadece bu gerçeğe bakıp Kürtler asimile edilmek istendi demek sadece Türkiye’de hiç yaşamamış olanı inandırır. Ayrıca bu iddia Türk vatandaşı olan diğer etnik kesimlere de haksızlıktır.
Türklerle Kürtler arasındaki ilişkiler Lozan’da neden sorunsallaşmış?
Lozan’da bu konular tartışılırken kimler bu vatanın asli evlatları, kimler azınlık olsun sorusuna cevaben ayrım “din” bazında yapılmış. Sadece Müslüman olmayanlara “azınlık” denmiş. Kalanlar yani Kürt, Çerkez, Laz, Alevi kim varsa hepsi aynen Türk kökenli olanlar gibi bu vatanın asli, eşit yurttaşları olarak tescil edilmiş.
Bunda Kürtleri ayıran ne var ki Lozan onlar için sorun kaynağı olmuş? Bir ayrımcılığa uğrasalar, uzun yıllardır kökeni Kürt mü değil mi diye bakılmadan Kürt kökenli birçok vatandaşımız Türkiye’nin en önemli makamlarını işgal eder miydi? Ki bugün de durum aynıdır.
Aleviler, Çerkezler, Lazlar, Abhazlar ve ötekilerin şikâyet etmediği bu ortamda tek şikâyetçi PKK’liler ise sorun onlarda mı aranmalı, tüm ötekilerde mi?
Nitekim 1919’dan beri 27 Kürt isyanı olmuş. Hiçbirinde PKK’nin ileri sürdüğü iddialardan söz edilmemiş. Sadece şeriat istenmiş.
PKK bildirisini okuyan sanır ki Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türkiye’de refah yüksekti ama Kürtler eziliyordu. Oysa her taraf yoksuldu. O kadar ki adam başına gelir bir yılda 100 dolardan azdı. Sadece Kürtler değil, istisnasız tüm kırsal kesim yokluk içindeydi. Bu gerçekleri PKK ve Öcalan bilmez mi, bilir ama içiniz kötü olursa bilmeniz işe yaramaz.