Nedir bu kadınlarımızın 21’inci asırda değil de çağımızdan 21 bin yıl öncenin mağara adamları kafasıyla yaşayan erkeklerden çektiği?
Kadınlar her gün ya eşleri ya eski eşleri ya aile içinden bir yakınları ya eski ya da mevcut sevgilileri; eğer onlar değilse ırzlarına göz koyan kriminaller tarafından öldürülüyor.
Elbet kadınların da aralarında kusurlu olan vardır. Ama her kusurun karşılığı öldürülmek olabilir mi? Yargıya gitmek yok mu?
Kaldı ki işlenen her kusur ya da kabahat öldürülmeyi gerekli ve makul gösterirse erkeklerin işlediği kusur kadınlardan çok değil mi? Ve onların kadınlardan daha çok bedel ödemesi gerekmez mi? Yukarıda özetlediğim tablo nihayet kadınları da bıktırmış olmalı ki “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü” olan 25 Kasım’da başta İstanbul, İzmir ve Ankara olmak üzere kadınlar her yerde sokaklara indiler, sadece insanların değil tüm canlıların en masum ve en tabii haklarını “Yaşamak istiyoruz” diyerek haykırdılar.
İnsanlıktan zerre kadar nasibi olan istisnasız herkesin bu sese sahip çıkması gerekmez mi?
Oysa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, o özel günde söylediği, “Bir kadın şiddete uğruyor, şiddet kurbanı oluyorsa bu bizim için küçük kıyametin koptuğunun habercisidir” sözünü nereye koyacağız?
Kadını silahla, bıçakla veya başka bir şekilde öldüren, yaralayan veya döven yahut ona işkence yapan erkekleleri o yüzden “yirmi bir bin yıl öncesinin mağara kafalı erkeği” diye tanımlıyorum.
Bunlar, bu ülkede yaşadıklarımızın bize söylettikleri. Oysa kadına şiddet başka ülkelerde de can yakıyor. Ne var ki oralarda yetkililer sırf kadına karşı şiddet konusunda güzel sözler söylemekle kalmıyorlar. O şiddetin önüne geçmek için çözümler de arıyorlar. Örneğin İtalya parlamentosuna, kadın cinayeti faillerine kategorik olarak “müebbet” (ömür boyu) hapis cezası verilmesini öngören bir yasa önerisi sundular. Öneri son birkaç gün içinde iktidar ve muhalefet partilerinin oybirliğiyle kabul edildi.
Oysa bizde bu cinayetlerin sebepleri ve önlenmesi için ne gibi tedbirlere ihtiyaç olduğunun araştırılması amacıyla TBMM’ye verilen “araştırma önergesi” sırf muhalefet tarafından verildiği için AKP-MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
Hadi “Cumhur İttifakı” böyle diyelim. Ceza hukuku hocalarımız bu konuda öneriler hazırlayıp gazetelerde makale halinde kamuoyuna sunamazlar mı?
Hukukçu veya kadın milletvekillerinin bu yönde öneri hazırlayıp Meclis’e sunmalarını engelleyen mi var?
Diyebilirsiniz ki kadınları koruyan hükümleriyle tüm uygar ülkelerde takdirle karşılanan ve kabul edilerek kendi hukuk sistemlerine alınan İstanbul Sözleşmesi’nden, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tek başına verdiği kararla ayrılan Türkiye’de bir öneri hazırlayıp da Meclis’e sunacak AKP’li bir milletvekili bulmaktan söz etmek hayalperestlik değil mi?
Haklısınız ama günde artık 1 değil en az 2 kadının öldürüldüğü bir ülkede yaşıyorsanız bu kadar basit bir beklentiyi dile getirmek hayalperestlik sayılsa bile gazeteci için bir görevdir.