Neredeyse tüm medya feryat ediyor. Kiminin manşetinde “25 beş yıl boşa geçti” tespiti var. Kimi yazısına, “Her depremde aynı rezalet” diye başlık atmış. GSM şirketlerini kastederek “Operatörler yine sınıfta kaldı” diyen de var.
Hep birlikte varılan sonuç çok açık:
“Biz felaketlerden ders alan bir toplum değiliz.”
Bu durumda akla gelen ilk soru şu oluyor:
Arap’ın “Etrak-ı bi-idrak” (Türkler idraksizdir) sözü yoksa doğru mu?
Bütün sosyolojik araştırmalar gösteriyor ki: “Hayır, hiç doğru değil!”
Toplum olarak öteki -gelişmişmilletlerden farkımız yok.
Ama Arap’ın lafının bir doğru tarafı var:
Bizde yönetim kademesindekiler maalesef genel olarak idraksizdir.
Örneğin yeni bir deprem olursa halkın yaraları hızla sarılabilsin, depreme dayanıksız konutlar güçlendirilsin, halka bir deprem olasılığına karşı eğitim verilsin, başta hastaneler ve okullar olmak üzere kamu sektöründeki tüm binalar gözden geçirilsin gerekli olanlar yenilensin, ülkenin iletişim altyapısı güncellensin ve modernleştirilsin düşüncesiyle çıkarılan yasa amacıyla hiç ilgisi olmayan bir anlayışla uygulandı.
O yasa 2000 yılında geçici bir amaçla çıkarılmıştı. 2001 yılında yürürlükten kaldırılacaktı. Çok yararlı ve iyi bir amaçla çıkarıldığı görülünce 2002’nin sonuna kadar ömrü uzatıldı. O yılın kasım ayında iktidara AKP gelince Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yere göğe sığdıramadığı Maliye Bakanı Kemal Unakıtan döneminde hem yasa kalıcı hale getirildi hem de amacıyla hiç ilgisi olmayan bir şekilde kullanıldı. Nitekim şimdi de Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bu görevdeki ilk döneminde “bu yasanın sağladığı gelirin nereye sarf edildiğine” ilişkin bir soruyu yanıtlarken “genel bütçe giderlerine” harcandığını yani personel giderleri, yol yapımı gibi nedenlerle sarf edildiğini söyledi.
Bu paranın vergi olarak toplandığı zamanki miktarının 144 milyar 911 milyon lira, (bugünkü değeriyle 1 trilyon 534 milyar lira) olduğu dünkü Sözcü’de yayımlanan Erdoğan Süzer imzalı haberde bildiriliyordu.
Bu miktardaki para eğer halktan toplandığı sıradaki amacı için kullanılsaydı sadece İstanbul’un değil, tüm Türkiye’nin depreme hazırlık işi tamamlanmış olurdu. Ve biz de her deprem ardından yaptığımız gibi Japonları örnek göstererek hayıflanmak zorunda kalmazdık.
Hadi diyelim ki bu ülkeyi yönetenler yasal yetkilerini kullandılar ve Özel İletişim Vergisi gelirlerini devletin o sırada önde gelen başka sorunlarını çözmek için kullandılar.
Ya bu vergiyle doğruca ilgisi olmayan ama bu halka çağdaş iletişim dünyasının tüm nimetlerini sunmak için her aboneden sorgusuz sualsiz avuç dolusu para alan GSM operatörlerinin sorumsuzluklarına veya beceriksizliklerine ne diyelim?
Şimdi söyler misiniz? Arap’ın yukarıdaki sözü, Türk toplumu için mi, onu yönetenler için mi doğrudur?