Pis hurma sendromu - Prof. Dr. Üstün DÖKMEN
Olaylar Ve Görüşler
Son Köşe Yazıları

Pis hurma sendromu - Prof. Dr. Üstün DÖKMEN

14.04.2021 07:00
Güncellenme:
Takip Et:

Edebiyatta bir eserin klasik sayılma sebeplerinden birisi, bu eserdeki olayların, özellikle kahramanların duygularının ve davranışlarının aradan uzun yıllar geçse bile toplumlarda tekrar tekrar ortaya çıkmasıdır. Tolstoy’un, Victor Hugo’nun, Hüseyin Rahmi’nin, Yaşar Kemal’in, Adalet Ağaoğlu’nun, Abdülhak Şinasi Hisar’ın romanları bu yüzden klasiktir.

ENİŞTEMİZİN BAŞINA GELENLER

Abdülhak Şinasi Hisar’ın “Çamlıca’daki Eniştemiz” adlı romanından küçük bir hikâye:

“Enişte Bey, Fincancılar Yokuşu’nda bir Arap satıcının hurma sattığını görür, canı çeker. Yaklaşınca bir de bakar ki hurmalar sıcakta eriyip birbirine yapışmış, toz içinde kalmış. Enişte yine de satıcıya hurmaların fiyatını sorar, o da 10 kuruş olduğunu söyler. Bunun üzerine Enişte Bey, ‘Hiç bu pis hurmalar 10 kuruş eder mi?’ der. Bunu duyan satıcı birdenbire parlar, ‘Ne! Demek hurmalar pis, demek ben pis, demek Arap pis, demek Mekke pis, demek Peygamber, demek Peygamber!’ diye bağırır.

Bu sözler karşısında enişte panik içinde yokuş aşağı kaçmaya başlar. Arada da gelen var mı diye arkasına bakmaktadır. Çünkü padişahın hafiyeleri peşine düştüğü takdirde derdini anlatmasının mümkün olmadığını bilmektedir. Ayrıca insanların onu yakalayıp linç etmesi söz konusudur.”

LİNÇ KIŞKIRTICILIĞI

Bu hikâye belki yaşanmıştır, belki de sadece yazarın kafasındaki bir kurgudur. Her ne olursa olsun sonuçta, yaşanabilecek hatta benzerleri günümüz dünyasında yaşanmakta olan bir olay sergilenmiştir kitapta. Satıcı basit bir olayı abartarak, çarpıtarak toplumun hassas noktasına dokunmuş, yaygaracılık, haybatçılık yaparak insanları öfkelendirmeye, saldırganca bir tavır takınarak linç kışkırtıcılığı yapmaya çalışmıştır.

Ne yazık ki insanların, eksik ve yalan bilgilerden yola çıkan bu türden kışkırtmalara kanma ihtimalleri yüksektir. 6-7 Eylül olayları, Atatürk’ün Selanik’teki evinin Yunanlar tarafından bombalandığı yalanı üzerine patlak vermiştir. Günümüzde de gerek sosyal medyada gerekse yazılı ve sözlü basında hurma satıcısının yaygaracı tavrına benzeyen zorbalıklara rastlıyoruz. İşte bu toplumsal reaksiyona “Pis hurma sendromu” adını vermek istedim.

Bu adlandırmada bir teşbih var; teşbihte ise hata aranmamalıdır. Şimdi birisi çıkıp da Çamlıca’daki Eniştemiz romanından aktardığım hikâye ile ilgili olarak “Bu hikâyede kutsalımıza hakaret ediliyor” derse yeni bir pis hurma sendromu sergilemiş olur. Çünkü söz konusu roman yaklaşık seksen yıldır piyasada ve aktardığım hikâyede kutsallar değil, yaygaracı insanlar eleştiriliyor. Velhasıl yaygaracılık, haybatçılık kötü bir şey olmanın yanı sıra komik bir şeydir de.

TOPLUMSAL BASKI ARACI

Söz konusu sendrom, yeni bir şey değil; bir sosyal psikolojik tepki olarak yüz yıllardır varlığını sürdürüyor. Söz gelişi yeniçeri isyanlarında, büyük bir ihtimalle pek çok kez ortaya çıkmıştı. O günlerden bugünlere toplumları yönlendirmek (manipüle etmek) isteyen kişiler insanların bu kışkırtılma zaaflarından yararlanmıştırlar.

Yıllar önce psikolojik danışmanlara yaptığım bir konuşmamda, dünyada ve ülkemizde geçerli olan psikoterapinin etik ilkelerinden söz ettim. “Bu etik ilkeler uyarınca psikologlar, psikiyatristler ve psikolojik danışmanlar, terapi/danışma ortamlarında dini ve siyasi simge niteliğinde kıyafet giyemezler, takı takamazlar, örneğin haç ya da Atatürk rozeti takamazlar, fazlaca gösterişli kıyafetler giyemezler fakat terapi ortamı dışında istediklerini giyerler, başka meslekten veya mesleği olmayan kadınlar ise yasaların izin verdiği çerçevede istedikleri kıyafetleri giyebilirler” dedim.

Bu sözlerim üzerine hiç kimse Atatürk rozetine takılmadı ancak bazı kişiler “kıyafet” sözüne kızdılar, hurma satıcısı gibi yaygaracılık sergilediler. Hâlâ geçerli olan bilimsel açıklamaları kavrayamadılar veya kavramak istemediler. Oysa bilimsel gerçeğe göre terapistin/danışmanın görüntüsü nötr olmalıdır ki hastasıyla/danışanıyla empatik iletişim kurabilsin. Danışan istediği her türlü kıyafeti giyebilir. Eğer terapist dini, siyasi simgelere bürünürse hastasıyla sempatiye veya antipatiye dayalı bir iletişim ortamı oluşturabilir, onun kendisiyle özdeşim kurmasına yol açabilir; bu durumda da psikolojik danışma, komşu teyze sohbetinden öteye geçmez.

Günümüzde pis hurma sendromu maalesef, gerçekleri söyleyen bilim insanlarına, aydınlara, vatanseverlere, vatandaşlara baskı yapmak amacıyla kullanılıyor. Burada bir abartma söz konusudur.

Bugün bir sanatçı, bir biliminsanı, bir vatansever, bir emekli asker, bir cami imamı veya bir siyasetçi, kendi alanında bir görüş sergilediğinde telaşa kapılıp “Din elden gidiyor”, “Bilim elden gidiyor”, “Vatan satılıyor”, “Darbe isteniyor” demek, hurma örneğinde olduğu gibi konuyu abartmak demektir bence.

Naim Süleymanoğlu’nun, bir zamanlar azınlık nüfusun baskı gördüğü Bulgaristan’dan kaçıp Türkiye’ye iltica etmesine Avustralya’da yardımcı olan Türklere, “vatansever” demek yerine, “şoven, şovmen, faşist” derseniz, konuyu çarpıtmış, abartmış, pis hurma sendromu sergilemiş olursunuz.

Milletçe sakin olalım.

PROF. DR. ÜSTÜN DÖKMEN

Yazarın Son Yazıları

Bu çığlığı duyun! - Mustafa Gazalcı

MESEM, Milli Eğitim Bakanlığı’nın sözde mesleki teknik eğitim merkezleri uygulaması.

Devamını Oku
16.12.2025
ABD’nin esnek realist stratejisi - Nejat Eslen

11 Eylül’ün hemen sonrasında ABD, tek kutuplu dünya düzeninin verdiği cesaretle küresel egemen güç olmanın hayallerini kuruyordu.

Devamını Oku
16.12.2025
Çağdaşlık yolunda bir ömür - Hüseyin Karataş

Çağdaşlık eksikliğine ve dokunulmazlara dokunan sevgili hocam Prof. Dr. Türkan Saylan...

Devamını Oku
13.12.2025
Geleceğin savaş alanı, Türkiye ve Karadeniz - Doğu Silahçıoğlu

“Erken Cumhuriyet dönemi”nde (1923-1938) savunma sanayisindeki gelişmeler Türkiye’yi; başta uçak olmak üzere harp silah araç gereçlerinde dış satım yapan bir ülke konumuna getirmişti.

Devamını Oku
12.12.2025
Gençlik MESEM’den büyüktür - Kaan Eroğuz

AKP iktidarı tarafından 2016 yılında örgün ve zorunlu eğitim kapsamına alınan mesleki eğitim merkezleri (MESEM), çocuk işçiliğinin yaygınlaşmasında ve “kurumsallaşmasında” kritik bir rol oynuyor

Devamını Oku
12.12.2025
İnsan onuru ve demokrasi - Ayşe Atalay

TDK sözlüğünde “onur” kavramı insanın kendisine karşı duyduğu saygı olarak tanımlanıyor.

Devamını Oku
11.12.2025
Komisyonda emekçinin adı yok - Şükrü Karaman

Milyonlarca emekçinin yeni ücrete ilişkin alacağı kararı merakla beklediği Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına yarın başlayacak.

Devamını Oku
11.12.2025
Karadeniz’de neler oluyor? - Can Erenoğlu

Dünyanın en güvenli ve istikrarlı denizi Karadeniz dünyanın en tehlikeli deniz alanına mı dönüştürülüyor?

Devamını Oku
10.12.2025
Gelir adaletsizliği tırmanıyor! - Devrim Onur Erdağ

Türkiye'de emeğin değeri uzun zamandır siyaset meydanında sıkça dile getirilen bir konu.

Devamını Oku
10.12.2025
Yeni feodal çağ ve dijital baronluk - Doğan Sevimbike

Yanis Varoufakis’in No Kings Means No Barons başlıklı yazısı, çağımızın ekonomik ve siyasal düzenini “yeni bir feodalizm” olarak niteliyor.

Devamını Oku
09.12.2025
Erdoğan’ın 2005’teki hayalleri - Kadir Serkan Selçuk

Yıl 2005. Dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, o dönem henüz el konmamış olan Sabah gazetesinin 20. kuruluş yıldönümü için gazeteye bir yazı yazmıştı.

Devamını Oku
09.12.2025
Terörist başının ayağına gitmek... - Hatice Topçu

Ulus devletler; tarih bilinci, ortak coğrafya ve dil birliğine dayanır.

Devamını Oku
08.12.2025
‘Kırkyama’ siyaset… - Prof. Dr. Utku Yapıcı

Türk siyasetinde son yıllardaki en ilginç gelişme siyasi kimlikler düzleminde yaşanıyor.

Devamını Oku
08.12.2025
Çocuklarımız artık kimsesiz mi? - Özgür Hüseyin Akış

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında söylenmiş bir cümle hâlâ kulaklarımızda çınlar:

Devamını Oku
07.12.2025
Çözüm mü, çözülme mi? - Ülgen Zeki Ok

Emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki kirli emellerinin önündeki en büyük engel olan Atatürk’ü Türk halkının yüreğinden söküp atmak, yani öldürebilmek için bir gri propaganda yöntemi uyguluyor.

Devamını Oku
06.12.2025
Tek Çin ilkesi - Wei Xiaodong

Türkiye’de Çin’in Tayvan bölgesi yaygın olarak bilinse de bu bölgeye ilişkin tarihi ve siyasi bilgiler genellikle sınırlı kalmaktadır.

Devamını Oku
05.12.2025
Cumhuriyete sahip çıkma konuşması: Atatürk’ün ‘Bursa Nutku’ - Hamdi Yaver Aktan

Mustafa Kemal Paşa, 3 Şubat 1933 akşamı İzmir Kordon’daki köşkte akşam yemeği sırasında Bursa’daki olayı öğrenir.

Devamını Oku
03.12.2025
Demokraside seçilenler özgür olmalı - Hüseyin Mert

Demokrasi; çağdaş yaşamın, mutluluğun, ekonomik kalkınmanın ve her türlü gelişmenin önkoşulu, altyapısı ve temelidir.

Devamını Oku
03.12.2025
İktidarın eğitimdeki U dönüşleri - Nazım Mutlu

Siyasal yaşamının toplamı çeyrek yüzyılı bulan iktidar partisinin kısa tarihi, sayısız U dönüşleriyle doludur.

Devamını Oku
03.12.2025
Tekke ve zaviyelerin kapatılması - Doç. Dr. Hüner Tuncer

Tekkeler ve zaviyeler, İslamdaki tarikatların dinsel tören, toplantı ve eğitim yerleridir.

Devamını Oku
02.12.2025
Suyun akışını sürdürmek - Dr. Anıl Yıldırım Poyraz

“Su ateşe galiptir ancak bir kaba girerse ateş onu kaynatıp yok eder.” - Mevlana

Devamını Oku
02.12.2025
21.yüzyılda Türkiye’de sosyal demokrasi - Halil Sarıgöz

Sosyal demokrat partilerin tarihsel serüvenine baktığımızda, parti programlarının yalnızca birer teknik metin değil; toplumun yönünü, siyasal aklın niteliğini ve iktidar imgelemini belirleyen kurucu belgeler olduğunu görürüz.

Devamını Oku
01.12.2025
Gıda güvenliği sistemimiz alarm veriyor - Adnan Serpen

Gıda yaşam için olmazsa olmazdır ancak kirlenirse hastalığa, hatta ölüme bile neden olabilmektedir.

Devamını Oku
01.12.2025
Buğra Gökce, Silivri'den Cumhuriyet'e yazdı

Otuz altıncı pazar...

Devamını Oku
29.11.2025
İhanetin adı barış olamaz… - Erol Ertuğrul

Güzel yurdumuzda 23 yıldır uygulanan politikalarla, üniter devlet yapımıza ve Cumhuriyetimizin kuruluş anlayışına uymayan görüşler seslerini yükseltmeye başladı.

Devamını Oku
29.11.2025
İmralı ziyareti ve TBMM - Hüseyin Özkahraman

Türkiye’de “Kürt meselesi”, etnik kimlik tartışmalarını aşan; devlet-toplum ilişkilerini, siyasal katılım biçimlerini, demokratikleşme dinamiklerini ve meşruiyet tartışmalarını doğrudan etkileyen çok katmanlı bir olgudur.

Devamını Oku
28.11.2025
İddianame hukukla bağlı mı? - Doğan Erkan

İmamoğlu iddianamesi başından beri hukuk dili yerine tercih edilen siyasal retoriğiyle, delil boşluğuyla, rivayet anlatımlarıyla tartışılıyor.

Devamını Oku
28.11.2025
Seçimin sakatlanması - Cihangir Dumanlı

Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik bir devlettir.

Devamını Oku
27.11.2025
Kurucu felsefeye dönüş - Mehmet Tomanbay

Son açıklanan TÜİK verileri enflasyon, işsizlik ve derinleşen yoksulluğun gittikçe büyüyen sorunlar olduğunu göstermektedir.

Devamını Oku
27.11.2025
İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

İmralı vesilesiyle CHP dövmek - Esat Aydın

Devamını Oku
26.11.2025
Eğitim sürecinde öğretme ve öğrenme - Cihat Karaali

Geçmişte eğitimciler yalnızca öğretmen değillerdi.

Devamını Oku
26.11.2025
Düzensiz dünya nereye gidiyor? - Nejat Eslen

Yeni bin yılın ilk yüzyılının ilk çeyreği yakında bitecek.

Devamını Oku
26.11.2025
Radbruch formülü ve Türkiye bağlamı - Başar Yaltı

Daha önce bu sütunlarda yayımlanan “Adaletsizliği Görmek” (Cumhuriyet, 07.11.2025) başlıklı yazımızda; adalete giden yolun adaletsizliği görmekten geçtiğini, bir hukuk düzeninde karar veren konumundaki tüm görevliler ile hukuk normlarını uygulayan tüm yetkililerin adaletsizliği görmek, önlemek ve adaleti yerine getirmekle görevli olduklarını, adaletsizliği görme yetisine sahip olmayanların yargıç ve savcı yapılmaması gerektiğini belirtmiştik.

Devamını Oku
25.11.2025
Türkiye Araf’ta - Gani Işık

Şimdilerde Türkiye’ye bir hal oldu; Cumhur İttifakı, İmralı ile hemhal oldu.

Devamını Oku
25.11.2025
Öğretmenim, canım benim! - Duran Güldemir

24 Kasım Öğretmenler Günü’nün anlamını ve önemini anlatmak için söylenecek çok söz var elbette ancak Ceyhun Atuf Kansu’nun “Dünyanın Bütün Çiçekleri” şiirinin bu dizeleri sanki bir başka söze gerek yoktur der gibi derin bir duygusallık içine sürüklemektedir bizi.

Devamını Oku
24.11.2025
Uçak kazasının düşündürdükleri... - Cumhur Utku

Geçen hafta Azerbaycan-Gürcistan sınırında düşen askeri uçağımızla ilgili bir tanımı düzeltelim

Devamını Oku
22.11.2025
Türkiye’de şap hastalığı neden hâlâ bitmiyor? - Gülay Ertürk

Türkiye’de hayvancılığın en büyük sorunlarından biri, aradan geçen yüzyıllara rağmen hâlâ kontrol altına alınamayan şap hastalığıdır.

Devamını Oku
21.11.2025
Bir döneğin anatomisi - Çiğdem Bayraktar Ör

Dün söylediğini bugün unutuyor; hayır, unutmuyor; “Dün söylediğini yutuyor”!

Devamını Oku
21.11.2025
‘Ot otlayanlar’dan bugüne - A. Celal Binzet

Günümüzün yakıcı sorunlarından birisi olan vergi, bozuk sistemin ana nedenlerinin başında geliyor.

Devamını Oku
21.11.2025
Dünya Çocuk Hakları Günü - Recep Nas

Çocuk Haklarına İlişkin Sözleşme, 20 Kasım 1989 günü Birleşmiş Milletler’ce kabul edilmiş, 2 Eylül 1990’da yürürlüğe girmiştir.

Devamını Oku
20.11.2025