Tekirdağ’ın merkez ilçesi Süleymanpaşa Belediyesi Başkanı Ekrem Eşkinat’ın ilçeyi bütünüyle saran çok yönlü çalışmalarını gördükten sonra, düşüncem çok daha kesinleşti: Ankara’daki merkezi iktidar, ancak ve ancak yerelde çok başarılı çalışmalarla elde edilebilir.
Şüphesiz Ekrem Bey tek başına değil, çok başarılı çalışmalar yapan CHP belediyeleri var.
Bu yazıyı yazarken, daha önce bu köşede dile getirdiğim ve benzer düşünceleri işleyen yazıları düşündüm. Dahası, birinde şöyle demiştim: “Meclis’te 5 milletvekili bulundurmak yeter, tüm diğer milletvekilleri hayatlarını belediyelerde, kentlerde siyasi, sosyal çalışmalar yapmakla geçirmeli ve partiler seçimlere buralarda hazırlanmalıdır..”
Bu devrimci bir dönüşüm gerektirir, bu nedenle Ankara merkezli düşünen hiçbir parti bunu gerçekleştiremez.
CHP iktidarda değil mi?
Önce bu soruya yanıt vermeli.
Eğer iktidardan kasıt Ankara ise değil, ama yerel iktidarlar ise evet.
CHP: 6’sı büyükşehir belediyesi, 13 il ve 162 ilçede, toplam 181 yerelde işbaşında!
Burada da soru şu: CHP, parti olarak, iktidarda bulunduğu il, ilçe, belde vb’de mükemmel bir yönetim gerçekleştiriyor mu?
Yani 181 yerde, tıpkı Ankara’dan Türkiye’yi yönetiyormuş gibi, bir yönetim anlayışı gösteriyor mu, yerel parti örgütlerini bir kenara bırakıp, merkezi olarak ve ciddi olarak belediyeleriyle istişare ediyor, ortak bir yol haritası izliyor, yön ve yol gösteriyor mu?
Ülkeyi yönetiyormuş gibi..
Bilmiyorum, ama bazı belediye başkanları dürüstçe, CHP merkezinin belediyelerde elini taşın altına koymadığını söylüyor.
Tıpkı ülkeyi yönetiyormuş gibi
Muhalefetin, en büyüğü olarak da CHP’nin, yerel yönetimlerde, tıpkı merkezi hükümetmiş gibi bir “iş planı” var mı, belediye başkanlarıyla düzenli toplantılar yapıyor mu, yapılan güzel şeyleri alkışlıyor, eleştiriyor ve yol gösterici oluyor mu?
Şimdi tam bu noktada çok sayıda CHP’li belediye başkanı şöyle düşünüyor olabilir: “Aman aman, bize bulaşmasınlar yeter!”
Şüphesiz böyle düşünen vardır. Burada da soru şu: Acaba neden böyle düşünüyorlar? CHP yönetiminin bu konuda yetersizliğinden mi, yoksa ben seçildim, istediğim gibi yönetirim anlayışından mı?
Mesela 181 belediye yönetimi 5 yıla yakın iktidarda, acaba yönettiği il, ilçe ve beldelerde halkın hizmet memnuniyeti ne kadar? Bu nesnel olarak hiç ölçüldü mü?
Temel kıstas budur... Yerelde halkın, çok güzel yönetiyorlar, çok başarılılar, valla ülkeyi yönetmeyi hak ediyorlar, demesi gerekiyor.. Dahası bunun CHP oylarına da yansıması gerekiyor.
Şüphesiz, yaşadığımız siyasal koşullarda henüz en zor konulardan biri, CHP’nin oylarını önemli ölçülerde artırmasıdır. Sosyal dönüşümler kolay olmuyor.
Belediye yönetimlerinde sorunlar varsa, belediyelerin yeni bir yönetim anlayışıyla ilerlemesine katkıda bulunuldu mu?
Martta yerel seçimler yapılacak.
Şimdi yerel iktidarlarda olan CHP yönetimlerinin işleri daha zor.
Çünkü pek çok yerde AKP, MHP desteğiyle seçimlere girecek (veya tersi).
Dolayısıyla, CHP’nin belediye seçimlerinden kayıpla çıkması mümkün.
Seçmen ‘yerelde’ oyunu kullanmalı
Şüphesiz, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hayal kırıklığı yaşamış pek çok seçmen, yerele katılmayacağız, CHP’ye oy vermeyeceğiz diyor. Parti yönetiminde bir anlayış hâlâ var: Başka nereye vereceksiniz, AKP’ye mi, tıpış tıpış bize vereceksiniz..
Buna rağmen, yerelde herkes oyunu kullanmalıdır.
Yerel çok önemlidir.
En yakın hemen hesap sorabileceğimiz, talepte bulunabileceğimiz, eleştirebileceğimiz yanı başımızdaki iktidarlardır.
Her ne kadar bugüne kadar bu gündeme gelmemişse de..
CHP yerelde iktidar olmayı ne kadar başarıyor?
Bunu bu seçim sonuçlarında göreceğiz.
Bu seçim sonuçları, önemli başka siyasi sonuçlar da üretecek.
Bu nedenle “yerelde kalın, oyunuzu kullanın” derim seçmene!
Yerel iktidarın önemini pek çok yerde görebilirsiniz, Süleymanpaşa dahil.
Düzeltme: Dünkü “Dünyanın en berbat hali” başlıklı yazımda iki yanlışı düzeltiyorum.
Yazının içinde geçen “Dünya 1.7 milyar dolar harcıyor” ifadesi “1.7 trilyon dolar” olacaktır. Aynı şekilde “Türkiye’nin 9 milyar dolar” olarak yazılan savunma harcamaları “18.2 milyar dolar” olacaktır. Düzeltir, özür dilerim.
Yeniden: Ankara ancak yerel iktidarlardan fethedilir
Yazarın Son Yazıları
CHP, “Öcalan’a serbestlik, anayasa değişikliğine DEM desteği, PKK’ye ülkede siyaset yapma özgürlüğü” komisyonuna katılırken demokratikleşme olmadan Kürt sorunu çözülmez diyerek 29 maddede bir paket sunmuştu, hatırlatmak istedim özetle de olsa...
Dünkü yazımın sonu “Peki niye şimdi ümmet” sorusuyla bitiyordu. Yer darlığından yanıtı yoktu.
Bugüne kadar seküler parti havası basan Kürt milliyetçi siyasal hareketini bir süredir “ümmet” heyecanı bastı.
CHP programını yeniledi, parti meclisini 80 kişiye çıkararak kapsayıcılığını ve halk nezdinde temsiliyetini artırdı, büyük bir inançla Özgür Özel iktidara geleceklerini söyledi.
Evet Fatih Altaylı’ya verilen 4.2 yıllık mahkûmiyet kararı, sözlerinde açık bir tehdit asla olmayan ve doğrudan cumhurbaşkanını hedef almayan, ana fikri Türk halkının seçimlerde oy kullanmayı artık çok sevdiği ve bundan asla vazgeçmeyeceği idi.
CHP’nin “çözüm” komisyonuna katılırken verdiği sözü tutması iktidar kanadını ve bu kanada eklemlenenleri rahatsız etti.
Dünkü yazımın sonunda şu cümleler vardı: Süreç zaten yeni ittifaklar yaratacak ortama itildi.
Evet, apar topar ve medyaya kapalı bir toplantı ile milletvekillerinden oluşan ve 5 kişi olacağı söylenen bir heyet, İmralı Adası’na gidecek.
İddianamede Eylem 13 başlığı altında çok ciddi bir iddia var:
AKP çok şükür kendinden önceki sağcı iktidarların izinden giderek ülkeyi, geçmişe kıyasla en büyük ekonomik çöküşe ve yoksullaşmaya itti.
4 bin sayfalık iddianame mi olurmuş?
AKP’den önce 10 Kasım’larda sirenler çaldığında köprüde, caddelerde sokaklarda durmayan araçların ve yayaların sayısı hatırı sayılır ölçüde fazlaydı.
Bugün büyük Türk’ü anıyoruz.
ABD’de Gallup’un ağustos ayında gerçekleştirdiği anket ilginç sonuçlarıyla tartışma yarattı...
Ekrem İmamoğlu’na casusluk suçlamasının hemen ardından oğlu ve babasının sorguya çekilmesine sıra geldi.
DEM heyeti ile cumhurbaşkanı arasında son yapılan ve sonucu merakla beklenen görüşme üzerine bir açıklama beklerken cumhurbaşkanı hukuk başdanışmanlarından Mehmet Uçum merakımızı giderdi.
Cumhurbaşkanı, İstanbul’un en değerli havaalanı Atatürk Havaalanı’nın yıkılarak yerine yapılan “millet bahçesi”ni ziyaret etmiş ve “İstanbul’umuzu iş bilmez, kadir kıymet bilmez, tarih ve medeniyet şuurundan yoksun kifayetsizlerin insafına terk etmiyoruz. İstanbul bizim göz bebeğimizdir. Bu aziz şehrin bir fetret devri daha yaşamasına gönlümüz asla razı değil” demiş.
Bayrampaşa Belediyesi’ni “ele geçirme eylemi” tam bir milli iradeyi hava cıva gören bir iktidar anlayışının tipik örneğidir.
Bu döneme özgü karamsarlıkları erteleyerek bir de şu açıdan bakalım: Atatürk’ün Cumhuriyet hedeflerine önemli ölçüde varılmıştır; bu hedeflerin artık geri döndürülemez olduklarına, tüm Türkiye’nin dün Cumhuriyeti ve Atatürk’ü olağanüstü sahiplenmesiyle sürekli tanıklık ediyoruz.
Yahu bekleyin kardeşim, insanları en çok etkileyebilecek bir konuyu...
“Muhafazakâr demokrat”ların en son numarası, bertaraf etmek istedikleri muhalif rakiplerini casuslukla suçlamak oldu.
Evet, DEM (ve tabii ki Kandil) “terörsüz Türkiye” komisyonunu, daha doğrusu AKP iktidarını ve MHP’yi, Öcalan’ın serbest bırakılması noktasına indirgedi ve sıkıştırdı.
Tarafların pozisyonuna bakalım, evet yeniden, fotoğraf net olarak görülmezse politika üretilemez ve kararlar alınamaz.
Önce: Merkez Bankası başkan yardımcısının dolandırıcılık suçlamasıyla hakkında soruşturma açılmasına şaşırdık mı, hayır demeyeceğim ama evet de diyemiyorum.
Fatih Altaylı’ya 5 yıldan az olmamak kaydıyla hapis cezası isteniyor.
İki yazıdır AKP’nin 2 yıllık iktidarı süresi içinde mutlak iktidara, tek adam rejimine giden yolların nasıl açıldığını yazıp duruyorum.
Dünkü yazım, tek adam rejiminin başlangıç noktası üzerineydi:
Demokrasiye zerre inanmayanlar, iktidara gelince adım adım mutlak iktidarlarını kurmak için kolları sıvarlar.
Bayrampaşa Belediyesi’ne, başkan ve arkadaşlarına çekilen operasyonun yanı sıra, CHP meclis üyelerinden bir kaçını hayatlarından adeta bezdirerek partilerinden istifa ettirilmeleri ...
Aziz Sancar, en üst düzey ve özgürce araştırmaların yapıldığı ülkelerden birinde, ABD’de, günde 16-18 saat çalışarak ve merakının peşinde koşarak, odaklandığı konuyu çözmek için yöntemler geliştirerek DNA’nın, ikili zincirdeki bozulmaları nasıl onardığını gösterdi.
İktidarın gözü milletin altınlarında...
Meclis’in açılış resepsiyonunda cumhurbaşkanının iyi bir halkla ilişkiler girişimi ile siyasi parti liderlerini davet ederek verdiği gülücüklerle dolu toplu fotoğraf en önemli tartışma konusu oldu.
Netahyahu-Trump’ın baş başa hazırladığı plan kime yarar...
Ülkede hiç bu kadar büyük yoksul kitleler ve giderek daha az sayıda büyük zenginler yaratılmamıştı.
Çok şey konuşuldu cumhurbaşkanının ABD ziyareti üzerine.
Haftada birkaç kez her ciddi karın ağrısı hukuk olayı ortaya çıktığında, “Türkiye bir hukuk devletidir, yargı bağımsız ve tarafsızdır...
Dün komik olaylar yaşandı.
Hukuku, yargıyı tamamen elinde tutan, yargıçları mahkemeleri atayan, farklı karar veren mahkemeleri dağıtan, dahası beğenmediği yargıçları üstelik rütbesini düşürerek sürgüne gönderen, AKP’li avukatları yargıç yaparak İstanbul’da CHP 38. kongresini iptal ettirerek üstelik onlara mutlak butlan (kongreyi yok sayma) kararı aldırmaya çalışan iktidar değil, sanki bizzat CHP’nin kendisi...
Anlamakta zorluk çekiyorum.
İsmail (Saymaz) iyi slogan üretti: “Ya AKP rozeti takacaksın ya da kelepçe”.