Örsan K. Öymen

Enkazda unutulanlar

08 Şubat 2025 Cumartesi

6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen depremde, Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman, Gaziantep, Osmaniye, Adana, Diyarbakır, Malatya, Şanlıurfa, Kilis ve Elazığ illerinde yaklaşık 50 bin vatandaş yaşamını yitirmişti.

Depremde öldüren şey sadece fay hattının kırılması değildir, kırılan fay hatlarına karşı insanların önlem almamasıdır, insan yaşamına değer verilmemesidir. Depremde ölenleri öldüren insandır!

Şehir ve yerleşim bölgesi planlaması yapılırken, fay hatlarına yakın ovalık, sulak ve risk barındıran alanlarda imarlaşma gerçekleşmeseydi; deprem mevzuatına aykırı binaların yapılmasına izin verilmeseydi; inşaatlar etkin biçimde denetlenseydi; depreme dayanıksız binalar güçlendirilseydi; AFAD kadrolarına imamların, hatiplerin ve ilahiyatçıların yerine uzmanlar atansaydı; AFAD’a Diyanet’in yaklaşık dörtte biri kadar bütçe ayrılmasaydı, daha yüksek bir bütçe ayrılsaydı; deprem bölgelerinde yeterli sayıda uzman ekip ve ekipman sürekli hazır bulundurulsaydı; Türk Silahlı Kuvvetleri depremden sonra kapsamlı bir biçimde ilk günden itibaren devreye sokulsaydı; “imar affı” adı altında kaçak binalara onay verilmeseydi; geçmiş depremlerden ders alınsaydı; jeologların deprem riskleriyle ilgili hazırladıkları raporlara göre önlem alınsaydı; bencil, bireysel ve oligarşik rant hevesi, insandan ve toplumdan daha değerli bir hale gelmeseydi, 2023 depreminde bu kadar fazla sayıda insan yaşamını yitirmezdi; bu kadar fazla sayıda insan yaralanmazdı ve sakat kalmazdı; bu kadar fazla sayıda insan sevdiklerinin ölümü nedeniyle bu kadar çok acı çekmezdi!

Deprem sırasında 21 yıldır iktidarda olan AKP hükümetinin bu konularda yapabileceği çok şey vardı; ancak bunların büyük çoğunluğu yapılmadı.

Depreme karşı alınacak bu önlemler uzun hazırlık, çalışma ve planlama gerektirdiği için, AKP birkaç yıldır iktidarda olsaydı, bu derece sorumlu tutulamazdı. Ancak 21 yıllık bir iktidar sırasında gerçekleşen bir depremdeki kayıplardan, birinci derecede sorumlu olan, o iktidarın kendisidir!

***

Depremden sonra ortaya çıkan en çarpıcı sloganlardan birisi, “Hepimiz öldük, bazılarımız gömüldü” idi.

Babalarını, annelerini, çocuklarını, oğullarını, kızlarını, eşlerini, dedelerini, babaannelerini, anneannelerini, torunlarını, teyzelerini, halalarını, amcalarını, dayılarını, kuzenlerini, yeğenlerini, akrabalarını, sevgililerini, dostlarını, arkadaşlarını, yakınlarını, komşularını, sevdiklerini kaybedenler için yaşamak ölmekten daha da zor.

Bu insanlar kayıplarından dolayı büyük ruhsal acılar çekiyorlar. Bu acı, onlar da ölene kadar devam edecek.

Ölüm, ölenden çok, yaşamda kalan için zordur.

Antik Yunan filozofu Epikuros’un dediği gibi, insanın kendisi için kendi ölümü diye bir şey yoktur. İnsan yaşarken ölü değildir, ölünce yaşamıyordur.

Ancak geride kalanlar için durum farklıdır. Onlar için yaşam artık, yaşayan ölümdür.

Ayrıca, depremde ölmeyenler, sevdiklerini kaybettikleri için büyük acılar çektikleri gibi, terk edildikleri sefaletten dolayı başka acılar da çekiyorlar.

Depremzede” olarak adlandırılan, aslında “insanzede” veya “hükümetzede” olarak adlandırılması gereken insanların çoğunluğu, verilen tüm sözlere rağmen, hâlâ evsizler ve “konteyner” adı verilen kutucuklarda, çadırlarda, akrabalarının, arkadaşlarının evlerinde, zor koşullar altında yaşıyorlar.

Konteyner”lerde ve çadırlarda yaşayanlar sık sık elektrik ve su kesintileriyle, beton ve çimento tozu dumanlarıyla, hijyen sorunlarıyla, kış aylarında ısınma sorunlarıyla ve tüm yıl boyunca sağlık ve eğitim sorunlarıyla boğuşuyorlar.

Ülkenin genel ekonomik sorunlarına ve yoksulluğa ek olarak bu sorunların da yaşanması, onlar için yaşamı dayanılmaz hale getiriyor.

Bu hafta depremde yaşamını kaybedenler için anma törenleri düzenlenmiş, dualar okunmuş olsa da, depremde ölmediği halde bir başka enkazın altında kalan insanların unutulduğu bir ülkede, ölenleri anmak, yeterince anlamlı değildir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

18-19 Mart darbesi 22 Mart 2025
23 Mart’ın anlamı 17 Mart 2025

Günün Köşe Yazıları