'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'
Pınar Öğünç
Son Köşe Yazıları

'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

03.02.2017 02:08
Güncellenme:
Takip Et:

Doç. Dr. Esra Arsan, 18 yıldır çalıştığı Bilgi Üniversitesi’nden istifa etti. Gazetecilikten gelen, bunun dersini veren Arsan’la bugünün akademisini ve medyayı konuştuk.

- İktidarın akademiye baskısı yoğunlaşarak artarken, dillendirilen direniş yöntemlerinden biri kalan pozisyonları sonuna kadar savunmak oldu. Diğer yanda bu çarkı toptan red gibi bir protesto var. İstifaya giden süreçte bunlar nasıl dolandı kafanızda?

Benim açımdan durum Barış İçin Akademisyenler (BAK) sürecinden önce kötüleşmeye başlamıştı. Son ikiüç senedir sosyal medyada gördüklerimize benzer, benim “troll-öğrenci” diye tarif ettiğim bir tip oluştu.

- Nasıl bir öğrenci tipi bu?

Bir şekilde üniversiteye girmiş ama aslında o vasfı tutturamayan, bununla birlikte kampuste hükümetin polisliğini yapan öğrenciler. Hocanın ders sırasında sesini, görüntüsü kaydetmeler, ihbarlar... Derste iktidarı eleştirdiğine dair soruşturma açılması için hocayı okul yönetimine ihbar dışında medyaya şikâyet de var bunun içinde. Örneğin bir öğrencim beni Akit gazetesine şikâyet etmişti ve sonra da Akit muhabiri tarafından tehdit edildim. Başka üniversitelerde, başka arkadaşların da başına geldi. Bu bende hem gerginlik, hem üzüntü yaratmıştı çünkü derse girerken öğrenciyle ilişkide daha önce yaşamadığımız bir güvensizlik tesis ediyordu. BAK süreci daha yıpratıcı oldu. Kurumların direnç gösterememesi, imzacı olmayan bazı akademisyen arkadaşların sessizliği hatta suçlar tavır takınması benim için ayrıca can acıtıcıydı. Makale yazalım, fon alalım, kıdem alalım, maaşımız yatsın diyen bir akademisyen grubu da var. Her şeye rağmen beş sene öncesine kadar akademi benim için devam edilebilir, üretilebilir bir alanken, artık tam tersi tüketici, moral olarak geriletici bir hale gelmişti. Sistem tatmin etmiyordu; bir birikimdi. Kurumumla kavgalı ayrılmadım. İstifamı verdim, onlar da kabul etti.

Toptan çürüme

- Sistemin dışına böyle bir protestoyla dahi çıkmanın, tam istendiği gibi sizi pasifize ettiği kuşkusuna kapıldınız mı?

Çok küçük. Ama keşke sistem bu derece iğdiş edilmeseydi de içinde yer alsaydık. Basının boyun eğişi gibi, aynı iş dünyasının, adalet-yargı sisteminin boyun eğdiği gibi, akademi de boyun eğiyor. Bir emirle rektörler istifa ediyor, dekanlar görevlerini bırakıyor. Kime soruşturma açılacak, kim atanacak, kim atılacak iktidar karar veriyor. Neoliberal sistemin yarattığı ekonomik ve sosyal anlamdaki çürüme, entelektüel çürümeyle bir araya geldi. Kendi dinamiklerini kaybetmiş, gücü elinden alınmış böyle bir akademi olabilir mi?

- Kamu hakikat talebinden vazgeçtiğinde, aslen kamuya karşı sorumlu olan gazeteci ne yapabilir? Halkın bir kısmı düpedüz hakikati öğrenmek istemiyorsa, gazeteciye bu misyonda diretmek mi düşüyor, ne?

İnsanların Türkiye’de gerçekle ilişkileri hep duymak istedikleri üzerinden olmuş, gazeteciden de aynısını istiyor. Bunun kökeninde bir tür devlet bağımlılığı var; devletin kutsallığı, suç işlemezliği, dokunulmazlığı üzerine belki Osmanlı’dan gelen Cumhuriyet’le süren bir anlayış. Devlete yönelik eleştiri, kamu adına eksiklerini ortaya koymak, gelişmiş demokrasilerde gazetecinin temel vazifesidir, burada vatan haini ilan ediliyorsunuz. Çıkmazımız, böyle durumlarda geniş bir halk kitlesinin sizi bir cadı avının öznesi haline getirmesi. Bunun bir tarihi var ama artık aşmamız gerekli. Gerçek, bu ülkede gerçekten kayboldu. Sınırımızda ne oluyor ya da seçim süreci veya çocuklarımızın gördüğü kötü muameleler insanların bunlara dair bilgisi neredeyse sıfır noktasında.

Haber yapılamayan yerde öğrencilere ne anlatılabilir?

- Sosyal medyada dolaşan bir sokak söyleşisi vardı, “Çalarken gözümle görsem bile inanmam” diyordu bir adam. Yandaş da değil artık hükümetle özdeş medyanın, tutarlılık çizgisiyle, absürtlük derecesiyle insanın akli melekelerini aşağılayan kimi haberlerine gerçekten inanıyor mu insanlar yoksa başka bir fiille mi izah etmeli?

Çok sayıda insan yalanlara inanma eğiliminde diye düşünüyorum. İnanamayacak kadar dumur edici bir gerçek kendisine sunulduğunda da kendince rasyonalize edecek bir çabaya giriyor. Bir çıkar grubuyla birlikte hareket ettiğinizde, ister yolsuzluk, ister insan hakları ihlalleri, ister cinayet olsun, ancak onları görmezden geldikçe var olabilirsiniz. Toplumda bu klientalist, müşterici çıkar ilişkisinin her yere sinmiş olması çıldırtıcı. Hukukun, gazeteciliğin bu kadar ayaklar altına alındığı bir ülkede hukuk fakültelerinde, iletişim fakültelerinde nasıl bir şey yokmuş gibi derse girilip çıkılıyor, bana absürt geliyor. Cemaatçi kadro deniyor, bu bitiyor, yandaş kadro geliyor, hâkimler, savcılar görevden alınıyor. Bir yandan fakültede hocalar hukuk anlatıyor. Hep bunu soruyorum: Biz ne yapıyoruz? Arkadaşlarımız atılıyor, açlığa mahkûm olsunlar diye atılanların eşlerini dahi işten çıkarıyorlar. Tamam alanımızı koruyalım ama nereye kadar? Dünyanın en çok gazeteci hapse atılan ülkesinde iletişim fakültelerinin bunu protesto etmemesine ben şaşırıyorum doğrusu. İletişim Fakültesi dekanıyla kavgalı olduğum için bana beş yıldır gazetecilik dersi verdirilmiyordu; Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde kadroluydum. Ama merak ediyorum haberin yapılamadığı, hiçbir eleştirelliğin gazetelerde yer alamadığı bir dönemde öğrencilere ne anlatılabilir? Haberin unsurları, 5N1K mı?

Başkanlık medyası

- Bu daha tam “yeni Türkiye” de değil. Referendamun yapılması ve evet çıkması halinde başkanlığın medyası ve akademisi neye benzeyecek?

Öncelikle geçmişe bakarak başkanlık referandumun erkin beklediği gibi sonuçlanacağını düşünmüyorum şahsen. Son kertede bu halk aptal değil, ipleri bir kişinin eline vermek istemeyebilir. Ama başkanlık gelirse eğer, bu tek medya, tek akademi, tek hukuk demektir. Çok korkutucu bu. Toplumda hakikaten bir çözülme, ekonomiden entelektüel hayata her anlamda bir çöküş olur diye düşünüyorum.

Durum zor ama umut da var

- Zamanında Cemaat medyasının yazdıkları tarafından mağdur edilenlerin ilkesel düzeyde bu gazetecilerin özgürlüklerini savunması o kadar anlaşılmaz geliyor ki, bunu ancak Cemaatçi yapar sanılıyor. Diğer yandan söz konusu Kürt gazeteciler olduğunda anında susan bir kitle mevcut. Bu manzarada ilkelerden konuşmak beyhude bir çaba mı, bir hayal mi?

Sadece kendi yandaşlarının başına gelen felaketlere karşı çıkanlar, konjonktürel olarak hükümet karşıtı olanlar, belli dönemlerde Cemaat yanlısı olup, belli dönemlerde ikisine birden destek veren ya da örneğin sadece solcuların ya da sadece Kürtlerin cezaevine girmesini isteyenler evet var. İlkesiz, mesleklerinin sorumluluğunu almamış, aslında gazeteci olmaması gereken, anlamlı bir gazetecilik başarısı da ortaya koyamamış kişiler bunlar. Yılbaşında tutuklu gazeteciler için bir toplu fotoğraf çekilmişti, ben umutsuz değilim, her dönemde baskıya, yasaklara maruz kalmış nereden olursa olsun tüm gazetecilerin yanında duran bir kitle de var. Evet, küçük bir grup, evet durum zor ama bu nüve her şeye rağmen umut verici.

Yazarın Son Yazıları

Bugünün ‘esası’ savunmada

Bugünün ‘esası’ savunmada

Devamını Oku
28.07.2017
Hayır rüzgârında 1 Mayıs

Hayır rüzgârında 1 Mayıs

Devamını Oku
02.05.2017
Bir tava bir kepçe

YSK’nin mühürsüz pusula kararına, şaibe iddialarına karşı Beşiktaş’ta buluşanların sayısı on bine yaklaşıyordu. Kimdi bu insanlar, ne istiyordu?

Devamını Oku
19.04.2017
‘Hayır’a baskı tarihe geçecek

.

Devamını Oku
17.04.2017
Kadınlar haykırıyor: Hayat bizim senin mi sandın?

Kadınlar birçok kentte ‘Hayır’ demek için sokaklardaydı. ‘Kadınların direnişi o sarayı mühürleyecek’ yazısı dikkat çekiyordu bir pankartta.

Devamını Oku
14.04.2017
Hitler'li iki tespit

Hitler'li iki tespit

Devamını Oku
04.04.2017
Evet ve hayır diye iki seçenek varsa, bu ne?

DİB, sahadan tecrübe paylaşıyor. Hayırcıların başına gelenler, Evet’in tasviri aslında.

Devamını Oku
01.04.2017
Aliyev’den Türkiye’ye başkanlık uyarıları: Yapmaz demeyin her şeyi yaparlar

Azerbaycan’da muhalif fikirleri yüzünden cezaevinde iki yıl tutulan insan hakları avukatı İntigam Aliyev, acısını çektikleri başkanlık sistemini anlatıyor, uyarıyor: “Başkanlıkları kendi arşınınızla ölçmeyin”

Devamını Oku
20.03.2017
Paker: Psikososyal dengemiz bozuldu

Derin bir toplumsal kriz yaşıyoruz

Devamını Oku
15.03.2017
Ahmet'inki bir tehdit değil sadece durum tespiti

Ahmet'inki bir tehdit değil sadece durum tespiti

Devamını Oku
22.02.2017
Kadın, göçmen, Müslüman ve Trump’a kafa tutuyor

Kasımda Minnesota Temsilciler Meclisi’ne seçilen ilk Müslüman olan Somali kökenli İlhan Omar İstanbul’daydı. Trump’ın başkanlığıyla Omar’ın işi zorlaştı ama koltuğu daha da manalı hale geldi.

Devamını Oku
05.02.2017
'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

'Tek medya, tek akademi, tek hukuk'

Devamını Oku
03.02.2017
‘Bu koşullarda meşru bir referandum olmaz’

Tarihinin en güçlü temsiliyle Türkiye’ye gelen PEN heyeti, ifade özgürlüğü çerçevesinde hem siyasilerle hem mağdurlarla görüştü, başkanlık referandumuna dair uyarılarda bulundu.

Devamını Oku
28.01.2017
‘Kutsal olan devlet değil, insandır’

‘Kutsal olan devlet değil, insandır’

Devamını Oku
20.01.2017
Savaşa, yoksulluğa ve israfa karşı sofra

Savaşa, yoksulluğa ve israfa karşı sofra

Devamını Oku
04.12.2016
‘Her yıkılmış ev bizim için mezar’

Avukat Ramazan Demir, 8 ay sonra sokağa çıkma yasağı kaldırılan Şırnak’ta evini, kardeşinin test kitabından buldu. Demir, yıkımı “Yıkımın büyüklüğü karşısında sen ufacık kalıyorsun. Şırnak’ta 92’yi yaşadık. Ama bu seferki başka bir şeydi” diye anlattı.

Devamını Oku
28.11.2016
Özgür Gündem nöbetçi yayın yönetmenleri yine adliyede... Suçları dayanışma!

Çağlayan’dak i Adalet Sarayı’nda dün Özgür Gündem’le dayanışma amacıyla bir günlük genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş gazeteciler vardı. Necmiye Alpay, Yıldırım Türker, Hasan Cemal, Jülide Kural, Murat Uyurkulak, Faruk Balıkçı ve birçok gazeteci daha.

Devamını Oku
25.11.2016
Bertrand: Gazeteci taraf seçmek zorunda değil

Geçen cuma Gaziantep’te gözaltına alındıktan sonra sınır dışı edilen Fransız gazeteci Olivier Bertrand, ‘Kafkaesk’ dediği o üç günü anlattı.

Devamını Oku
18.11.2016
'Otoriteryanizm yükseliyor'

Trump’ın başkan seçilmesi tartışmaları devam ediyor. Doç. Dr. Evren Balta insan haklarının, özgürlüklerin baş tacı edildiği 90’lar döneminin kapandığını söylüyor. Balta “Trump lider olarak bunların hiçbiriyle ilgilenmediğini söylüyor. Trump gibi liderlerin, Türkiye’de Erdoğan’ın, Macaristan’da Orban’ın yaptığı en önemli şeylerden biri kurumsuzlaştırma” diyor.

Devamını Oku
13.11.2016
Delirmiyorsak o da inattan

Delirmiyorsak o da inattan

Devamını Oku
05.11.2016
‘OHAL hatırası’

‘OHAL hatirası’

Devamını Oku
03.11.2016
Denizde orman kanunları

Su ürünleri mühendisi Mehmet Özdinar’ın TÜİK için balıkçılardan veri toplarken ölümü, gözleri vahşi kapitalizm belgeseline benzeyen balıkçılık sektörüne, büyük balıkçıların hırsına ve rekabet arttıkça ortaya çıkan şiddete çevirdi.

Devamını Oku
31.10.2016
Devletin ‘üvey’ çocukları

Devletin ‘üvey’ çocukları

Devamını Oku
15.10.2016
'AKP, kendini OHAL’e kaptırdı'

'AKP, kendini OHAL’e kaptırdı'

Devamını Oku
01.10.2016
‘Ellerimiz yakalarında’

‘Ellerimiz yakalarında’

Devamını Oku
25.09.2016
‘İşimi bitireyim sonra öldürün’

‘Öldürün ama işimi bitireyim ondan sonra’

Devamını Oku
24.09.2016
Göbeklitepe'ye yazık

Göbeklitepe'ye yazık

Devamını Oku
28.08.2016
El yakmadan yazılmaz

El yakmadan yazılmaz

Devamını Oku
23.08.2016
Bu önlemlerle kâr özelleştiriliyor, zarar toplumsallaştırılıyor

İktisatçı Doç. Dr. Ümit Akçay, AKP’yi iktidarda tutan en önemli faktörlerden birinin her şeye rağmen ekonomik büyümenin sürmesi olduğunu söylüyor. Akçay, “Büyüme durduğunda olabilecekleri kimse bilmiyor. O nedenle “ne pahasına olursa olsun büyüme” ruhu hâkim” diyor.

Devamını Oku
19.08.2016
'Batı jetlerin sesini yeni duydu'

'Batı jetlerin sesini yeni duydu'

Devamını Oku
24.07.2016
Darbeciye işkence demokrasi getirmez

Darbecilerin cezalandırılması gerektiğini söyleyen TİHV Genel Sekreteri Bakkalcı, insanlık onurunun korunmasına yönelik değerlerin polemik konusu yapılamayacağını söyledi.

Devamını Oku
23.07.2016
Taksim'de bir 'şölen'

OHAL ilanı, Taksim Meydanı’ndaki Demokrasi Şöleni’nde canlı dinlendi. Sonra kornalarla sabaha kadar sürecek ‘olağanüstü’ bir kutlama başladı.

Devamını Oku
22.07.2016
Hepiniz aynı tanktasınız

Hepiniz aynı tanktasınız

Devamını Oku
16.07.2016
‘Kimse farklı olduğu için azap çekmesin’

‘Kimse farklı olduğu için azap çekmesin’

Devamını Oku
10.07.2016
'Taksim’in içine etmek mümkün'

Prof. Sayın’ın Bilgi Üniversitesi’yle ilişiğinin kesilmesini protesto ederek istifa eden Prof. Neumann, Batı’nın Erdoğan’ı sultan olarak göstermeyi sevdiğini, Erdoğan’ın da kendini Osmanlı motifleriyle sunduğunu söyledi

Devamını Oku
07.07.2016
‘Sadece özgürlük istiyoruz’

‘Sadece özgürlük istiyoruz’

Devamını Oku
20.06.2016
Fuarda biten umutlar

Fuarda biten umutlar

Devamını Oku
11.06.2016
Örgütlü kötülüğün davası

Kadıköy’de öldürülen Bahadır Grammeşin’in kardeşi Başak, bugünkü duruşma öncesi Cumhuriyet’e konuştu.

Devamını Oku
08.06.2016
“Asıl evlerimizin halini görünce delireceğiz”

“Asıl evlerimizin halini görünce delireceğiz”

Devamını Oku
29.05.2016
‘İnadına o evde yaşayacağım’

Yüksekova’da yatak odalarına bir özel harekâtçının “Yüksekova’da aşk başka yaşanıyor” yazdığı Uzunköprü çifti Cumhuriyet’e “Bu neyin kinidir çözemiyoruz” dedi.

Devamını Oku
27.05.2016