İmamoğlu’nun, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni kazanmasının ardından iptal tartışmaları gündeme gelince MHP lideri Bahçeli, o dönem, “İstanbul seçimlerinin tekrarı beka meselesi haline gelmiştir. YSK üyeleri zillete göz yumamaz” demişti.
Bahçeli’nin benzer yaklaşımı günümüzde de geçerli. Selahattin Yılmaz üzerinden süren tartışma sonrası yapılan açıklamaya bakarsanız, Bahçeli, İBB soruşturmalarını Erdoğan kadar sahipleniyor, CHP’yi ağır şekilde suçluyor. Cumhur İttifakı’nı, seçmeni diri tutmak için bu söylem zorunluluğu anlaşılabilir. Çünkü en küçük çekincenin seçmen tabanına yansıması ağır olabilir.
2019’da seçim yenilenmişti. İmamoğlu ikinci kez Erdoğan’ı yenmiş ve bir şekilde “beka sorunu” ortadan kalkmıştı. Günümüzde de İBB soruşturması halkın algısında çökmüş durumda. Ancak iktidara siyasal yansıması şüphesiz ki seçimlerde olacaktır.
İmamoğlu, geçtiğimiz çarşamba günü yaptığı yazılı açıklamada, Bahçeli’nin suçlamalarına tepki gösterdi. Bu da ortaya koyuyor ki Cumhur İttifakı’nın iki büyük ortağı İBB soruşturmasında birbirlerine çok yakın düşünce içindeler.
Yine Bahçeli’nin açıklamasına bakalım. “Selahattin Yılmaz ismini temel alarak MHP’ye ayar verildiğini iddia etmek çok ağır bir bühtan, dayanaksız ve mesnetsiz bir uydurmadır” tümcesi doğrudan CHP’ye yanıttır. “Kaldı ki MHP’ye ayar ve istikamet vermek hiç kimsenin yapabileceği bir şey değildir” tümcesi ise MHP söyleminde sık sık dile getirilir.
Peki, Bahçeli’nin “ülküdaşım” diye nitelediği Selahattin Yılmaz, MHP’ye, Bahçeli’ye bilgi verilmeden önce mi gözaltına alındı?
Birbirine mecbur iki parti ve iki lider böyle bir özensizlik yapabilir mi?
Yukarıdaki tümcelerin ve açıklamanın genelinden, söz konusu gözaltı ve tutuklamalar konusunda MHP’li muhatapların önceden bilgilendirildiği, “olur” alındığı düşünülebilir. Bizce bu olasılık yüksektir. “MHP’ye operasyon yapıldı” mantığıyla gündeme getirilen düşünceyi destekleyen veriler daha güçsüzdür. MHP’nin “objektif hukuk”, “davaların siyaseten istismar edilebilmesi” vurgularını “CHP’nin hayrına yormak” gibi bir ize kulislerde rastlayamıyoruz.
Peki ortaklar arasında sorun yok mu?
Var. Bir kere AKP’nin DEM Parti ve Öcalan ile başlatılan yeni süreçte geride durması, gönülsüzlüğü bilinen bir konu. “Kurucu önder” nitelemesi yaparak “umut hakkı” olasılığını gündeme getirerek Bahçeli’nin büyük risk aldığı ortada. TBMM’deki komisyon önerisi de Bahçeli’den geldi unutulmasın. Komisyonda CHP’nin varlığı ya da yokluğu sürecin en önemli risklerinden biridir. Yürütülen süreçte bazı şeyleri MHP tabanının kabul etmekte zorlandığı da bir diğer gerçek. Meclis’te dinlenen “Barış Anneleri”nden birinin, “Öcalan hiç yanlış yapmadı” gibi sözleri karşısında bu tepkilerin gelişmesi normaldir. Selahattin Yılmaz’a henüz yargılamaya başlanılmadan sahip çıkılmasının nedeni de parti seçmeninde oluşan çekince gibi görünüyor. Çekincelerin daha büyümesi istenmeyen bir durumdur şüphesiz...
Sonuç olarak AKP’nin yeni süreci tam sahiplenmemesi, en azından söylemini bu yönde oluşturması ortakları zorlayan noktadır. Nereye evrileceği komisyon süreci ve sonucuna, ortaya çıkabilecek ağır faturanın kimin üzerine kalacağına bağlıdır.