Rabindranath Tagore, Hint yazar ve şair. Bülent Ecevit’in sevdiği, bazı şiirlerini çevirdiği bir şair. Anahtar Parti lideri Yavuz Ağıralioğlu ile haber yapmak için Tagore Caddesi’nden geçerken dramatik bir sahneyle karşılaştık. Bir kadın küçük kızıyla çöp kutusunun başına oturmuş, “işe yararları” ayırıyordu. Önce fotoğrafını çekmek istedik, sonra vazgeçtik. Karma karışık oldu duygularımız... Bir tarafta saltanat, bir tarafta anneyle küçük kızı...
Ağıralioğlu, “Türkiye’de adalet olduğunu söylüyorlar. Adaletin olduğu ülkeler var, orada kimse aç açıkta değil. Hem adaletin tam olduğu hem de bu krizlerin yaşandığı Türkiye’den başka bir ülke niye yok, bu nasıl adalet?” diyor. En büyük öfkesi de Numan Kurtulmuş başkanlığındaki komisyona. “Yapılanları, Türkiye’ye başkaldıranlara 41 yıl sonra da olsa muhatap alınma umudu verilmesini” kabul edemiyor.
Sahi, komisyon ne durumda, oradan bir dönem daha iktidar çıkarma olanağı kaldı mı?
Toplumda dikkat çeken bir suskunluk var. Kimi bu durumu, toplumun her türlü olumsuzluğu kanıksayıp kabullendiği şeklinde yorumluyor. Kimi ise kızgınlığın korku yüzünden yansıtılmadığını, bunun da suskunluğa neden olduğunu savunuyor. Bu durumun Kıbrıs’ta seçim öncesi toplumdaki ruh haliyle örtüştüğü iddiasında olanlar da var.
Cumhur iktidarının temsilcileri suskunluğu kendilerinin hayrına mı yoruyor? Asgari ücret, emekli maaşları, turizmin pahalılık sorunu, Türklerin dünyada en pahalı hamburgeri yemesi... Bir marka telefon yalnızca Türkiye’de iki katına satılıyor. Bir telefon alacaksanız bir de devlete alıyorsunuz. Türkiye’nin 2026’da azıcık rahatlama şansı var mı?
Bizce ekonomik yıkımın boyutu derinleştikçe ve süresi uzadıkça hukuk-adalet her geçen gün daha da boğuluyor. İnsanlara, kendi acılarını unutmaları için, daha büyük acı çeken birinin feryadı dinlettiriliyor.
Hukuk, artık yüksek dozda uyuşturucu görevini de görüyor. Siyasi davalar bütün kaygıları bastırıyor. Herkes kendi derdini unutup “Acaba mahkeme CHP’ye yeni yönetim atayacak mı” sorusuna takılıyor. Amu bugün duruşma yapacak mahkeme, yeni yönetim istemini daha önce iki kere reddetmişti. Olsun, ortamın gerilmesi, insanların gerçeklikten kopması gerekiyor. İktidar savunucusu yazar bu nedenle “Butlan çıkabilir” diye yazıyor. Korkun, kendi sorununuzu unutun, avunun ha... Peki bu gerginlik ve belirsizlik ortamı toplumu oyalamanın dışında işe yarıyor mu? Hayır. AKP’ye duyulan ekonomik güveni daha da zayıflatıyor. Zaman kalmıyor. AKP ne zaman ekonomiyi düzeltecek, seçmeni memnun edecek de sonra seçime gidecek?
İmralı’dan, YPG’den de umutlar kesilmiş ki Suriye tezkeresi 3 yıl uzatılıyor.
Ne dersiniz, bu suskunluk hayra alamet mi?