Akıl sağlığıyla ilgili çeşitli iddialar bulunan bir kişinin başvurusu ile başladı süreç. Geçtiğimiz mart ayının başında... Hüseyin Gün Türkiye’de değildi, döner dönmez gözaltına alındı üç gün hiçbir şey yapılmadan tutuldu. Sonra ifadeleri alındı, dijital verilerin çözülmesi üzerine yeniden ifadesi alındı ve İmamoğlu hedefe kondu. İktidarın kontrolündeki gazetelere o başlıkları kim attırıyor, insan merakla izliyor: “Kampanyayı casuslar hazırlamış.” Nereden çıkarıyorsunuz bunu? E baksanıza Hüseyin Gün’ün telefon defterine. Hep casuslarla iç içe. Tam böyle deniyordu ki... Manzaranın başka boyutları ortaya çıkmaya başladı. Kamuoyuna “casus” diye sunulan Hüseyin Gün’ün İmamoğlu’nun danışmanı Necati Özkan ile 12 gün yazıştığı iddia ediliyor. Ancak aynı kişi, şu an devletin üst kademelerinde yer alan çok sayıda AKP’li, Emniyet Genel Müdürlüğü, Londra Büyükelçiliği ile de görüşmüş. Şimdi soru şu, Necati Özkan veya İmamoğlu’nun “casus avcısı” olması beklenebilir mi? Gün ile 7 dakika görüşen İmamoğlu onun casus olup olmadığını nasıl anlayacak? İnsaf... Ama büyükelçilik görevlilerinden, Emniyet Genel Müdürlüğü’nden ve hatta devletin istihbarat bürokrasisinin üst katlarına yükselen kişilerden casus avcılığı beklemek en doğal olanı...
Hüseyin Gün’le ilgili bütün ifadeleri okuduk. Öyle ki Gün, yıllarca bir yığın şey yapmış, Necati Özkan’la görüşünce “casus” oluvermiş.
İfadelerden anladığımız, eğer yeni kanıtlar ortaya konamazsa, buradan bir şey çıkmaz. El yükseltmek İmamoğlu’na siyaseten zarar verir mi, emin misiniz? Bir örnek verelim. İmamoğlu’na, “CIA bağlantılı bir kişiden muhafazakâr kitlelere nasıl davranacağı konusunda öneri alıp almadığı” soruluyor. İmamoğlu’nun yanıtı siyaseten “cuk” oturmuş: “6 yaşında Kuranıkerim okumayı bilen bir şahıs olarak CIA çalışanı olduğu belirtilen Aarron Barr isimli şahsın bana muhafazakârlara nasıl davranmam ile alakalı tavsiyelerde bulunması akla mantığa uygun değildir.”
Ayrıca İmamoğlu’nun avukatlarının dile getirdikleri konular var ki sanırız yaşananlar karşısında bir hukuk dersi niteliğinde. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı hukuk ve hukukun üstünlüğü konusundaki sancıları kayda geçiren avukatlar, “Müvekkilin hiç tanımadığı, bir kısmı ise tebrik ziyareti gibi gündelik yaşamda sınırlı sürelerde karşılaştığı kişilerden hareketle bir suç inşasına yönelmek hukuka uygun değildir” saptamasını yapıyor. İBB’nin dijital verilerinin kopyalanmadığına ilişkin Süleyman Soylu imzalı raporu anımsatılıyor.
Şu söylenebilir; AKP medyasının yaratmaya çalıştığı algının karşılığı, ifadelerde yok.
Gün’ün ifadelerinden yola çıkılarak Merdan Yanardağ’ın tutuklanması, Tele1’e el konması çok ağır bir karar. Bu kararlar Türkiye’yi ağır yaralar, yıllarca sorumlularının karşısına çıkar.
Sonuç olarak şu soruya herkes yanıt arıyor: Casus var mı, varsa ne yapacaksınız bu casusun ilişkili olduğu diğer kişileri?