‘Ben kimim?'
Sungu Çapan
Son Köşe Yazıları

‘Ben kimim?'

10.01.2020 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Quebec’in Montreal kentinde 1989’da doğan, öğretmen Genevieve Dolan’la oyuncu-şarkıcı Manuel Tadros’un oğlu olan yönetmen Xavier Dolan, bilindiği gibi son 10 yılda Kanada sinemasının, (1.68 cm boyundaki) harika çocuğu olarak yükselen yıldızı, malum. Dolan’ın bildik stilize tarzından ve ünlü oyuncuları yönetme isteğinden vazgeçip bu kez doğal ışıkla, hem de 16 mm’yle çektiği ve bu yılki Cannes’ın yarışma bölümüne seçilmiş olan sekizinci filmi “Matthias ve Maxime”, 20’li yaşlarının sonuna gelmiş bir grup arkadaşa ve özellikle Maxime’in hikâyesine odaklanan, 2 saatlik bir dram.

Bir arkadaşın (Micheline Bernard) çektiği kısa bir amatör işi filmde öpüştükleri için dostlukları sarsılınca aralarına şüphe giren ve hayatları değişen, çocukluk arkadaşı olan Maxime’le Matthias’ın hikâyesi üstüne kurulu, görünürde şen şakrak, aslında hüzünlü bir film “Matthias ve Maxime”. Ergenlikten yetişkinliğe geçip hedonistçe ve olanca hızıyla 20’li yaşların tadını çıkaran, yanağını kaplayan doğum lekesini yok etmek isteyen, dırdırından bıktığı aşırı kontrolcü annesini (Anne Dorval) ve Matthias’ın başını çektiği arkadaş grubunu ardında bırakıp 2 yıllığına Avustralya’ya gitmeyi planlayıp, yaşamında yeni bir sayfa açmaya hazırlanan Maxime rolünü zaten “artist gibi çocuk” olan Quebec’li yönetmen Xavier Dolan bizzat üstlenmiş. Son bir veda yemeğinde dokunaklı bir konuşma yapan Matthias’ıysa esmer, uzun boylu bir latin yakışıklısı diyeceğimiz Gabriel D’Almeida Freitas oynuyor. Dolan’ın senaryosunu da yazıp yönettiği “Matthias ve Maxime” yeni tarz denebilecek bir dinamik üslupla başlıyorsa da çok geçmeden etkileyici olamayan senaryonun boşluklarını gidermeye yönelik çalımlı, göz alıcı çekimlere sırtını dayamaya başlıyor ve giderek ana akımın beylik klişelerine yöneliyor, iki çocukluk arkadaşı gencin ateşli cinsel sevişmelerine dair ayrıntılandırılmış, aşina sahneler eşliğinde.

Sade, içtenlikli...

Eşcinsel - biseksüel karakterler, yakınlıklar-dostluklar üstüne, sade ve içtenlikli kimi esnek sahneler içeren film, aslında beni yeterince etkileyip ikna edemedi, harika hızlı kamera kullanımının öne çıktığı bazı bölümleriyle aklımda kaldı sadece. 

Dolan hayranlarınca ve kimi tanıtım yazarlarınca hararetle Dolan’ın en iyi filmleri arasında sayılsa da, benim açımdan onun en vasat filmlerinden biri “Matthias ve Maxime” kanımca, iki eski arkadaşın dostluğunun neden bozulduğununu hiç anlayamadığım.  

Son 10 yılda Kanada sinemasının harika çocuğu olarak etiketlenen ve yönetmenliğinin yanı sıra senaristlik, oyunculuk, yapımcılık, montajcılık yapan (ayrıca zaman zaman ses, kostüm, soundtrack-müzik seçiciliğini, sanat yönetmenliğini de üstlenen) ve kariyerinin ilk yıllarında hem annesinin hem de babasının soyadlarının karışımından oluşturulmuş Xavier Dolan-Tadros adını da kullanan, çok marifetli bu genç ve iddialı Kanadalı yönetmen, “I Killed my Mother-Annemi Öldürdüm” (2009), “Les Amours Imaginaires-Hayali Aşklar” (2010), “Tom a la Ferme - Tom Çiftlikte” (2013), “Mommy” (2015) gibi üne kavuştuğu o parlak ilk dönem filmlerindeki ustalıklı ayarı pek tutturamamış gibi geldi bana bu kez.

Kuşkusuz son dönemin en tanımaya değer LGBT yönetmenlerinin başında gelen, 30 yaşındaki Xavier Dolan’ın “Matthias ve Maxime”i yerine, yazmak için Cannes’da jüri özel ödülünü almış Brezilya yapımı “Bacurau” filmine niyetlenmiştim oysa. Ancak şiddetli poyrazla son günlerde şaha kalkmış o sulu kar, yağmur, tipi, fırtına havası yüzünden Beyoğlu’na bile gidemeyince göremedim “Bacurau”yu.

Yazarın Son Yazıları

Polanski eski yarayı kaşıyor

Polanski eski yarayı kaşıyor

Devamını Oku
04.09.2020
Savaşın dehşetinde büyümek

Savaşın dehşetinde büyümek

Devamını Oku
22.08.2020
Elia Suleiman’ı özleyenler için

Filistinli ünlü sinemacı Elia Suleiman’ın(ES’nin), 2009 yapımı “The Time That Remains-Geride Kalan”dan beri süregelen suskunluğuna artık son verdiği ve başrolünü üstlenerek kendini oynadığı yeni filmi “It Must Be Heaven-Burası Cennet Olmalı”, ES’nin Nasıra’daki evinde oturup dışarıyı seyrettiği, konuşmasız sahnelerle açılıyor.Pişkin bir komşusu bahçesindeki ağaca çıkmış, limon araklıyor, avcılığa meraklı bir başka komşusu da başından geçen kartal-yılan hikayesini anlatıyor.Yalnız yaşayan bir dünya vatandaşı olan kahramanımız, Filistin hakkında çekeceği bir film tasarısını Fransız yapımcısıyla görüşmek üzere Paris’e uçuyor ama önerdiği senaryo reddolunca bu kez yine sinema münasebetiyle çağrılı olduğu New York’a geçiyor, gözlemciliğini otel odalarında sürdürüyor.

Devamını Oku
21.02.2020
Sevgililer günü münasebetiyle

Çağdaş, Fransız oyun yazarı, tiyatro rejisörü, komedyen (ve muhtemelen 1960-70’lerin, yaşlandıkça arada bir yönetmenlik de yapan oyuncusu Guy Bedos’nun oğlu) Nicolas Bedos’nun senaryosunu da yazıp çektiği ikinci yönetmenlik denemesi olan “La Belle Epoque-Yeni Baştan”, gösterildiği son Cannes festivalinde seyirciye “hem eğlendirici, hem düşündürücü, hem de duygu dolu” dakikalar yaşatıp yarışma bölümünün en ilginç filmlerinden biri olarak dikkat çekmişti.

Devamını Oku
14.02.2020
Banliyöde ayaklanma var

005’te Fransa’yı günlerce birbirine katan banliyö ayaklanmalarından esinlenerek çekilmiş ve son Cannes festivalinde jüri ödülüne değer bulunmuş “Les Miserables-Sefiller” Cannes’ın sürprizlerinden biriydi.

Devamını Oku
07.02.2020
Arı vız vız vızz... (31.01.2020)

Kotevska ve Stefanov’un yönettiği En İyi Belgesel ve En İyi Yabancı film Oscar’larına aday ‘Honeyland-Bal Ülkesi’ bugün gösterimde.

Devamını Oku
31.01.2020
Sevimli bir film

Yönetmen Lulu Wang’ın kendi hayatından (yani kendi babaannesinin hastalığından) esinlenerek senaryosunu yazıp Changchun’da (Çin) çektiği “The Farewell-Elveda”, New York’ta beklediği Guggenheim bursunu alıp eğitimini sürdürmek isteyen ama akciğer kanseri teşhisi konmuş...

Devamını Oku
24.01.2020
Kesik El’le göçmen gencin arayışı...

Korku sinemasının ender kullanılan ama vazgeçilmez figürlerinden olan ve ait olduğu bedeni inat ve ısrarla arayan bir “kesik el”in başrolünde olduğu, bu kesik el’in yanı sıra dokunaklı bir kırık aşk hikâyesinin de beyazperdeye yansıtıldığı, Jeremy Clapin imzalı, 81 dakikalık Fransız animasyonu “J’ai Perdu Mon Corps-Bedenimi Kaybettim”, bilindiği gibi son Cannes festivalinin Eleştirmenlerin Haftası bölümünde gösterilip eleştirmenler kadar seyirci kesiminin de gönlünü fethederek büyük ödülü kazanmıştı 2019’da.

Devamını Oku
17.01.2020
‘Ben kimim?'

Quebec’in Montreal kentinde 1989’da doğan, öğretmen Genevieve Dolan’la oyuncu-şarkıcı Manuel Tadros’un oğlu olan yönetmen Xavier Dolan, bilindiği gibi son 10 yılda Kanada sinemasının, (1.68 cm boyundaki) harika çocuğu olarak yükselen yıldızı, malum.

Devamını Oku
10.01.2020
Bir Judy Garland vardı

Devamını Oku
03.01.2020
Mutlu olma ‘idefiksi’ne dair...

Devamını Oku
27.12.2019
Sinemada yıldökümü: 2019’dan akılda kalanlar

Devamını Oku
22.12.2019
Mutlu olma iştahı üstüne

Devamını Oku
13.12.2019
Ressamla modelinin aşkı

Son dönemin en nefis filmlerinden biri gösterimde: Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi

Devamını Oku
06.12.2019
Kimin evinde yok ki

Devamını Oku
29.11.2019
‘Oyun’un devamı ‘Kraliçe Lear’ gösterimde

Pelin Esmer, sinemamızda eşine pek rastlanamaz cinsten bir “güçlenme, güven duyma ve dayanışma” hikâyesini perdeye taşıyor.

Devamını Oku
22.11.2019
Kendini ve cinselliğini keşfetmek...

Devamını Oku
15.11.2019
Tanrı var ve adı da Petrunya

Makedonya YAPIMI ‘Onun Adı Petrunya’ haftanın kaçırılmayacak filmi

Devamını Oku
08.11.2019
Bu ‘Kız’ımız kaçmaz

Lukas Dhont’un yazıp yönettiği, ilk uzun metrajlı filmi ‘Kız’ı Filmekimi’nde ıskalayan tüm sinemaseverlere salık veriyorum.

Devamını Oku
03.01.2019
Terry Gilliam’ın yıllardır beklenen filmi gösterimde

Çağdaş bir Don Kişot çeşitlemesi...

Devamını Oku
07.12.2018
İstanbul film festivalinden notlar: ‘Utanç’tan ‘Canavar’a...

İstanbul film festivalinden notlar: ‘Utanç’tan ‘Canavar’a...

Devamını Oku
12.04.2018
Dehşetin soluk kestiği bilimkurgu: ‘Life’

Dehşetin soluk kestiği bilimkurgu: ‘Life’

Devamını Oku
23.03.2017
Mustang görücüye çıktı

Yönetmen Deniz Gamze Ergüven imzalı, Fransa’nın 2016 En İyi Yabancı Film Oscar adayı Mustang filmi, önceki gün İstanbul Galatasaray’daki Fransız Sarayı’nda verilen özel bir davet ile kamuoyuna tanıtıldı. Etkinliğe filmin genç başrol oyuncuları da katıldı.

Devamını Oku
24.10.2015
Sınırdaki uyuşturucu savaşları...

Sınırdaki uyuşturucu savaşları...

Devamını Oku
18.09.2015
Pasolini’yi kimler katletti? (20.03.2015)

Pasolini’yi kimler katletti?

Devamını Oku
20.03.2015
Underground bir gençlik

Underground bir gençlik

Devamını Oku
13.03.2015
Firavunlar diyarında

Usta sinemacı Ridley Scott’ın Kitabı Mukaddes’teki göç anlatısından uyarladığı ‘Exodus: Tanrılar ve Krallar’, görselliğiyle öne çıkan bir tarihsel epik

Devamını Oku
12.12.2014
Koca karısını aldatırsa...

Koca karısını aldatırsa...

Devamını Oku
10.10.2014
Derdin devası sevgi...

Derdin devası sevgi...

Devamını Oku
03.10.2014
20 bininci günde uyanınca… (26.09.2014)

20 bininci günde uyanınca…

Devamını Oku
26.09.2014
Bir peri masalı gibi...

Son Cannes festivalinin açılış filmi olan ‘Monako Prensesi’ bugün gösterime giriyor

Devamını Oku
19.09.2014
Çekici yıldızlar geçidi (29.08.2014)

Çekici yıldızlar geçidi

Devamını Oku
29.08.2014
Hortum artık bize de geldi (22.08.2014)

Hortum artık bize de geldi

Devamını Oku
22.08.2014
‘Fazla zekâ insanı bozar’

‘Fazla zekâ insanı bozar’

Devamını Oku
15.08.2014
Bir kirli polis portresi

Bir kirli polis portresi

Devamını Oku
27.06.2014
Ustaya şapka çıkaralım (13.06.2014)

Ustaya şapka çıkaralım

Devamını Oku
13.06.2014
Sıkı bir hapishane draması: ‘Yüksek Risk’

Sıkı bir hapishane draması: ‘Yüksek Risk’

Devamını Oku
06.06.2014
Beylik bir suç filmi

Beylik bir suç filmi

Devamını Oku
30.05.2014
Çekici bir dolandırıcı işbaşında...

Çekici bir dolandırıcı işbaşında...

Devamını Oku
23.05.2014
Maskenin ardındaki yaşamlar

Maskenin ardındaki yaşamlar

Devamını Oku
16.05.2014