Çekici bir dolandırıcı işbaşında...
Sungu Çapan
Son Köşe Yazıları

Çekici bir dolandırıcı işbaşında...

23.05.2014 02:05
Güncellenme:
Takip Et:

Catherine Breillat’nın gerçekten yaşadığı, karizmatik bir üçkâğıtçı tarafından dolandırılmasını anlattığı yeni filmi ‘Zayıflığın Esareti’, Başka Sinema salonlarında gösteriliyor

Bir sabah kalktığında sol yanına felç inmiş bir kadının, hareketleri kısıtlanmış bedenine, eline-ayağına hiç hâkim olamadığını gösteren, asap bozucu bir sahneyle başlıyor Abus de Faiblesse-Zayıflığın Esareti.” Ardından bir de beyin kanaması geçirip hastaneye kaldırılıyor Maud adındaki kadın yönetmen.
Ağzı çarpılmış, yamulmuş, hareketleri sınırlanmış, yarı felçli, yardıma muhtaç bir durumdaki karakterini perdede nerdeyse birebir canlandırmanın üstesinden gelmiş, vaktiyle 1978 yapımında “Dantelci Kız” haliyle tanıştığımız, yılların usta oyuncusu Isabelle Huppert’in oynadığı, yönetmen Maud, sıkıntılı hastane günlerinde TV’de seyrettiği, Vilko (Fransa’nın tanınmış Hip hop’çu- Rap’çilerinden Kool Shen’in, ilk sinema deneyiminde kamerayla arasının bayağı iyi olduğu gözleniyor) adlı karizmatik bir üçkâğıtçı tipten çok etkilenir ve yeni çekeceği filmde oynatmak amacıyla Vilko’yla temasa geçer.
Ama pişkin dolandırıcı, kibirli ve çekici “kötü çocuk” Vilko’nun derdiyse bu durumdan yararlanıp Maud’dan epeyce yüklü paralar sızdırarak kadını bir güzel söğüşlemektir aslında. Maud’un iki çocuğuyla asistanı ve yapımcısının da Maud’un paralarının geçmişindeki dolandırıcılıklarıyla ünlenmiş, üçkâğıtçı Vilko tarafından usturupluca araklanmasını engelleyemediği “Zayıflığın Esareti”, feminist yönetmen Catherine Breillat’nın 40 yıla yaklaşan kariyerindeki 14. filmi ve kesinlikle en iyi işlerinden biri değil bizce.
Seyrettiği Ingmar Bergman filmlerine (ve Bergman’ın gözde oyuncusu Harriet Andersson’a) duyduğu büyük hayranlık nedeniyle ergen yaşlarındayken romancı ve yönetmen olmaya karar vererek daha 17’sinde, 18 yaş sınırı getirilmiş bir roman (“L’Homme facile”) yazıp yayımlayan, 1999’a dek gösterimi yasaklanmış ilk filmi “Une Vraie Jeune Fille”i 1976’da çeken, 1948 doğumlu Fransız sinemacı-yazar Catherine Breillat’ı biz yine kendi romanından perdeye uyarladığı “36 Fillette” (1988) filmiyle tanımıştık çeyrek yüzyıl kadar önce. Bertolucci’nin “Paris’te Son Tango”su (1972) gibi kimisi önemli bazı filmlerde oyunculuk da yapan ve genelde cinsellik, mahremiyet, cinsiyet çekişmesi ve kardeş rekabeti gibi konuları işleyen, “Sale comme un Ange” (1991), “Parfait Amour!” (1996), ünlü İtalyan porno aktörü Rocco Siffredi’yi oynattığı “Romance X” (1999), “A ma Soeur” (2001), “Sex is Comedy” (2002) gibi popüler filmlerinin yanı sıra yazdığı ve ülkesinde çok satan romanlarıyla da tanındı Breillat. Pornocratie” adlı kendi romanından sinemaya aktardığı “Anatomie de l’enfer- Cehennemin Anatomisi”, 2007’de Cannes’a seçilen, Barbey d’Aurevilly uyarlaması “Une Vieille Maitresse-Yaşlı Metres” ve 2010’da Venedik’te gösterilen “La Belle Endormie- Uyuyan Güzel”le “Barbe Bleu-Mavi Sakal” gibi iki Charles Perrault masalı uyarlaması filmler yaptı Breillat son yıllarda.
2004’te yarı felç olup beyin kanaması da geçirerek 5 ay hastanede kaldıktan ve sıkıntılı bir rehabilitasyon dönemi geçirdikten sonra sağlığına kavuşup mesleğine dönebilen Breillat 2007’de tanıdığı ve çekimine kapıldığı, Christophe Rocancourt adlı baştan çıkarıcı bir dolandırıcıya yaklaşık 700 bin Avro’sunu kaptırınca parasız kaldı ve mahkemeye verdiği Rocancourt’u mahkûm ettirdi
Para kazanmak için tüm bu yaşadıklarını “Abus de Faiblesse- Zayıflığın Suiistimali” adlı otobiyografik bir kitaba döktükten sonra şimdi olayı geniş kitlelere duyurmak amacıyla aynı adı taşıyan bir de film çekmiş Breillat ama işin içine mahkeme faslını katmayarak.
Kendi hakkında bir film olarak algılanmasından sakınan Breillat’nın sonuçta bana ait bir film diye nitelediği “Zayıflığın Esareti”nde, iki farklı (biri kaslı, baştan çıkarıcı ve etkin, erkek, öbürüyse hareketleri sınırlı, yardıma muhtaç ve edilgen, dişi) bedenin de hikâyesini anlatıyor yönetmen, bir çeşit bağımlılık, güç, kandırmaca-söğüşleme çeşitlemesi bağlamında.
Yönetmen sonuçtan memnun(muş) ama seyirci pek değil doğrusu. Fransa’da herkesin haberdar olduğu, medyada yankısını bulmuş, gerçekten yaşanmış bir aldatmaca olayını kurmaca gibi tezgâhlayıp filmleştiren Breillat sonuçta olabildiğince nesnel, soğuk bir tarzda yansıtılmış, ağır tempolu bir dramı getiriyor karşımıza.
Biraz boydan kayıp ama sert, dinamik, esnek bir fiziğe sahip ve kamerayla da arası sıcak Kool Shen’in sempatik bir anti kahraman rolünde büyük oyuncu Isabelle Huppert’e ayak uydurduğu söylenebilecek “Zayıflığın Esareti”, özetle özyaşamsal bir kurmaca formatında çekilmiş sinemasal bir tanıklıktan öteye pek bir değer ve anlam taşımayan, sıkıcı bir film ve bizce Catherine Breillat filmografisinin en zayıf halkalarından biri.
Filmden aklımda kalan bir anektod da, Maud’un Paris’te bindiği bir taksinin sürücüsünün Türk çıkıp direksiyon başında cep telefonuyla konuşarak memlekete selamlar gönderdiği ve bir iki dakika süresince seyirciye Türkçe dinlettiği sahne oldu.
Yıllar önce Türk dilini oldukça ilginç bulan Michelangelo Antonioni ustanın da ilk renkli filmi olan “Il Deserto Rosso-Kızıl Çöl”de bir Türk tankeri tayfasının bunalım geçirmekteki Monica Vitti’nin ezgin-bezgin halinden çok tedirgin olup kadına yardım ve teskin etmek amacıyla Türkçe konuştuğunu da anımsadım. Sonuçta bizce ancak Isabelle Huppert hayranlarına salık verilebilecek “Zayıflığın Esareti”, Başka Sinema salonlarında gösteriliyor.

Kendi hakkında bir film olarak algılanmasından sakınan Breillat’nın sonuçta bana ait bir film diye nitelediği “Zayıflığın Esareti”nde, iki farklı bedenin de hikâyesini anlatıyor yönetmen, bir çeşit bağımlılık, güç, kandırmacasöğüşleme çeşitlemesi bağlamında.  

Yazarın Son Yazıları

Polanski eski yarayı kaşıyor

Polanski eski yarayı kaşıyor

Devamını Oku
04.09.2020
Savaşın dehşetinde büyümek

Savaşın dehşetinde büyümek

Devamını Oku
22.08.2020
Elia Suleiman’ı özleyenler için

Filistinli ünlü sinemacı Elia Suleiman’ın(ES’nin), 2009 yapımı “The Time That Remains-Geride Kalan”dan beri süregelen suskunluğuna artık son verdiği ve başrolünü üstlenerek kendini oynadığı yeni filmi “It Must Be Heaven-Burası Cennet Olmalı”, ES’nin Nasıra’daki evinde oturup dışarıyı seyrettiği, konuşmasız sahnelerle açılıyor.Pişkin bir komşusu bahçesindeki ağaca çıkmış, limon araklıyor, avcılığa meraklı bir başka komşusu da başından geçen kartal-yılan hikayesini anlatıyor.Yalnız yaşayan bir dünya vatandaşı olan kahramanımız, Filistin hakkında çekeceği bir film tasarısını Fransız yapımcısıyla görüşmek üzere Paris’e uçuyor ama önerdiği senaryo reddolunca bu kez yine sinema münasebetiyle çağrılı olduğu New York’a geçiyor, gözlemciliğini otel odalarında sürdürüyor.

Devamını Oku
21.02.2020
Sevgililer günü münasebetiyle

Çağdaş, Fransız oyun yazarı, tiyatro rejisörü, komedyen (ve muhtemelen 1960-70’lerin, yaşlandıkça arada bir yönetmenlik de yapan oyuncusu Guy Bedos’nun oğlu) Nicolas Bedos’nun senaryosunu da yazıp çektiği ikinci yönetmenlik denemesi olan “La Belle Epoque-Yeni Baştan”, gösterildiği son Cannes festivalinde seyirciye “hem eğlendirici, hem düşündürücü, hem de duygu dolu” dakikalar yaşatıp yarışma bölümünün en ilginç filmlerinden biri olarak dikkat çekmişti.

Devamını Oku
14.02.2020
Banliyöde ayaklanma var

005’te Fransa’yı günlerce birbirine katan banliyö ayaklanmalarından esinlenerek çekilmiş ve son Cannes festivalinde jüri ödülüne değer bulunmuş “Les Miserables-Sefiller” Cannes’ın sürprizlerinden biriydi.

Devamını Oku
07.02.2020
Arı vız vız vızz... (31.01.2020)

Kotevska ve Stefanov’un yönettiği En İyi Belgesel ve En İyi Yabancı film Oscar’larına aday ‘Honeyland-Bal Ülkesi’ bugün gösterimde.

Devamını Oku
31.01.2020
Sevimli bir film

Yönetmen Lulu Wang’ın kendi hayatından (yani kendi babaannesinin hastalığından) esinlenerek senaryosunu yazıp Changchun’da (Çin) çektiği “The Farewell-Elveda”, New York’ta beklediği Guggenheim bursunu alıp eğitimini sürdürmek isteyen ama akciğer kanseri teşhisi konmuş...

Devamını Oku
24.01.2020
Kesik El’le göçmen gencin arayışı...

Korku sinemasının ender kullanılan ama vazgeçilmez figürlerinden olan ve ait olduğu bedeni inat ve ısrarla arayan bir “kesik el”in başrolünde olduğu, bu kesik el’in yanı sıra dokunaklı bir kırık aşk hikâyesinin de beyazperdeye yansıtıldığı, Jeremy Clapin imzalı, 81 dakikalık Fransız animasyonu “J’ai Perdu Mon Corps-Bedenimi Kaybettim”, bilindiği gibi son Cannes festivalinin Eleştirmenlerin Haftası bölümünde gösterilip eleştirmenler kadar seyirci kesiminin de gönlünü fethederek büyük ödülü kazanmıştı 2019’da.

Devamını Oku
17.01.2020
‘Ben kimim?'

Quebec’in Montreal kentinde 1989’da doğan, öğretmen Genevieve Dolan’la oyuncu-şarkıcı Manuel Tadros’un oğlu olan yönetmen Xavier Dolan, bilindiği gibi son 10 yılda Kanada sinemasının, (1.68 cm boyundaki) harika çocuğu olarak yükselen yıldızı, malum.

Devamını Oku
10.01.2020
Bir Judy Garland vardı

Devamını Oku
03.01.2020
Mutlu olma ‘idefiksi’ne dair...

Devamını Oku
27.12.2019
Sinemada yıldökümü: 2019’dan akılda kalanlar

Devamını Oku
22.12.2019
Mutlu olma iştahı üstüne

Devamını Oku
13.12.2019
Ressamla modelinin aşkı

Son dönemin en nefis filmlerinden biri gösterimde: Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi

Devamını Oku
06.12.2019
Kimin evinde yok ki

Devamını Oku
29.11.2019
‘Oyun’un devamı ‘Kraliçe Lear’ gösterimde

Pelin Esmer, sinemamızda eşine pek rastlanamaz cinsten bir “güçlenme, güven duyma ve dayanışma” hikâyesini perdeye taşıyor.

Devamını Oku
22.11.2019
Kendini ve cinselliğini keşfetmek...

Devamını Oku
15.11.2019
Tanrı var ve adı da Petrunya

Makedonya YAPIMI ‘Onun Adı Petrunya’ haftanın kaçırılmayacak filmi

Devamını Oku
08.11.2019
Bu ‘Kız’ımız kaçmaz

Lukas Dhont’un yazıp yönettiği, ilk uzun metrajlı filmi ‘Kız’ı Filmekimi’nde ıskalayan tüm sinemaseverlere salık veriyorum.

Devamını Oku
03.01.2019
Terry Gilliam’ın yıllardır beklenen filmi gösterimde

Çağdaş bir Don Kişot çeşitlemesi...

Devamını Oku
07.12.2018
İstanbul film festivalinden notlar: ‘Utanç’tan ‘Canavar’a...

İstanbul film festivalinden notlar: ‘Utanç’tan ‘Canavar’a...

Devamını Oku
12.04.2018
Dehşetin soluk kestiği bilimkurgu: ‘Life’

Dehşetin soluk kestiği bilimkurgu: ‘Life’

Devamını Oku
23.03.2017
Mustang görücüye çıktı

Yönetmen Deniz Gamze Ergüven imzalı, Fransa’nın 2016 En İyi Yabancı Film Oscar adayı Mustang filmi, önceki gün İstanbul Galatasaray’daki Fransız Sarayı’nda verilen özel bir davet ile kamuoyuna tanıtıldı. Etkinliğe filmin genç başrol oyuncuları da katıldı.

Devamını Oku
24.10.2015
Sınırdaki uyuşturucu savaşları...

Sınırdaki uyuşturucu savaşları...

Devamını Oku
18.09.2015
Pasolini’yi kimler katletti? (20.03.2015)

Pasolini’yi kimler katletti?

Devamını Oku
20.03.2015
Underground bir gençlik

Underground bir gençlik

Devamını Oku
13.03.2015
Firavunlar diyarında

Usta sinemacı Ridley Scott’ın Kitabı Mukaddes’teki göç anlatısından uyarladığı ‘Exodus: Tanrılar ve Krallar’, görselliğiyle öne çıkan bir tarihsel epik

Devamını Oku
12.12.2014
Koca karısını aldatırsa...

Koca karısını aldatırsa...

Devamını Oku
10.10.2014
Derdin devası sevgi...

Derdin devası sevgi...

Devamını Oku
03.10.2014
20 bininci günde uyanınca… (26.09.2014)

20 bininci günde uyanınca…

Devamını Oku
26.09.2014
Bir peri masalı gibi...

Son Cannes festivalinin açılış filmi olan ‘Monako Prensesi’ bugün gösterime giriyor

Devamını Oku
19.09.2014
Çekici yıldızlar geçidi (29.08.2014)

Çekici yıldızlar geçidi

Devamını Oku
29.08.2014
Hortum artık bize de geldi (22.08.2014)

Hortum artık bize de geldi

Devamını Oku
22.08.2014
‘Fazla zekâ insanı bozar’

‘Fazla zekâ insanı bozar’

Devamını Oku
15.08.2014
Bir kirli polis portresi

Bir kirli polis portresi

Devamını Oku
27.06.2014
Ustaya şapka çıkaralım (13.06.2014)

Ustaya şapka çıkaralım

Devamını Oku
13.06.2014
Sıkı bir hapishane draması: ‘Yüksek Risk’

Sıkı bir hapishane draması: ‘Yüksek Risk’

Devamını Oku
06.06.2014
Beylik bir suç filmi

Beylik bir suç filmi

Devamını Oku
30.05.2014
Çekici bir dolandırıcı işbaşında...

Çekici bir dolandırıcı işbaşında...

Devamını Oku
23.05.2014
Maskenin ardındaki yaşamlar

Maskenin ardındaki yaşamlar

Devamını Oku
16.05.2014