Bir Judy Garland vardı
Sungu Çapan
Son Köşe Yazıları

Bir Judy Garland vardı

03.01.2020 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Biyografik film türünün İngiliz yapımı, yeni bir örneği sayılacak “Judy”yi, senarist Tom Edge’in Peter Quilter’in “End of the  Rainbow” adlı sahne oyunundan uyarladığı senaryodan yönetmen Rupert Goold çekmiş.

Amerikan müzikal sinemasının kuşkusuz en büyük yıldızlarından ve Hollywood sisteminin en büyük kurbanlarından biri olan, 1922’de Minnesota’da doğup 1969’da Londra’da daha 47 yaşındayken ölen Judy Garland’ın (gerçek adı  Frances Gumm), doğrusu beklenmedik, yoğun bir ilgiyle karşılanacak bir dizi konserler vermek üzere 1968 kışında geldiği ve 1969’daki ölümüne kadar da kaldığı, zaten çok sevdiği kentlerin başında yer alan Londra’daki son dönemine ilişkin “Judy”, bugün gösterime giren, hayli dramatik bir biyografik film. 

Zaten son yıllarda ünlü bir yıldızın, sevilen bir şarkıcının, kitleleri peşinden sürüklemiş bir müzik grubunun ya da  çok popüler bir müzisyenin hayat hikâyesini anlatan çeşitli filmlerle oldukça rağbet gördüğü söylenebilecek biyografik film (‘Bio-pic’) türünün İngiliz yapımı, yeni bir örneği sayılacak “Judy”yi, senarist Tom Edge’in Peter Quilter’in “End of the  Rainbow” adlı sahne oyunundan uyarladığı senaryodan yönetmen Rupert Goold çekmiş imzalamış.

Kuşkusuz Edith Piaf ya da Marilyn Monroe gibi 20. yüzyılın bazı trajik olay-yıldızlarına eşdeğerde, hayli dokunaklı (hatta trajik) bir hayat sürmüş olan ufak tefek, çıtı pıtı Judy Garland rolünde, oldukça boylu boslu bir fiziğe sahip Amerikalı oyuncu Renee Zellweger var.

Klasik bir anlatım

“Chicago”,”Soğuk Dağ”, “Jerry  MaGuire” gibi kimi filmleriyle anımsadığım, aslında 2000’lerin başındaki Bridget Jones serisi filmlerle ünlenmiş ama nicedir yılda bir film çevirmekten öteye pek geçememiş, İsviçre asıllı babadan olma, Norveç asıllı anneden1969’da Texas’da doğma, Renee Kathleen Zellweger, Judy Garland’ı canlandırıyor şarkıcı-oyuncunun mimiklerini, jestlerini bol bol yineleyerek Judy’nin daha14’ündeyken 1935’te stüdyoda harika sesiyle etkilediği MGM’in patronu Louis B. Mayer tarafından keşfedilmesi, örgü saçlı kız olarak bir yıldız gibi doğduğu, bizde “Billur Köşk” adıyla uzun yıllar önce gösterilmiş o efsanevi “The Wizard of Oz-Oz Büyücüsü” (1939) sahnesi gibi kısa ya da jigolo Mickey Deans’le (Finn Wittrock) yaşadıklarına dair uzunca tutulmuş “flash back”lere başvuran, klasik bir anlatımda seyrediyor “Judy” yaklaşık 2 saat boyunca. Rene Zellweger’in kimilerince alkışlanıp şimdiden en iyi kadın oyuncu Oscar’ına aday gösterilen performansıyla anılan “Judy”ye en büyük katkıyı Zellweger yapmış besbelli. Ayrıca Garland’ın şarkılarını seslendireceği solo bir albüm çıkarmanın da eşiğindeymiş Zellweger.

Clark Gable’a platonik aşkla tutulmuş bir genç kız olarak “Dear Mister Gable” şarkısını söylediği, bugün dahi seyredeni etkileyen “Broadway Melody” (1938), genç ve ateşli Mickey Rooney’le eşleştiği “Love Finds Andy Hardy”(1936) gibi Amerika’yı altüst eden ilk filmleriyle gencecik yaşında efsanenin yolunu açan, her zaman en gözde şarkısı olacak “Over the Rainbow”la bir dönem gençliğinin  simgesine dönüşen, 1945’te bir yıl önceki “Missouri Şarkısı”nda ona harika bir rol vermiş , Liza’nın da babası olan yönetmen Vincente Minnelli’yle ikinci evliliğini yapan Judy, ilk filmlerinden başlayarak müzikal türünün en özgün ve önemli kadın oyuncusu olagelmişti. Gerçekten kimsenin onun gibi şarkı söyleyemediği, her davranışından-hareketinden parmaklarını kullanışına, gözlerinin ifadesinden sesine verdiği tonlara kadar her an tutkulu-coşkulu kişiliğini şarkılarına yansıtan, Fred Astaire, Gene Kelly gibi birlikte rol aldığı büyük müzikal oyuncularından hiç de geri kalmayan Judy Garland, 1940 ve 50’li yıllarda oynadığı her filme damgasını basarak sinema tarihinde yerini almıştı sonuçta.

İnişler, çıkışlar...

Son parlak filmlerinden, yönetmen George Cukor’un “A Star is Born-Bir Yıldız Doğuyor”un çevrildiği 1954’te yıldızı sönmeye yüz tutmuştu. Sıkça depresyonlara giren, ruhsal bunalımlarla, intihar girişimleriyle dolu, her dibe vuruşunda kurtuluşu alkolde ve uyuşturucu haplarda arayan, mutsuz ve dengesiz bir hayat süren nevrotik Garland’ın bu sorunlu özel yaşamı, kuşkusuz kariyerini alabildiğine olumsuz etkiledi.

Yine de ardında 30 kadar film bırakmış Garland, müzikalin her zaman büyük ve kalıcı olmanın üstesinden gelmiş, efsanevi bir yıldızıydı. Müzikal türüyle, düşüşler-çıkışlarla dolu bir aşk -nefret ilişkisi yaşayan Garland, sinema kariyerini John Cassavetes’in “Bir Çocuk Bekliyor”undan (1963) sonra İngiliz yönetmen Ronald Neame’in İngiterede çektiği “I Could Go on Singing-Geçmişin Gölgesi”yle (“The Lonely Stage”) 1964’de noktalamıştı.

Yazarın Son Yazıları

Polanski eski yarayı kaşıyor

Polanski eski yarayı kaşıyor

Devamını Oku
04.09.2020
Savaşın dehşetinde büyümek

Savaşın dehşetinde büyümek

Devamını Oku
22.08.2020
Elia Suleiman’ı özleyenler için

Filistinli ünlü sinemacı Elia Suleiman’ın(ES’nin), 2009 yapımı “The Time That Remains-Geride Kalan”dan beri süregelen suskunluğuna artık son verdiği ve başrolünü üstlenerek kendini oynadığı yeni filmi “It Must Be Heaven-Burası Cennet Olmalı”, ES’nin Nasıra’daki evinde oturup dışarıyı seyrettiği, konuşmasız sahnelerle açılıyor.Pişkin bir komşusu bahçesindeki ağaca çıkmış, limon araklıyor, avcılığa meraklı bir başka komşusu da başından geçen kartal-yılan hikayesini anlatıyor.Yalnız yaşayan bir dünya vatandaşı olan kahramanımız, Filistin hakkında çekeceği bir film tasarısını Fransız yapımcısıyla görüşmek üzere Paris’e uçuyor ama önerdiği senaryo reddolunca bu kez yine sinema münasebetiyle çağrılı olduğu New York’a geçiyor, gözlemciliğini otel odalarında sürdürüyor.

Devamını Oku
21.02.2020
Sevgililer günü münasebetiyle

Çağdaş, Fransız oyun yazarı, tiyatro rejisörü, komedyen (ve muhtemelen 1960-70’lerin, yaşlandıkça arada bir yönetmenlik de yapan oyuncusu Guy Bedos’nun oğlu) Nicolas Bedos’nun senaryosunu da yazıp çektiği ikinci yönetmenlik denemesi olan “La Belle Epoque-Yeni Baştan”, gösterildiği son Cannes festivalinde seyirciye “hem eğlendirici, hem düşündürücü, hem de duygu dolu” dakikalar yaşatıp yarışma bölümünün en ilginç filmlerinden biri olarak dikkat çekmişti.

Devamını Oku
14.02.2020
Banliyöde ayaklanma var

005’te Fransa’yı günlerce birbirine katan banliyö ayaklanmalarından esinlenerek çekilmiş ve son Cannes festivalinde jüri ödülüne değer bulunmuş “Les Miserables-Sefiller” Cannes’ın sürprizlerinden biriydi.

Devamını Oku
07.02.2020
Arı vız vız vızz... (31.01.2020)

Kotevska ve Stefanov’un yönettiği En İyi Belgesel ve En İyi Yabancı film Oscar’larına aday ‘Honeyland-Bal Ülkesi’ bugün gösterimde.

Devamını Oku
31.01.2020
Sevimli bir film

Yönetmen Lulu Wang’ın kendi hayatından (yani kendi babaannesinin hastalığından) esinlenerek senaryosunu yazıp Changchun’da (Çin) çektiği “The Farewell-Elveda”, New York’ta beklediği Guggenheim bursunu alıp eğitimini sürdürmek isteyen ama akciğer kanseri teşhisi konmuş...

Devamını Oku
24.01.2020
Kesik El’le göçmen gencin arayışı...

Korku sinemasının ender kullanılan ama vazgeçilmez figürlerinden olan ve ait olduğu bedeni inat ve ısrarla arayan bir “kesik el”in başrolünde olduğu, bu kesik el’in yanı sıra dokunaklı bir kırık aşk hikâyesinin de beyazperdeye yansıtıldığı, Jeremy Clapin imzalı, 81 dakikalık Fransız animasyonu “J’ai Perdu Mon Corps-Bedenimi Kaybettim”, bilindiği gibi son Cannes festivalinin Eleştirmenlerin Haftası bölümünde gösterilip eleştirmenler kadar seyirci kesiminin de gönlünü fethederek büyük ödülü kazanmıştı 2019’da.

Devamını Oku
17.01.2020
‘Ben kimim?'

Quebec’in Montreal kentinde 1989’da doğan, öğretmen Genevieve Dolan’la oyuncu-şarkıcı Manuel Tadros’un oğlu olan yönetmen Xavier Dolan, bilindiği gibi son 10 yılda Kanada sinemasının, (1.68 cm boyundaki) harika çocuğu olarak yükselen yıldızı, malum.

Devamını Oku
10.01.2020
Bir Judy Garland vardı

Devamını Oku
03.01.2020
Mutlu olma ‘idefiksi’ne dair...

Devamını Oku
27.12.2019
Sinemada yıldökümü: 2019’dan akılda kalanlar

Devamını Oku
22.12.2019
Mutlu olma iştahı üstüne

Devamını Oku
13.12.2019
Ressamla modelinin aşkı

Son dönemin en nefis filmlerinden biri gösterimde: Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi

Devamını Oku
06.12.2019
Kimin evinde yok ki

Devamını Oku
29.11.2019
‘Oyun’un devamı ‘Kraliçe Lear’ gösterimde

Pelin Esmer, sinemamızda eşine pek rastlanamaz cinsten bir “güçlenme, güven duyma ve dayanışma” hikâyesini perdeye taşıyor.

Devamını Oku
22.11.2019
Kendini ve cinselliğini keşfetmek...

Devamını Oku
15.11.2019
Tanrı var ve adı da Petrunya

Makedonya YAPIMI ‘Onun Adı Petrunya’ haftanın kaçırılmayacak filmi

Devamını Oku
08.11.2019
Bu ‘Kız’ımız kaçmaz

Lukas Dhont’un yazıp yönettiği, ilk uzun metrajlı filmi ‘Kız’ı Filmekimi’nde ıskalayan tüm sinemaseverlere salık veriyorum.

Devamını Oku
03.01.2019
Terry Gilliam’ın yıllardır beklenen filmi gösterimde

Çağdaş bir Don Kişot çeşitlemesi...

Devamını Oku
07.12.2018
İstanbul film festivalinden notlar: ‘Utanç’tan ‘Canavar’a...

İstanbul film festivalinden notlar: ‘Utanç’tan ‘Canavar’a...

Devamını Oku
12.04.2018
Dehşetin soluk kestiği bilimkurgu: ‘Life’

Dehşetin soluk kestiği bilimkurgu: ‘Life’

Devamını Oku
23.03.2017
Mustang görücüye çıktı

Yönetmen Deniz Gamze Ergüven imzalı, Fransa’nın 2016 En İyi Yabancı Film Oscar adayı Mustang filmi, önceki gün İstanbul Galatasaray’daki Fransız Sarayı’nda verilen özel bir davet ile kamuoyuna tanıtıldı. Etkinliğe filmin genç başrol oyuncuları da katıldı.

Devamını Oku
24.10.2015
Sınırdaki uyuşturucu savaşları...

Sınırdaki uyuşturucu savaşları...

Devamını Oku
18.09.2015
Pasolini’yi kimler katletti? (20.03.2015)

Pasolini’yi kimler katletti?

Devamını Oku
20.03.2015
Underground bir gençlik

Underground bir gençlik

Devamını Oku
13.03.2015
Firavunlar diyarında

Usta sinemacı Ridley Scott’ın Kitabı Mukaddes’teki göç anlatısından uyarladığı ‘Exodus: Tanrılar ve Krallar’, görselliğiyle öne çıkan bir tarihsel epik

Devamını Oku
12.12.2014
Koca karısını aldatırsa...

Koca karısını aldatırsa...

Devamını Oku
10.10.2014
Derdin devası sevgi...

Derdin devası sevgi...

Devamını Oku
03.10.2014
20 bininci günde uyanınca… (26.09.2014)

20 bininci günde uyanınca…

Devamını Oku
26.09.2014
Bir peri masalı gibi...

Son Cannes festivalinin açılış filmi olan ‘Monako Prensesi’ bugün gösterime giriyor

Devamını Oku
19.09.2014
Çekici yıldızlar geçidi (29.08.2014)

Çekici yıldızlar geçidi

Devamını Oku
29.08.2014
Hortum artık bize de geldi (22.08.2014)

Hortum artık bize de geldi

Devamını Oku
22.08.2014
‘Fazla zekâ insanı bozar’

‘Fazla zekâ insanı bozar’

Devamını Oku
15.08.2014
Bir kirli polis portresi

Bir kirli polis portresi

Devamını Oku
27.06.2014
Ustaya şapka çıkaralım (13.06.2014)

Ustaya şapka çıkaralım

Devamını Oku
13.06.2014
Sıkı bir hapishane draması: ‘Yüksek Risk’

Sıkı bir hapishane draması: ‘Yüksek Risk’

Devamını Oku
06.06.2014
Beylik bir suç filmi

Beylik bir suç filmi

Devamını Oku
30.05.2014
Çekici bir dolandırıcı işbaşında...

Çekici bir dolandırıcı işbaşında...

Devamını Oku
23.05.2014
Maskenin ardındaki yaşamlar

Maskenin ardındaki yaşamlar

Devamını Oku
16.05.2014