Sungu Çapan

Maskenin ardındaki yaşamlar

16 Mayıs 2014 Cuma

33. İstanbul Film Festivali’nden piyasaya transfer olan ‘Frank’; ‘Godzilla’, ‘Düşman’, ‘Seninle Yaşıyorum’ gibi filmlerle birlikte bugün gösterime giriyor

Lenny Abrahamson yeni eseri “Frank”ta, malzemesini ustalıkla kullanarak seyirciyi esprili diyalogların peşine takan, tıkır tıkır yürüyen, bir çeşit yapboz ya da sökyap mantığıyla bir çırpıda seyredilip tüketilen, duygusal dozu yerinde, karakterleri, enstrümanları ve hikâyesiyle ilginç bir müzik yaratıcılığı filmi ortaya koymuş.

Son dönemin seyretmekten keyif aldığım oyuncularından Michael Fassbender’i bir kez daha perdede ferah ferah izlemek için gittiğim, festivalden kalma “Frank”ta bütün film boyunca yüzünü gizleyen, yuvarlak bir maskenin ardındaki Fassbender’i ancak hikâye gereği, maskenin kırılıp parçalanması sonucunda kısa bir süre görebildik kendi doğal yüzüyle finalde.
Yarım yüzyıldır birlikte yaşlandığımız, The Beatles, Rolling Stones, Who, vb. gibi ünlü grupların şarkılarıyla birkaç kuşağı derinlemesine etkileyip beslemiş olan İngiliz rock müziğinde önemli bir yere sahip “Manchester sound”unun, 1970 sonları-1980 başlarındaki tanınmış punk gruplarından The Freshies’in liderliğini, solistliğini üstlenmiş müzisyen-komedyen Chris Sievey (1955-2010), 1984’te gruptan ayrılarak çeşitli radyo ve televizyon programlarında yarattığı, Frank Sidebottom adındaki (kafasına fiberglastan yapılmış, kocaman top gibi, komik bir maske geçirmiş, siyah beyaz bir çizgi film figürünü andıran) komik bir karakterle ünlenerek çok popüler olmuş, hatta kült statüsüne erişmişti, özelikle kuzey İngiltere’de.
Hep dalga geçtiği o beylik ve klişe yüz ifadelerine kafayı taktığı için suratını hiç çıkarmadığı büyük bir top maskenin ardına saklayan, her daim heyecanlı, tez canlı, iyimser ve eksantrik bu komik karakterden esinlenerek (ve adını da alarak) çevrilmiş İngiltere-İrlanda yapımı “Frank”, geçen yıl uluslararası yarışma bölümünde gösterildiği 32. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale ödülünü kazanmış “What Richard Did-Ne Yaptın Richard?”ıyla tanıyıp bağrımıza bastığımız İrlandalı yönetmen Lenny Abrahamson’un yeni filmi. Yazar Jon Ronson’un kendi kitabına dayanarak senaryosunu Peter Straughan’la beraber yazdığı “Frank”ın başında, dalgalı denizde beceriksizce giriştiği intihar etme çabası çok soğuk su yutmasına karşın yarıda kalmış bedbin klavyeci Lucas’ın yerine gruba kabul ve dahil ediliyor, her an şarkı sözü yazmak ve beste yapmak isteyen, gerekli amatör şevkine ve yürütme azmine de sahip genç müzisyen kahramanımız, kızıl saçlı Jon (Domhnall Gleeson).
Fiziği ve müziğiyle hayli sıra dışı Frank’ın, ikisi Fransız 6 kişiden oluşan, internette yığınla özel hayranlar edinmiş, Soronprfbs adlı grubuna sürpriz bir şekilde yeni klavyeci olarak giriyor Jon.
Ama hayatın her safhasından, soluk alıp verdiği her andan ilham ve feyz alan Kansaslı Frank’ın garip karizmasına kapıldığından mıdır nedir, sahnede aşırı heyecandan çalamayarak tıkanıp kalan, bıyıkları yeni terlemiş, heveskâr ama toy ve acemi müzisyen Jon’a fena halde gıcık oluyor, 1919’da Ruslar tarafından keşfedilmiş o benzersiz Theremin çalgısıyla şarkılara derinlik ve gizem katan, gizliden gizliye Frank’a da aşık, çatal dilli, erkek Fatma kılıklı Clara (Maggie Gyllenhaal).
Ancak çırılçıplak gördüğü bakir delikanlıyı anında üstüne çekiveriyor Clara. Grubun Fransız davulcusu Nana’yla basçı Baraque (François Civil) da pek hazzetmiyor Jon’dan.
Cansız vitrin mankenlerini düzecek kadar arıza bir tip olup giderek intihara yönelecek ve sonsuzluğa sade bir Viking cenaze töreniyle uğurlanacak grubun öteki klavyecisi Don’un (Scoot HcNairy) kol kanat gerdiği, farklı ilke ve kurallarından vazgeçmeyen Frank’ın da sempatisini kazanan Jon’un gözünden anlatılan film, Frank’ın grubunu toplayıp dağ başında, yeşillikler içindeki ıssız bir İrlanda kasabasında yeni albümleri için çalışmaya gidişleri ve ardından çıktıkları ABD turuyla sürüyor.
Absürd bir mizahla kaynaştırılarak rock gruplarının sıra dışı yaşamlarına, şarkı sözlerine, kişisel ilişkilerine yapılan göndermeler, Pink Floyd’vari psikedelik müzik yaratıcılığına ilişkin anıştırmalar ve rock’un esin kaynakları üzerine çağrışımlarla süregelen, hem tuhaf hem de kışkırtıcı olabilen bir punk estetiğiyle sarıp sarmalanmış, birtakım kafadan sakat, çatlak, garip kadın- erkek müzisyen tiplerin resmi geçit yaptığı “Frank”ı bu konuda çekilmiş çok önemli bir başyapıt saymasak da, rock-müzik eksenli filmler listesine kolayca sokulabilir nitelikte; düzeyli, esprili ve seyre değer bir film “Frank” sonuçta.
Geçen yıl seyrettiğimiz o Dublin’li, varlıklı bir ailenin, olgun, başarılı ve yakışıklı, yeniyetme oğlu, “Altın Çocuk” da denilen, delikanlı Richard’ın bir yaz gecesi öfkesinin şehvetine kapılarak mahvoluşunu hikâye eden, Altın Lale ödüllü “Ne Yaptın Richard?”ın yönetmeni Lenny Abrahamson yeni eseri “Frank”ta, malzemesini ustalıkla kullanarak seyirciyi esprili diyalogların peşine takan, tıkır tıkır yürüyen, bir çeşit yapboz ya da sökyap mantığıyla bir çırpıda seyredilip tüketilen, duygusal dozu yerinde, karakterleri, enstrümanları ve hikâyesiyle ilginç bir müzik yaratıcılığı filmi ortaya koymuş.
Kameramanlığını James Mather’in üstlendiği, müziklerini Stephen Rennicks’in imzaladığı, genç oyuncu Domhnall Gleeson’un yılların Maggie Gyllenhaal’iyle aşık attığı “Frank”, Başka Sinema salonlarında meraklısını bekliyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları