Maskenin ardındaki yaşamlar
Sungu Çapan
Son Köşe Yazıları

Maskenin ardındaki yaşamlar

16.05.2014 07:26
Güncellenme:
Takip Et:

33. İstanbul Film Festivali’nden piyasaya transfer olan ‘Frank’; ‘Godzilla’, ‘Düşman’, ‘Seninle Yaşıyorum’ gibi filmlerle birlikte bugün gösterime giriyor

Lenny Abrahamson yeni eseri “Frank”ta, malzemesini ustalıkla kullanarak seyirciyi esprili diyalogların peşine takan, tıkır tıkır yürüyen, bir çeşit yapboz ya da sökyap mantığıyla bir çırpıda seyredilip tüketilen, duygusal dozu yerinde, karakterleri, enstrümanları ve hikâyesiyle ilginç bir müzik yaratıcılığı filmi ortaya koymuş.

Son dönemin seyretmekten keyif aldığım oyuncularından Michael Fassbender’i bir kez daha perdede ferah ferah izlemek için gittiğim, festivalden kalma “Frank”ta bütün film boyunca yüzünü gizleyen, yuvarlak bir maskenin ardındaki Fassbender’i ancak hikâye gereği, maskenin kırılıp parçalanması sonucunda kısa bir süre görebildik kendi doğal yüzüyle finalde.
Yarım yüzyıldır birlikte yaşlandığımız, The Beatles, Rolling Stones, Who, vb. gibi ünlü grupların şarkılarıyla birkaç kuşağı derinlemesine etkileyip beslemiş olan İngiliz rock müziğinde önemli bir yere sahip “Manchester sound”unun, 1970 sonları-1980 başlarındaki tanınmış punk gruplarından The Freshies’in liderliğini, solistliğini üstlenmiş müzisyen-komedyen Chris Sievey (1955-2010), 1984’te gruptan ayrılarak çeşitli radyo ve televizyon programlarında yarattığı, Frank Sidebottom adındaki (kafasına fiberglastan yapılmış, kocaman top gibi, komik bir maske geçirmiş, siyah beyaz bir çizgi film figürünü andıran) komik bir karakterle ünlenerek çok popüler olmuş, hatta kült statüsüne erişmişti, özelikle kuzey İngiltere’de.
Hep dalga geçtiği o beylik ve klişe yüz ifadelerine kafayı taktığı için suratını hiç çıkarmadığı büyük bir top maskenin ardına saklayan, her daim heyecanlı, tez canlı, iyimser ve eksantrik bu komik karakterden esinlenerek (ve adını da alarak) çevrilmiş İngiltere-İrlanda yapımı “Frank”, geçen yıl uluslararası yarışma bölümünde gösterildiği 32. İstanbul Film Festivali’nde Altın Lale ödülünü kazanmış “What Richard Did-Ne Yaptın Richard?”ıyla tanıyıp bağrımıza bastığımız İrlandalı yönetmen Lenny Abrahamson’un yeni filmi. Yazar Jon Ronson’un kendi kitabına dayanarak senaryosunu Peter Straughan’la beraber yazdığı “Frank”ın başında, dalgalı denizde beceriksizce giriştiği intihar etme çabası çok soğuk su yutmasına karşın yarıda kalmış bedbin klavyeci Lucas’ın yerine gruba kabul ve dahil ediliyor, her an şarkı sözü yazmak ve beste yapmak isteyen, gerekli amatör şevkine ve yürütme azmine de sahip genç müzisyen kahramanımız, kızıl saçlı Jon (Domhnall Gleeson).
Fiziği ve müziğiyle hayli sıra dışı Frank’ın, ikisi Fransız 6 kişiden oluşan, internette yığınla özel hayranlar edinmiş, Soronprfbs adlı grubuna sürpriz bir şekilde yeni klavyeci olarak giriyor Jon.
Ama hayatın her safhasından, soluk alıp verdiği her andan ilham ve feyz alan Kansaslı Frank’ın garip karizmasına kapıldığından mıdır nedir, sahnede aşırı heyecandan çalamayarak tıkanıp kalan, bıyıkları yeni terlemiş, heveskâr ama toy ve acemi müzisyen Jon’a fena halde gıcık oluyor, 1919’da Ruslar tarafından keşfedilmiş o benzersiz Theremin çalgısıyla şarkılara derinlik ve gizem katan, gizliden gizliye Frank’a da aşık, çatal dilli, erkek Fatma kılıklı Clara (Maggie Gyllenhaal).
Ancak çırılçıplak gördüğü bakir delikanlıyı anında üstüne çekiveriyor Clara. Grubun Fransız davulcusu Nana’yla basçı Baraque (François Civil) da pek hazzetmiyor Jon’dan.
Cansız vitrin mankenlerini düzecek kadar arıza bir tip olup giderek intihara yönelecek ve sonsuzluğa sade bir Viking cenaze töreniyle uğurlanacak grubun öteki klavyecisi Don’un (Scoot HcNairy) kol kanat gerdiği, farklı ilke ve kurallarından vazgeçmeyen Frank’ın da sempatisini kazanan Jon’un gözünden anlatılan film, Frank’ın grubunu toplayıp dağ başında, yeşillikler içindeki ıssız bir İrlanda kasabasında yeni albümleri için çalışmaya gidişleri ve ardından çıktıkları ABD turuyla sürüyor.
Absürd bir mizahla kaynaştırılarak rock gruplarının sıra dışı yaşamlarına, şarkı sözlerine, kişisel ilişkilerine yapılan göndermeler, Pink Floyd’vari psikedelik müzik yaratıcılığına ilişkin anıştırmalar ve rock’un esin kaynakları üzerine çağrışımlarla süregelen, hem tuhaf hem de kışkırtıcı olabilen bir punk estetiğiyle sarıp sarmalanmış, birtakım kafadan sakat, çatlak, garip kadın- erkek müzisyen tiplerin resmi geçit yaptığı “Frank”ı bu konuda çekilmiş çok önemli bir başyapıt saymasak da, rock-müzik eksenli filmler listesine kolayca sokulabilir nitelikte; düzeyli, esprili ve seyre değer bir film “Frank” sonuçta.
Geçen yıl seyrettiğimiz o Dublin’li, varlıklı bir ailenin, olgun, başarılı ve yakışıklı, yeniyetme oğlu, “Altın Çocuk” da denilen, delikanlı Richard’ın bir yaz gecesi öfkesinin şehvetine kapılarak mahvoluşunu hikâye eden, Altın Lale ödüllü “Ne Yaptın Richard?”ın yönetmeni Lenny Abrahamson yeni eseri “Frank”ta, malzemesini ustalıkla kullanarak seyirciyi esprili diyalogların peşine takan, tıkır tıkır yürüyen, bir çeşit yapboz ya da sökyap mantığıyla bir çırpıda seyredilip tüketilen, duygusal dozu yerinde, karakterleri, enstrümanları ve hikâyesiyle ilginç bir müzik yaratıcılığı filmi ortaya koymuş.
Kameramanlığını James Mather’in üstlendiği, müziklerini Stephen Rennicks’in imzaladığı, genç oyuncu Domhnall Gleeson’un yılların Maggie Gyllenhaal’iyle aşık attığı “Frank”, Başka Sinema salonlarında meraklısını bekliyor.  

Yazarın Son Yazıları

Polanski eski yarayı kaşıyor

Polanski eski yarayı kaşıyor

Devamını Oku
04.09.2020
Savaşın dehşetinde büyümek

Savaşın dehşetinde büyümek

Devamını Oku
22.08.2020
Elia Suleiman’ı özleyenler için

Filistinli ünlü sinemacı Elia Suleiman’ın(ES’nin), 2009 yapımı “The Time That Remains-Geride Kalan”dan beri süregelen suskunluğuna artık son verdiği ve başrolünü üstlenerek kendini oynadığı yeni filmi “It Must Be Heaven-Burası Cennet Olmalı”, ES’nin Nasıra’daki evinde oturup dışarıyı seyrettiği, konuşmasız sahnelerle açılıyor.Pişkin bir komşusu bahçesindeki ağaca çıkmış, limon araklıyor, avcılığa meraklı bir başka komşusu da başından geçen kartal-yılan hikayesini anlatıyor.Yalnız yaşayan bir dünya vatandaşı olan kahramanımız, Filistin hakkında çekeceği bir film tasarısını Fransız yapımcısıyla görüşmek üzere Paris’e uçuyor ama önerdiği senaryo reddolunca bu kez yine sinema münasebetiyle çağrılı olduğu New York’a geçiyor, gözlemciliğini otel odalarında sürdürüyor.

Devamını Oku
21.02.2020
Sevgililer günü münasebetiyle

Çağdaş, Fransız oyun yazarı, tiyatro rejisörü, komedyen (ve muhtemelen 1960-70’lerin, yaşlandıkça arada bir yönetmenlik de yapan oyuncusu Guy Bedos’nun oğlu) Nicolas Bedos’nun senaryosunu da yazıp çektiği ikinci yönetmenlik denemesi olan “La Belle Epoque-Yeni Baştan”, gösterildiği son Cannes festivalinde seyirciye “hem eğlendirici, hem düşündürücü, hem de duygu dolu” dakikalar yaşatıp yarışma bölümünün en ilginç filmlerinden biri olarak dikkat çekmişti.

Devamını Oku
14.02.2020
Banliyöde ayaklanma var

005’te Fransa’yı günlerce birbirine katan banliyö ayaklanmalarından esinlenerek çekilmiş ve son Cannes festivalinde jüri ödülüne değer bulunmuş “Les Miserables-Sefiller” Cannes’ın sürprizlerinden biriydi.

Devamını Oku
07.02.2020
Arı vız vız vızz... (31.01.2020)

Kotevska ve Stefanov’un yönettiği En İyi Belgesel ve En İyi Yabancı film Oscar’larına aday ‘Honeyland-Bal Ülkesi’ bugün gösterimde.

Devamını Oku
31.01.2020
Sevimli bir film

Yönetmen Lulu Wang’ın kendi hayatından (yani kendi babaannesinin hastalığından) esinlenerek senaryosunu yazıp Changchun’da (Çin) çektiği “The Farewell-Elveda”, New York’ta beklediği Guggenheim bursunu alıp eğitimini sürdürmek isteyen ama akciğer kanseri teşhisi konmuş...

Devamını Oku
24.01.2020
Kesik El’le göçmen gencin arayışı...

Korku sinemasının ender kullanılan ama vazgeçilmez figürlerinden olan ve ait olduğu bedeni inat ve ısrarla arayan bir “kesik el”in başrolünde olduğu, bu kesik el’in yanı sıra dokunaklı bir kırık aşk hikâyesinin de beyazperdeye yansıtıldığı, Jeremy Clapin imzalı, 81 dakikalık Fransız animasyonu “J’ai Perdu Mon Corps-Bedenimi Kaybettim”, bilindiği gibi son Cannes festivalinin Eleştirmenlerin Haftası bölümünde gösterilip eleştirmenler kadar seyirci kesiminin de gönlünü fethederek büyük ödülü kazanmıştı 2019’da.

Devamını Oku
17.01.2020
‘Ben kimim?'

Quebec’in Montreal kentinde 1989’da doğan, öğretmen Genevieve Dolan’la oyuncu-şarkıcı Manuel Tadros’un oğlu olan yönetmen Xavier Dolan, bilindiği gibi son 10 yılda Kanada sinemasının, (1.68 cm boyundaki) harika çocuğu olarak yükselen yıldızı, malum.

Devamını Oku
10.01.2020
Bir Judy Garland vardı

Devamını Oku
03.01.2020
Mutlu olma ‘idefiksi’ne dair...

Devamını Oku
27.12.2019
Sinemada yıldökümü: 2019’dan akılda kalanlar

Devamını Oku
22.12.2019
Mutlu olma iştahı üstüne

Devamını Oku
13.12.2019
Ressamla modelinin aşkı

Son dönemin en nefis filmlerinden biri gösterimde: Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi

Devamını Oku
06.12.2019
Kimin evinde yok ki

Devamını Oku
29.11.2019
‘Oyun’un devamı ‘Kraliçe Lear’ gösterimde

Pelin Esmer, sinemamızda eşine pek rastlanamaz cinsten bir “güçlenme, güven duyma ve dayanışma” hikâyesini perdeye taşıyor.

Devamını Oku
22.11.2019
Kendini ve cinselliğini keşfetmek...

Devamını Oku
15.11.2019
Tanrı var ve adı da Petrunya

Makedonya YAPIMI ‘Onun Adı Petrunya’ haftanın kaçırılmayacak filmi

Devamını Oku
08.11.2019
Bu ‘Kız’ımız kaçmaz

Lukas Dhont’un yazıp yönettiği, ilk uzun metrajlı filmi ‘Kız’ı Filmekimi’nde ıskalayan tüm sinemaseverlere salık veriyorum.

Devamını Oku
03.01.2019
Terry Gilliam’ın yıllardır beklenen filmi gösterimde

Çağdaş bir Don Kişot çeşitlemesi...

Devamını Oku
07.12.2018
İstanbul film festivalinden notlar: ‘Utanç’tan ‘Canavar’a...

İstanbul film festivalinden notlar: ‘Utanç’tan ‘Canavar’a...

Devamını Oku
12.04.2018
Dehşetin soluk kestiği bilimkurgu: ‘Life’

Dehşetin soluk kestiği bilimkurgu: ‘Life’

Devamını Oku
23.03.2017
Mustang görücüye çıktı

Yönetmen Deniz Gamze Ergüven imzalı, Fransa’nın 2016 En İyi Yabancı Film Oscar adayı Mustang filmi, önceki gün İstanbul Galatasaray’daki Fransız Sarayı’nda verilen özel bir davet ile kamuoyuna tanıtıldı. Etkinliğe filmin genç başrol oyuncuları da katıldı.

Devamını Oku
24.10.2015
Sınırdaki uyuşturucu savaşları...

Sınırdaki uyuşturucu savaşları...

Devamını Oku
18.09.2015
Pasolini’yi kimler katletti? (20.03.2015)

Pasolini’yi kimler katletti?

Devamını Oku
20.03.2015
Underground bir gençlik

Underground bir gençlik

Devamını Oku
13.03.2015
Firavunlar diyarında

Usta sinemacı Ridley Scott’ın Kitabı Mukaddes’teki göç anlatısından uyarladığı ‘Exodus: Tanrılar ve Krallar’, görselliğiyle öne çıkan bir tarihsel epik

Devamını Oku
12.12.2014
Koca karısını aldatırsa...

Koca karısını aldatırsa...

Devamını Oku
10.10.2014
Derdin devası sevgi...

Derdin devası sevgi...

Devamını Oku
03.10.2014
20 bininci günde uyanınca… (26.09.2014)

20 bininci günde uyanınca…

Devamını Oku
26.09.2014
Bir peri masalı gibi...

Son Cannes festivalinin açılış filmi olan ‘Monako Prensesi’ bugün gösterime giriyor

Devamını Oku
19.09.2014
Çekici yıldızlar geçidi (29.08.2014)

Çekici yıldızlar geçidi

Devamını Oku
29.08.2014
Hortum artık bize de geldi (22.08.2014)

Hortum artık bize de geldi

Devamını Oku
22.08.2014
‘Fazla zekâ insanı bozar’

‘Fazla zekâ insanı bozar’

Devamını Oku
15.08.2014
Bir kirli polis portresi

Bir kirli polis portresi

Devamını Oku
27.06.2014
Ustaya şapka çıkaralım (13.06.2014)

Ustaya şapka çıkaralım

Devamını Oku
13.06.2014
Sıkı bir hapishane draması: ‘Yüksek Risk’

Sıkı bir hapishane draması: ‘Yüksek Risk’

Devamını Oku
06.06.2014
Beylik bir suç filmi

Beylik bir suç filmi

Devamını Oku
30.05.2014
Çekici bir dolandırıcı işbaşında...

Çekici bir dolandırıcı işbaşında...

Devamını Oku
23.05.2014
Maskenin ardındaki yaşamlar

Maskenin ardındaki yaşamlar

Devamını Oku
16.05.2014