Yüzyılın mağduru Erdoğan

29 Aralık 2021 Çarşamba

AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, halk arasında ayrışmaya yol açacak şekilde, bir kez daha “Beyaz Türk” kavramını kullandı.

Sokak hayvanları hakkında konuşurken “Beyaz Türkler, hayvanlarınıza sahip çıkın. Bu köpekler parası bol olanların köpekleri” ifadelerini kullandı.

Bir cumhurbaşkanı olarak birleştirici olması gerekirken, “zengin Beyaz Türkler ile gariban siyah Türkler” söylemini hiç usanmadan her seçim döneminde gündeme getiriyor ve insanları ayrıştırıyor. Birkaçını hatırlatayım.

29 Aralık 2012’de Şanlıurfa’da “Bu ülkede bize öteki, zenci muamelesi yapıldı” dedi.

24 Haziran 2015’te Saray’daki şatafat eleştiri konusu olunca, “Burada yedi aydır şehit yakınları ve gazilerle, işçilerle, velhasıl toplumun her kesiminden insanlarla bir araya geliyoruz. Asıl rahatsızlıkları budur: Bunların Beyaz Türklerini ağırlamak yerine milletimizle bir araya gelip kucaklaşmak... Çünkü onlar bize zenci Türk diyor. Ben de öyle bir zenci Türk olmaktan gurur duyuyorum” dedi.

13 Haziran 2018’de, CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin “Erdoğan beyaz Türk. Ben zenci. Ben Türkiye’nin zencisiyim. Erdoğan saraylı, ben gariban” sözlerine, “Yahu ne dersen de bunlar tutmaz. Ben bu ülkenin has evladıyım. Hiçbir zaman ‘beyaz Türk’ olmakla övünmedim. Bu milletin hizmetkârı olarak övündüm” diye yanıt verdi.

Ertesi gün bu konuyu yine açtı: “Eğer bu ülkede ‘zenci Türklerden’ bahsediliyorsa o biziz. Çünkü bizim yavrularımız okulların kapısından geri döndürüldü” dedi.

Buradan anlaşılıyor ki kendisini “zenci Türkler” arasında görmesine neden olan mağduriyet kaynağı türban...

***

Peki, nereden çıktı bu Beyaz Türk kavramı? Onu da hatırlatayım.

Kavramın isim babası gazeteci Ufuk Güldemir’di. 2006’da gazeteci Taki Doğan’ın “Beyaz Türkler çok iddialıydı; bu deyiminize açıklık getirir misiniz” sorusuna şu yanıtı vermişti:

“Beyaz Türkler, Özal’ın Cumhurbaşkanlığı dönemindeki tepkilere koyduğum bir tanımdı. Beyaz Türkiye, Özal’ın Köşk’te olmasını içine sindiremiyordu, onları anlatmak için kullandım.”

Neoliberal politikalarıyla yoksulları ezen 12 Eylül ürünü bir politikacının cumhurbaşkanı olmasına tepki gösterenleri beyaz Türk olarak tanımlamış...

Bu yaklaşıma göre, laik cumhuriyeti savunan Atatürkçü kesim beyaz Türk, onların karşısındakiler siyah Türk olmuş. Atatürkçüler dar bir elitist kesim, dinciler geniş bir halk kesimi...

Yıllarca böyle yanılttılar insanları. Şerif Mardin’in “merkez-çevre” analizi, İdris Küçükömer’in Batıcı-laik akım ile Doğucu-İslamcı halk çatışmasına dayanan modeli bunlar arasında ilk akla gelenler.

İnanç ve etnik temelli fay hatlarının bu derece keskinleştirilmesi, sadece toplumsal kutuplaşmaya hizmet etti. Oysa bunu önlemek için izlenecek yolu Atatürk belirlemişti. Liberaller, dönek solcular, 2. Cumhuriyetçiler ise dillerine pelesenk olan bu uydurma ve zorlama kavramlarla gericileşmenin önünü açtı. 

***

Erdoğan’ın her seçim döneminde beyaz Türk kavramına başvurmasının nedeni, “kendisinin halktan insanlar gibi gariban” ve “ötekileştirilen bir mağdur” olduğu izlenimini yaratmak. 

1150 odalı Saray’da yaşasa da, yıllık bütçesi 4 milyar 39 milyon TL olan, 8 uçak sahibi bir makamda otursa da, Şahsım Devleti’nde bütün yetkileri elinde tutan tek kişilik yönetimiyle tüm toplumu ezse de o her koşulda gariban… 

1994’te Refah Partisi’nden İstanbul Belediye Başkanlığı’na aday olduğunda, “İşte bütün servetim bu yüzük. İstanbul’a hizmete hazırım” diyerek sağ elindeki alyansın dışında sol elinde bir alyans tutarak fotoğraf çektirdiği günlerden, dünyanın en zengin liderleri sıralamasında yerini aldığı günlere gelse de o hep mağdur...

O yüzyılın mağduru!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Istakoz 19 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları