Cuma günü TBMM’de yapılan İmralı oylamasından sonra bir TV kanalında bir siyasal iletişimcinin konuşmasına rastladım. CHP’nin toplantıdan ayrılıp oylamaya katılmamasını doğru buluyor ama ana muhalefetin terörist başıyla İmralı’da yüz yüze görüşme yerine önerdiği uzaktan bağlantıyla görüşme yolunun TBMM’de reddedilmesini eleştirerek soruyordu:
“SEGBİS yoluyla görüşmek meşru zemin yaratmanın diğer adıdır. Bu yapılabilirdi. Aynı bilgiyi alacaksınız niye yanına gidiyorsunuz, neden Öcalan’a siyasi aktörmüş izlenimini veriyorsunuz?”
Sonra baktım muhalif denen TV ekranlarında bu görüş işlenmeye başlamış. Demek ki mesele tam olarak anlaşılamamış!
CHP’nin toplantıdan ayrılıp oylamaya katılmaması doğru karardır. Buna karşın SEGBİS üzerinden görüşmeyi önermeleri ise yanlıştır. Aynı öneriyi HÜDA PAR da yapmış.
Net olarak “Terörist başını muhatap almayı reddediyoruz!” diyemediler, günlerdir konuyu tartışmak için toplantı üstüne toplantı yaptılar ve sonunda tabandan yükselen tepki nedeniyle “Yanına gitmeyelim, uzaktan konuşalım” dediler.
Oysa komisyona girmeleri en başından büyük bir hataydı. CHP, emperyalizmin kurduğu ve “demokrasi” ile bir ilgisi olmayan AKP-MHP-DEM tezgâhına desteğini sonlandırıp komisyonu terk etmelidir.
TERÖRİSTİ MEŞRULAŞTIRMA OPERASYONU!
İmralı’ya gideceklerin yanıtlamasını istediğimiz soruları aylardır ısrarla soruyoruz ama bir türlü duymuyorlar. Tekrar sorayım!
1- PKK terör örgütü söylendiği gibi kendini feshettiyse onun elebaşısıyla ne görüşeceksiniz?
2- DEM heyeti adaya gidip Öcalan’la pazarlık yürütülmesini sağlamıyor mu, görüşlerini aktarmıyor mu?
3- PKK’nin gerçekte silah bırakmadığını, ekipmanını ve teröristlerini Suriye’de ABD güdümündeki kolu YPG’ye devrettiğini ve yanı başımızda üslendiklerini halktan gizlemiyor musunuz?
Bu sorulara yine yanıt vermeyecekler ama onlar kaçtıkça bir gerçek net olarak ortaya çıktı: Başından beri TBMM heyetinin İmralı’ya gitmesi için yapılan ısrarın nedeni, terörist başına meşruluk kazandırmaktır!
Nitekim Bahçeli’nin “Silivri’ye gidiliyorsa İmralı’ya da gidilir” demesi de bunun içindir. Neymiş? Hem Silivri hem de İmralı Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeymiş, iki yere de gidilmesi arasında fark yokmuş!
Böyle bir benzetmeyi yapmak, seçilmiş belediye başkanları ile onca yurttaşımızın katledilmesinden sorumlu bir teröristi bir tutmak, demokrasiyi kökünden dinamitlemek ve halkı da aptal yerine koymaktır!
Bahçeli, 2013’te Silivri Cezaevi’nde İlker Başbuğ’u ziyaretinin ardından “Silivri, İmralı’nın dengi ve eşiti değildir. Silivri ziyaretimiz kimseyi rahatsız etmemelidir” dediğini unutmuş olabilir ama arşiv unutmuyor! ABD’den esen rüzgâra göre sürekli fırıl fırıl dönmek, artık Bahçeli’yle özdeşleşen bir durum olsa da hâlâ fena halde mide bulandırıyor.
KORKUYLA HALKTAN GİZLENEN TOPLANTILAR
TBMM’deki gizli oylamadan sonra DEM Parti, Öcalan’ın ayağına gidilmesini onaylayan Erdoğan, Bahçeli, EMEP ve TİP’e teşekkür ederken CHP’yi eleştirdi.
Geçen ay TBMM’de “Biji Serok Apo” (“Önder Apo çok yaşa”) sloganları attıran DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, “Kimin demokrasiden, barıştan ve çözümden yana durduğunu not ettiklerini” belirtip “Bugün sorumluluk almayanları tarih yazacak” diyerek CHP’yi suçladı. Aynı akşam CHP’nin Van’daki İpekyolu ilçe başkanlığına saldırı düzenlendi!
Tarih ne yazacak biliyor musunuz?
Terör örgütü kurup 47 yıl boyunca Türkiye’yi kana bulayan PKK’nin elebaşısı Öcalan’ın ayağına gitmek için TBMM’de siyasal İslamcılar, Kürt milliyetçileri ile sahte Türk milliyetçilerinin işbirliği yaptığını, korkudan toplantıyı kapalı oturuma dönüştürerek gizlediklerini, 1923 Cumhuriyeti’nin ezeli düşmanı olan bu ittifakın ikinci cumhuriyetçi hedefler doğrultusunda ve emperyalizmin güdümünde yeniden yıkım ittifakı kurduğunu yazacak!
Ve büyük şair Nâzım Hikmet’in dizeleri yine hatırlanacak:
“Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu!”