Öcalan açılımı için kurulan TBMM komisyonunda basına kapalı oturumlar yapılmasından sonra, AKP milletvekili Hüseyin Yayman Öcalan’ın ayağına İmralı’ya giden heyette yer aldığını halktan gizlemeye çalıştı. O da yetmedi; adaya gidenlerin terörist başı ile yaptığı görüşmenin tam tutanakları açıklanmadı, MİT’in kayıt altına aldığı 16 sayfalık görüşmenin yalnızca 4 sayfalık özeti komisyonda paylaşıldı.
Öyleyse yine soralım: HALKTAN NE GİZLİYORSUNUZ?
Sürekli “şeffaflıktan” söz etseler de bu soruya yanıt vermeyeceklerini biliyorum. Biz son günlerde olanlara bakarak manzarayı netleştirelim.
Bahçeli, “Pazarlık içinde değiliz. Al-ver sürecine tamamen kapalıyız” derken İmralı ve Kandil’den yansıyan haberler ise tersini ortaya koyuyor. KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) sözcüsü Zagros Hiwa, “Türkiye ile PKK arasında çözüm müzakerelerinin başlayabilmesi için Öcalan’ın serbest bırakılmasını” önkoşul olarak gösterdi. Terör örgütü PKK’nin üst düzey isimlerinden Amed Malazgirt ise “Öcalan serbest kalana kadar başka bir adım atmayacaklarını” söyledi.
PKK ÜYELİĞİ SUÇ OLMAKTAN ÇIKIYOR MU?
Bahçeli, “Suça karışmamış, silahlı bir eylemde bulunmamış kim varsa gelip ailesiyle kucaklaşmalı” derken DEM Parti İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, komisyonda “Suç işleyen ya da işlemeyenler gibi ayrımcı kategoriler getirilmemelidir. Umut ilkesi getirilmelidir, Terörle Mücadele Kanunu kaldırılmalıdır” diye konuştu.
Bu noktada yine sormak gerekiyor: Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter devlet yapısını yıkmak üzere kurulan silahlı bir terör örgütünün üyesi olmak suç olmaktan çıkarılıyor mu?
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Besê Hozat’a göre, PKK suç işlememiş, o nedenle af istemiyormuş, “suça göre kategori” yaklaşımları da süreci anlamamakmış. Kendi ifadesiyle amaçları, “Türkiye’nin ve Kürdistan’ın her yerinde demokratik inşa çalışması yürütmek”miş.
Bütün bunlar ortaya koyuyor ki PKK ile pazarlık yürütülüyor, en azından terör örgütünün yöneticileri böyle olduğunu medyaya duyuruyor!
PKK’NİN UZANTISI SDG ÜZERİNE PLANLAR
Öte yandan İmralı’daki görüşme tutanaklarına göre, Öcalan “Ferhat Abdi Şahin’i tanıyor musunuz, talimatınızı dinler mi?” sorusuna “kendisine yakın kişilerden biri olduğu, kendisine bağlı olduğu” yanıtını vermiş. Böylece Suriye’deki SDG’nin PKK’nin uzantısı olduğu da kesinleşmiş oldu.
Şu anda SDG’nin (Suriye Demokratik Güçleri) komutanı olan ve Trump’ın teşekkür ettiği bu kişi, Erdoğan’ın 2019’da TRT ekranında “ABD’nin kırmızı kodla aranan Mazlum Abdi’yi bize vermesi gerekir” dediği terörist! Ayrıca İmralı’ya giden komisyon heyetindeki DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit’in komisyona sunulan tutanak özetindeki bazı ifadeleri yalanladığını ve “Öcalan, YPG’nin de kendini PKK gibi lağvedeceğini söylemedi” dediğini de belirtelim!
Meğer Öcalan, SDG’nin iki güce ayrılabileceğini; birinin merkezi orduya entegre olabileceğini, diğerinin ise bölgede yerel asayişi sağlayabileceğini düşünüyormuş!
YENİ BİR BÖLGESEL DÜZENLEME!
Çok açık ki “terörsüz Türkiye” adı koyulan planla halkın gözü boyanırken PKK’nin Suriye’deki kolu devletleşip yanı başımızda silahlanıyor.
Bu arada Türkiye için Osmanlı millet sistemini uygun bulan ABD’nin Ankara büyükelçisi Tom Barrack, Yunan Kathimerini gazetesindeki röportajında, “Akdeniz’e açılan çok sayıda fosil yakıt kaynağının bulunduğu Hazar Denizi’miz var ve Yunanistan ile Türkiye buraya bir kapı ancak 1919’dan beri ulus devletler tarafından engelleniyoruz. Yeni bir bölgesel düzenlemenin zamanı geldi” diyerek üniter ulus devlete küstahça saldırmaya devam ediyor.
Bu yaşananların hepsi ABD-İsrail hegemonyasını güçlendirecek yeni bir Ortadoğu tasarımı için yapılıyor! Kimse bize bölgedeki ağalık ve şeyhlik sömürüsünü sonlandırmadan, tarikat ve sermaye ilişkilerini dağıtmadan, topraksız köylüleri ve işsizliği konuşmadan emperyalizmin gazıyla “barış ve demokrasi” mavalı okumasın!