Temel sorunumuz
Deniz Yıldırım
Son Köşe Yazıları

Temel sorunumuz

19.09.2018 08:34
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye bir krize sürükleniyor. Bu kriz önümüzdeki günlerde üç sosyal sonuç doğurabilir. Bu iktidar 16 yıldır krediye ve borçlanmaya dayalı tüketim ekonomisi modelinin getirilerinden yararlandı. Ülkeye ucuz döviz aktı; içeride kredi faizleri düşük tutuldu. İthal ürünler pazara yığıldı; tüketim alışkanlıkları değişti. Kredi kartları yayıldı. Yer gök inşaat, AVM oldu. İhale zenginleri türedi.

“Faize karşıyız” diyen siyasal İslamcı gelenek döneminde bankalar da kazanç rekorları kırdı. Bu borç ekonomisi, farklı sınıfları birbirine bağlayan bir ortak proje ve hayali orta sınıf yarattı. İktidarsa tabanını bu şekilde adım adım genişletti.

Krizin önümüzdeki sürece en büyük etkilerinden birisi, bu tüketime ve borçlanmaya dayalı “hayali orta sınıf”ın çözülmesi, buradaki memnuniyetsizliklerin artması olacak. Kredi faizleri yükseliyor; ithalata bağımlı tüketim alışkanlıklarını sürdürmek, Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısında pula döndüğü ortamda zorlaşıyor ve iflaslar, işten çıkarmalar kapıda. Zamlar, pahalılık, işsizlik ana gündem olma yolunda. Bu, ilk eşik.

İkincisi; çıkarları birbirine bağlanmış ekonomik ve siyasal iktidar sahipleri krizin faturasını halka kesmek niyetinde. Ekonomik güç sahipleri ücretleri düşürmek, emekçileri daha çok çalıştırmak, yani diğer alanlardaki kayıplarını emekçiler üstünden gidermek ister. İşçiyi tahtakurularına ve sağlıksız yemeklere mahkûm etmek, ücretleri ödememek, ölümüne çalıştırmak da bu kapsamdadır. Soma’dan bildiğimiz düzendir. Havalimanı işçilerinin kriz derinleştikçe kötüleşen bu koşullara karşı itiraz yükseltmeleri bu açıdan bir eşik. İktidarsa yeni dönemde benzer mücadelelere model olmasını önlemek adına, basit görünen bu talepleri yok saymayı ve zor gücüyle bastırmayı seçti.

Kriz derinleştikçe sessizliği, itirazsızlığı, bütün bunları kader gibi göstermeyi daha da garanti etmek zorundalar çünkü. Bu da siyasi iktidarın işbölümündeki görevi. Öyleyse yeni dönem, emek üzerindeki baskıların artacağı, halkın belinin daha da büküleceği saldırılara işaret ediyor. İkinci eşik budur.

Bir de şimdi “israfla mücadele”, “tasarruf” sözleri dolaşıma sokuldu. Güzel elbette, ama tasarruf uçaktan, “itibar”dan, saraylardan, ejder meyvesinden değil belli ki; halkın kaynaklarından, halka aktarılacak kamusal kaynaklardan tasarruf söz konusu olan. Kamu hizmetlerine ayrılan payın daha da düşeceği, eğitimden sağlığa özelleştirme saldırısının devam edeceği kesin. Bu da üçüncü eşik.

Yeni dönemi bu üç eşik karşısında geliştirilecek mücadeleler belirleyecek.

Diğer yandan iktidarın eli güçlü. Bütün devlet yetkileri tek kişide toplanmış durumda. Her şey bir imzaya, iki dudağının arasından çıkacak bir söze bakıyor. Korku yaygın. Medya ele geçirilmiş. Ama iktidarın asıl avantajı, bizzat kendisi krizde olan, bağımlı ve etkisizleşmiş muhalefetlerin varlığı. Her iktidar böyle muhalefet ister.

Türkiye kötü yönetilirken böyle yönetilmenin “kader” gibi algılanması, “bir şey değişmez, biz mi kurtaracağız” hissinin yayılması kabul edilemez. Öyleyse bugün ülkenin öncelikli sorunu eğitim, sağlık, ekonomi, adalet değildir. Türkiye’nin bugün ana sorunu, bütün bu tekil sorunlar karşısında ülkeyi yeniden düze çıkaracak, halk içinden filizlenen bir siyasal alternatifin yokluğudur. Bu yokluksa tehlikelidir; çünkü krizlerin sonuçları bıçak sırtıdır; tüm dünyada olduğu gibi daha otoriter ve faşizan bir gidişe de kapıyı açması olasıdır. Önce buna çözüm aramalıyız.

Merhaba

80’lerin ikinci yarısı. İlkokula başladım, okumayı öğreniyorum. Köy Enstitülü, gazetesinden hiç kopmamış öğretmen dedem Mahmut Erol, okuldan çıkınca benden gazetesini almamı istiyor. Görev bu. Aksatmak yok.

Alıyorum elbette. Gazete elimde; belediye otobüsünde kısacık kollarımı iki yana açmaya çalışarak merakla dalıyorum sayfalarına. Kollarım yetmiyor gazeteyi geniş geniş açmaya; çoğu zaman yanımda oturan kişi bana yardım ediyor; ben bir sayfasını tutuyorum, yanımdaki diğer sayfasını. O okuyabiliyor; ben okumaya çalışıyorum. Görsel az, hep yazı. Okumayı öğrenmek dışında çarem yok. Çünkü meraktayım; saatlerce bu gazeteyi okuyor, bu sayfalara bakıyor dedem; neden?

Okumayı hızla sökmemde büyük payı vardı bu merakın. Bugün dedem yok; ama meşalesi elimde. Okuduğu gazetede, okuma merakımı büyüten gazetede yazacağım bundan böyle.

Sorumluluk büyük ve kalemimin tarafı, pusulam belli: Emekten, aydınlanmadan, insan hak ve özgürlüklerinden, tek kişinin değil halkın egemenliğinden, bağımsız Türkiye’den ve elbette Cumhuriyet’ten yana.

Öyleyse merhaba. Haftada iki kez, çarşamba ve cumartesi günleri birlikteyiz

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’e veda

Cumhuriyet’e veda

Devamını Oku
04.06.2022
‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

Devamını Oku
21.05.2022
Geçim siyaseti, aday siyaseti

Geçim siyaseti, aday siyaseti

Devamını Oku
07.05.2022
Hak mücadelesi

Hak mücadelesi

Devamını Oku
30.04.2022
23 Nisan ve iki halkçılık

23 Nisan ve iki halkçılık

Devamını Oku
23.04.2022
Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Devamını Oku
16.04.2022
‘Sonra hayat devam etti’

‘Sonra hayat devam etti’

Devamını Oku
02.04.2022
Değer mi hiç?

Değer mi hiç?

Devamını Oku
26.03.2022
Savaş ve siyaset

Savaş ve siyaset

Devamını Oku
19.03.2022
Transit

Transit

Devamını Oku
12.03.2022
Savaş (05 Mart 2022)

Savaş

Devamını Oku
05.03.2022
Ukrayna

Ukrayna

Devamını Oku
26.02.2022
Cemre düştü

Cemre düştü

Devamını Oku
23.02.2022
İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

Devamını Oku
16.02.2022
Güneşli Pazartesiler

Güneşli Pazartesiler

Devamını Oku
12.02.2022
En uzun gece

En uzun gece

Devamını Oku
09.02.2022
Çatlak

Çatlak

Devamını Oku
05.02.2022
Rejimin yeni aşaması

Rejimin yeni aşaması

Devamını Oku
02.02.2022
Borç

Borç

Devamını Oku
29.01.2022
‘Siyasetin sonu’

‘Siyasetin sonu’

Devamını Oku
19.01.2022
Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Devamını Oku
15.01.2022
Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Devamını Oku
12.01.2022
Deli İbram Divanı

Deli İbram Divanı

Devamını Oku
08.01.2022
İki ülkeden Türkiye’ye

İki ülkeden Türkiye’ye

Devamını Oku
05.01.2022
Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Devamını Oku
29.12.2021
Kâğıt

Kâğıt

Devamını Oku
25.12.2021
Geçim ve seçim: Şili dersleri

Geçim ve seçim: Şili dersleri

Devamını Oku
22.12.2021
Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Devamını Oku
18.12.2021
Yeni model

Yeni model

Devamını Oku
15.12.2021
Joker

Joker

Devamını Oku
11.12.2021
Milli Görüş partileri

Milli Görüş partileri

Devamını Oku
08.12.2021
Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Devamını Oku
04.12.2021
Birincil ittifak

Birincil ittifak

Devamını Oku
01.12.2021
Oblomov’dan Don Kişot’a

Oblomov’dan Don Kişot’a

Devamını Oku
27.11.2021
‘Yoksulluk Kader Olamaz’

‘Yoksulluk Kader Olamaz’

Devamını Oku
24.11.2021
Labirent

Bir intiharın genel provası

Devamını Oku
20.11.2021
Akışına bırakmak

Akışına bırakmak

Devamını Oku
17.11.2021
Kalabalığa kaçış

Kalabalığa kaçış

Devamını Oku
13.11.2021
Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Devamını Oku
10.11.2021
Truman kaçışı

Truman kaçışı

Devamını Oku
30.10.2021