Dış ilişkilerimiz ve ABD krizlerimiz-bağımlılıklarımız

Dış ilişkilerimiz ve ABD krizlerimiz-bağımlılıklarımız

25.07.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Önce S-400 ve bağlantılı olarak F-35 savaş uçakları konusunda patlayan kriz, Türkiye’nin ait olduğu NATO-ABD-Batı ittifakından neredeyse kopup Rusya eksenli yeni bir hat üzerine yerleşmesini gündeme getirdi. Bu düşünceler havada uçuşurken, İran eksenli başka bir siyasi krizin sonucunda Amerika’da hapse giren Hakan Atilla, ülkeye döndü ve bu sefer de gündemimize Zarrab bağlantılı bir gerginlik daha gelmiş oldu.

Dünyanın en kaypak alanı: Dış ilişkiler
Ülkelerin ilişkileri siyasal, diplomatik, askeri, sanatsal, ekonomik ve çok farklı düzeylerde iniş çıkışlı virajları, irtifa kayıpları ile sürekli yeniden belirlenebilir. Bu ilişkiler dostluk, işbirliği, dayanışma veya zamana yayılan ekonomik çıkar krizi, ani siyasi kriz, ilişkileri askıya alma, yeni partner arayışı, tehdit, ültimatom ve savaşa kadar gidebilen sayısız zikzaklı yollardan geçebilir. Bu süreçler bazen ABD-SSCB arasında yaşanan, asıl 1946-1989 arasına yayılan, ancak günümüze kadar da uzanan Soğuk Savaş maratonlarına da dönüşebilir.
Mesela Yunanistan ile ilişkilerimiz, yıllardır yukarıda saydığım teorik ortamların tamamını kapsayacak şekilde dolaşır. Büyük dost, Kıbrıs olayında müzmin düşman, Ege kıta sahanlığı, AB ilişkilerimizde takoz, turizm partneri; dönme dolaba binip sırayla tüm renkleri görebilirsiniz.
Bu kaypak dünya, çelişki doludur. Her arkadaşınızın arkadaşı sizin dostunuz değildir. Düşmanlarınızın baş dostu da sizin en yakınınız olabilir.

İki kutuplu dünyada yaşadığımız krizler
S-400 Hava Savunma Sistemi’nin Türkiye’ye teslim edilmesi, neredeyse uluslararası bir kriz yarattı. 2013’te Çin çıkışlı bir füze savunma sistemi ihalesinin NATO baskısıyla iptal edilmesinin ardından, bu sefer Ankara ödün vermedi ve “nur topu gibi” bir krizimiz oldu!
Bugün 40 yaşın altında olanlar, 1989 öncesi “ağır şekilde” iki kutuplu Soğuk Savaş ve satelit sıcak savaşlarla yürüyen, Sovyet-Amerikan modellerinin verdikleri büyük diplomatik, ekonomik, askeri ve bazen neredeyse fiili savaşların boyutlarını pek anlayamazlar. Bazen tarih kitaplarını ve Berlin Duvarı külliyatını okumak, bazen James Bond filmlerini izlemek işe yarayabilir.
20. yüzyılın başından beri dünyanın patronu olmak üzere savaş veren kapitalist ve sosyalist dünyanın büyük ideolojik ve fiili bilek güreşi, 2. Dünya Savaşı sırasında, kesintiye uğramış ortak düşman Hitler’e karşı Amerika ve Sovyetler omuz omuza mücadele etmek durumunda kalmışlardı. Bunun hemen ardından ise Amerikan Emperyalizmi’nin dünyayı zaptı rapta alma ve Komünizm’in yayılmasını şiddet yoluyla engelleme çabaları, Kore ve Vietnam gibi savaşlara neden oldu. Ya da Küba, 1959’da Castro ve Che tarafından fethedildikten sonra, gerek Domuzlar Körfezi çıkarması gerek Küba füze krizi yaşandığında, bu kendisi küçük ve sembolleri büyük ada üzerinden Sovyetler Birliği ve Amerika kaç kere Kennedy ve Kruşçev’in özel telefon diplomasisi sayesinde nükleer savaşın eşiğinden döndü; ABD’ye karşı Küba’da bulunan Sovyet füzeleri, Sovyetler’e doğru Türkiye’de bulunan Amerikan füzelerinin kaldırılmasını talep etmiş, dünya nükleer yok olma riskini en yoğun şekilde yaşamıştı.
Türkiye, NATO üyesi olduktan ve Kore’de Amerikan blokunun sahada fiili olarak çarpışan partneri olarak yer aldıktan sonra, zaten ekonomik olarak bağımlı olduğu ABD’ye giderek daha çok yaklaştı. Komünizmin “domino teorisi”nin uzak da görünse, en azından hedef tahtasında yer alan Türkiye’de, 68 Kuşağı’nın en azından bir kısmının da Sovyetler’e potansiyel partner olarak bakması, sürekli eylemlerle geçen o yıllardan beri, Türkiye-ABD görünürde hep çok iyi bir stratejik partnerlik örneği yansıtırken, öte yandan Amerika’nın sürekli olarak dünyaya ve özellikle Orta ve Latin Amerika’nın ötesinde, Ortadoğu’ya yakın doğuya kendi çıkar ilişkilerine göre yeniden tasarlama merakı, ortaya bizim de bir parçası olduğumuz bir dizi dolaylı darbeye müdahalelerini veya en azından yeşil ışık yakışlarını da beraberinde getirdi. Amerika adım adım güvenilmez ülke statüsüne geçiş yaptı. Birçok uluslararası askeri veya CIA müdahalesi, Amerika’nın “Emperyalist” yüzünün yansımasıydı.
Türkiye, bütün bu veriler ışığında gerek Marshall yardımından faydalanmak, gerek NATO’nun kanadı altında kendini potansiyel tehlikelere karşı korumak, gerek ekonomik IMF bağımlılıkları, gerek dünya koşullarının tarafsız ve bağımsız '6Balma olanaklarını bir ütopya olarak bile bırakmayıp yok etmesi nedeniyle hep son kertede çeşitli dönemsel ağır krizlere rağmen Amerika ile partnerliğine devam etti. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra başlayan yakın ilişkiler, Menderes’in “küçük Amerika olacağız” hayalleri, daha sonra İnönü’nün Johnson’a yolladığı ünlü mektuptaki “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyadaki yerini alır” cümlesiyle farklı frekanslara girip çıkmaya başladı. Ecevit döneminde yaşanan Haşhaş krizi, Kıbrıs çıkarması döneminde yaşanan silah ambargosu ve İncirlik krizleri gibi detaylarına burada giremeyeceğimiz birçok gerilim hattı yaşandı. 2003 yılında Irak Savaşı öncesi, ABD’nin Türkiye topraklarını üs olarak kullanma arzusu, meşhur “tezkere”nin parlamentoda takılmasıyla ABD’nin şaşkın bakışları arasında yeni bir krize dönüştü. Hem de Başbakan’a rağmen alınmış bir karar olarak. Bunu “çuval geçirilmesi”, vize krizi ve papaz Brunson’un krizi takip etti.

Peki, şimdi ne olacak?
“Türkiye NATO’dan çıksın” demek çok kolay. Mesela biz bunun somut sonuçlarına hazırlıklı mıyız? ABD’de de çeşitli şahinler zaten “NATO’da Türkiye’ye ihtiyacımız var mı ki” sorusunu rahatlıkla gündeme getirebilirler, ama hiçbiri Türkiye’yi jeostratejik önemi nedeniyle NATO’dan çıkarma girişimini fiiliyata geçiremez. Bugünkü iktidarın aslında en büyük zorluğu, tutarlı bir politikaya uzun vadede sahip olmamasıdır. Değişen konjonktüre göre biz kâh Rusya’nın en yakını, kâh büyük düşmanı, kâh Güneydoğu’da açılım politikası izleyen en dogmatik milliyetçi fikirlere kapılan bir ülke olarak yalpalıyoruz. Ne Avrupa, ne de fazla belli etmemelerine rağmen süper güçler bizim bu seksek oynayan bukalemun kimliğimize alışamıyorlar. İşin belki en ilginç noktası şu: Bütün bu krizler öyle bir aşı haline geliyor ki aynen sürekli olarak çöktü çökecek denen ekonomimiz gibi mesela Amerika ile ilişkilerimizde dalgalar arasında böyle bata çıka, ilerlemeye devam ediyor.  

Yazarın Son Yazıları

Kılıçdaroğlu ve sosyal medya kampanyaları!

Geçen hafta detaylıca yazdığım, Twitter’ın (X demek bana çok anlamsız ve içeriksiz geliyor) siber zorbalarının dev bir ablukası ile karşı karşıyayız.

Devamını Oku
25.12.2025
Twitter’ın utanmaz zorbaları ve Manifest!

Merak ediyorum, özellikle Twitter’da cirit atan bu siber zorbaları kimler yetiştirdi?

Devamını Oku
18.12.2025
Hangi hatalar zinciri bu uçurumu hazırladı?

İnsanlarımız şaşkın.

Devamını Oku
11.12.2025
CHP kurultayı: Kazananlar ve kaybedenler

1970’lerde, İstanbul’da Tenis Eskrim Dağcılık Kulübü’nde eski şampiyonlarımızdan Fehmi Kızıl vardı.

Devamını Oku
04.12.2025
CHP kurultayı demokrasiyi aydınlatacak!

CHP kurultayı, bu hafta sonu her zamanki gibi büyük bir medya ilgisi altında yaşanacak.

Devamını Oku
27.11.2025
Mustafa Kemal’i hazmedemeyen solcular!

İddianame açıklaması yüzünden geçen hafta yazamadığım konuya hemen giriyorum.

Devamını Oku
20.11.2025
İddianame ve kritik yönlendirme

Pek de sürpriz olmadı.

Devamını Oku
13.11.2025
Sahte dünyalar kuşatması

Paranın sahtesi vardır, kalpazanlar basar.

Devamını Oku
06.11.2025
Cumhuriyet, iki kahraman ve yarınlar

Dün Cumhuriyet Bayramımızı kutladık.

Devamını Oku
30.10.2025
CHP davasına dikkat!

Siyaset, insanların daha iyi yaşaması için yapılır, dünyanın neresinde olursa olsun.

Devamını Oku
23.10.2025
Yok olan Nobeller ve edepler

Trump bozulmuş, “Nasıl olur da Nobel Barış Ödülü bana verilmez?!” “Ben yedi savaş durdurdum, gidip hiçbir şeyi yapamamış birine verecekler o ödülü” deyip duruyordu.

Devamını Oku
16.10.2025
Özel-Bahçeli düellosu, cevapsız sorular

Sinan Ateş cinayetinin dumanı tütmeye devam ederken bu cinayetin bir numaralı sanığı 90’lı yılları anımsatan bir şekilde güpegündüz öldürüldü.

Devamını Oku
09.10.2025
‘Bombalı Nobel’ ve barış!

Bugünlerde, Trump ve Netanyahu’nun anlaşarak Ortadoğu’ya ve Filistin’e dayattıkları yeni düzenin ve “sözde” barışın hangi hızda yaşama geçip geçemeyeceğini öğreneceğiz, tabii yeni sürprizlerle karşılaşmazsak...

Devamını Oku
02.10.2025
Fenerbahçe, Türkiye ve demokrasi dersi!

Fenerbahçe Spor Kulübü’nde nöbet değişimi oldu.

Devamını Oku
25.09.2025
Misyonlarını tamamlayamayan kayyumlar!

Daha iki yıl önce kazanması için elimizden geleni yaptığımız, uğruna 24 saat koşturduğumuz Kılıçdaroğlu’nun, o gece kendisine umut bağlayan milyonların neredeyse tamamını karşısına alacak pasif duruşu ve agresif sessizliğiyle, Vito’larına binip kaybolmasına şahit olmak bize nasipmiş...

Devamını Oku
18.09.2025
Demokrasimizin açık yarası ve vazgeçilmez ikazlar

Türkiye, darbe günlerinde gördüğü sahneleri yaşadı.

Devamını Oku
11.09.2025
Kayyuma karşı halk, partisiyle direniyor!

Bunu da gördük.

Devamını Oku
04.09.2025
Anne Frank bana Gazze hakkında mektup yollamış…

Dün aldığım bu mektubu sizlerle paylaşmak istedim.

Devamını Oku
28.08.2025
Cerahatin içinde yüzüyoruz...

Haftada bir köşe yazısı kaleme alarak gündemi yakalamak için, şapkadan üç değil, beş tavşan çıkarmanız lazım!

Devamını Oku
21.08.2025
Diyanet İşleri Başkanı’na açık mektup

Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş...

Devamını Oku
14.08.2025
Komisyon başladı: Ufukta neler olabilir?

Cumhuriyet Halk Partisi, tabanından ve partinin ileri gelenlerinden yapılan bütün uyarılara rağmen komisyona katıldı.

Devamını Oku
07.08.2025
CHP komisyona katılmamalıdır, tersine...

CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve MYK’sının bu ikazları dikkatle değerlendirmeye alacaklarına inanıyorum.

Devamını Oku
31.07.2025
Bir "Altan Bey" geçti bu topraklardan

Yıl 1955, genç gazeteci Altan Öymen ve iki polis Ankara kışının ortasında…

Devamını Oku
24.07.2025
15 Temmuz’dan terörsüz Türkiye’ye...

Gündem aşırı yoğun. Ekrem İmamoğlu’na açılan en akıl almaz davalardan biri dün karara bağlandı.

Devamını Oku
17.07.2025
Satranç oynarken şahınızı veremezsiniz!

Gündem belli: AKP’nin “muhalefetsiz demokrasi modeli” için yaptığı çalışmalar...

Devamını Oku
10.07.2025
Sivas'tan bugüne... Karanlıklar ve tehditler devam ederken

Dün, 2 Temmuz’du… 32 yıl önce yobazların 35 aydınımızı yakarak katletmesinin yıldönümü...

Devamını Oku
03.07.2025
‘Mutlak butlan’a karşı CHP kararlılığı!

Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu sayesinde CHP’nin birinci parti konumuna yükseldiğini gören AKP, ne yapıp edip bu iki lideri durdurmak için her şeyi yaptı ve yapmaya da devam ediyor.

Devamını Oku
26.06.2025
Cahil ve faşist liderlerin savaşı

Aslında bu köşe yazısını kaleme almanın hiçbir anlamının olmayacağı 36 saatlik süreç yaşıyoruz...

Devamını Oku
19.06.2025
Özgür Özel’in samimi gözyaşları

Her ölüm dayanılmaz bir acıdır. Şayet o ölüm, kalp krizi, trafik kazası, elektrik çarpması, cinayet veya intiharla gelmiş ise insan nefes alamaz hale gelir.

Devamını Oku
12.06.2025
Hiçbir şey, göründüğü gibi değildir

Yaşam akıp giderken, siyasi olaylara karşı yorumlar -tahminlerim bazen çok emin görünseler de- altüst olabiliyor.

Devamını Oku
05.06.2025
Çağdaş Türkiye mutlulukları ve üzüntüleri

Hayat, iyi ve kötü olaylar arasında oluşan düğümler şeklinde akan öznel bir film gibi. Seviniyoruz, üzülüyoruz, kahroluyoruz, âşık oluyoruz, şaşırıyoruz, kâh siyasetçilere kâh en yakınlarımıza kâh tuttuğumuz takıma kızıyoruz.

Devamını Oku
29.05.2025
Hayatınızda kaç tıkanıklık var?

Bazen içiniz tıkanır ya, nefes alamaz gibi olursunuz. Uyumak istersiniz ama uyuyamazsınız. İçiniz isyanlardadır, konuşacak kimseniz yoktur. Bütün bunları yaşarken bir de kapana kısılmış fare gibi trafikte kalmışsınızdır mesela!

Devamını Oku
22.05.2025
Yoksa bu bir savaş bildirisi mi?

Hayatı terör yüzünden kararmış aileler için acaba 12 Mayıs 2025 itibarıyla acılar son bulacak mı, yoksa bu tarih iç ve dış siyasetimizi daha da büyük kargaşaya taşıyacak kritik bir eşik mi olacak?

Devamını Oku
15.05.2025
Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Sokaktaki kediden lidere kadar her yer şiddet!

Devamını Oku
08.05.2025
Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Dünyanın sahte demokrasi parodileri (Trump ve ötesi)

Devamını Oku
01.05.2025
Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Subianto-Nutuk-Abdullah amcamız!

Devamını Oku
24.04.2025
Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Erdoğan’ın, yenilmez bir İmamoğlu’na katkıları

Devamını Oku
17.04.2025
‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

‘Parti devleti’ ve öncü muhalefet

Devamını Oku
10.04.2025
Gezi ve Saraçhane farkı!

Gezi ve Saraçhane farkı!

Devamını Oku
03.04.2025
Çok 'özel' bir lider, Özgür Özel

Çok "özel" bir lider, Özgür Özel

Devamını Oku
27.03.2025