‘Karar gücü’
Deniz Yıldırım
Son Köşe Yazıları

‘Karar gücü’

21.08.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Türkiye’yi bir koalisyon yönetiyor. Bu koalisyon, görünen ve görünmeyen aktörleriyle birlikte asıl “karar gücü”nü elinde tuttuğunu kritik dönemeçlerde görünür kılarak iktidarını sürdürüyor. Bu “karar gücü” yeri geliyor Meclis’e yani yasama organına karşı, yeri geliyor yargı hükümlerine karşı, yeri geliyor halkın kararına ya da çıkarına karşı işliyor.
Ancak hukuka ve demokrasiye karşıtlık temelinde büyüyen bu “karar gücü”nün devamlılığı için toplumsal meşruluğun sürdürülmesi gerektiği de biliniyor. Bu nedenle “karar gücü”nün sarsıldığı zamanlarda toplumun farklı siyasal, sosyal kesimlerinin aktif ya da pasif olarak onay verebilecekleri bir hamle devreye sokuluyor. Bu hamle antidemokratik karakterli, devleti hukuk temelli işlemekten alıkoyan her işleyişi, “güvenlik” kaygısı etrafında milliyetçilik kılıfına sokarak “beka” vaadi ile birlikte sunuyor.
Diğer yandan, Türkiye’yi yöneten ve birbirine benzemezlerden oluşan koalisyonun kendi iç birliğini sağlaması için de bir harç gerekiyor. İşte bu güvenlik ve “beka” merkezli “milliyetçi” harç, koalisyonun iç birliğini sağladığı gibi, farklı aktörlerin temsil ettikleri yapıları bu koalisyona teslim etme heveslerinin de mazeretini veriyor. Bu sayede işçi sendikası başkanı, işçinin pahalılığa ezdirilmesini “S-400 alımı” ile meşrulaştırabiliyor ya da Barolar Birliği başkanı, Saray’da yargı yılı açılışı etkinliğine katılmasına karşı çıkanlara “tuzu kurular” diyebiliyor. Öyleyse hem devletin güvenlik aygıtları ve siyasal aktörler hem de bunlarla “sivil toplum” arasındaki sınırlar bulanıklaşıyor. Size hangi rejimi hatırlatıyor?
Ve burada hukuk her durumda ya da herkes için geçerli ilke olmaktan çıkarılıyor. Anayasa istendiğinde uygulanıyor; uygulanması istenmediğindeyse en üst mahkeme kararına alt mahkemelerin uymayabileceği vurgusu kolaylıkla yapılabiliyor. Terör örgütü liderinin mektubu seçime üç gün kala “milli çıkarlar” gereği bizzat koalisyon aktörleri tarafından yaygınlaştırılırken suçun ve suçlunun tanımı hukuk yerine iktidarın kurduğu ittifaklara ve bu ittifaklara karşı tutum alanlara göre yenileniyor, şahsileşiyor. Koalisyon tarafından içi doldurulan “milli çıkar”a uygunsa bir eylemin suç niteliği de kalmıyor özetle. Oysa devlet demek herkes için geçerli, eşit hukuk demektir bir yanıyla.
Bu tabloda yargının Saray’da simgeleşen yeni devlet koalisyonuna tam bağımlılığını ilan etmek için baroları Saray’a davet etmesi de, daha 5 ay önce adaylıklarına ve mazbata almalarına bizzat yüksek yargı tarafından izin verilmiş belediye başkanlarının haklarındaki soruşturma süreçleri ya da davalar sonuçlandırılmadan görevden alınmaları da yürütme ile yargı ilişkisi açısından aynı sonuçları doğuruyor. Yürütme, yargıyı hem kendisine bağımlı hem de kendisini yargının karar süreçlerinden bağımsız kılabilecek bir kuvvet tekelleşmesini böyle sağlıyor.

Kayyım kararı
Kayyım kararı da bu açıdan önemli. Seçimden önce hükümet yetkililerinin “seçilseler de görevde kalabilecekler mi” dedikleri biliniyor. Bir yandan yargının kararına rağmen yürütmenin elde ettiği nihai “karar gücü”ne duyulan özgüvenin; diğer yandan da belediyelere kayyım atanması kararının 5 aylık performansla ya da işlenen suçlarla ilgili olmayabileceğinin kanıtı bu cümleler. Hüküm önden verilmiş. İnandırıcılık sorunu tam da burada başlıyor.
Kuşkusuz terörle mücadele ve tek kişinin burnunun bile kanamaması önemli; ancak halkın daha birkaç ay önce seçtiği ve seçilmelerine de göreve başlamalarına da izin verilen kişilerin yargı süreçleri tamamlanmadan apar topar görevden alınması ve Kürt seçmene “sen kimi seçersen seç, son kararı ben veririm” mesajının verilmesi gerçekten başarılı bir “terörle mücadele” stratejisi midir, zaman gösterecek.
Öte yandan son kayyım kararının, özellikle 23 Haziran hezimeti sonrasında sarsılan koalisyonu ve kitle desteğini yeniden toparlama; koalisyonu yeniden “karar gücü” bakımından nihai iktidar görüntüsüne kavuşturma, karşıt siyasal güçler yani muhalefet içindeki çelişkili birliği çatlatma ve bu açılan gedikten hareketle yeniden her türlü muhalif tutuma karşı bir baskı dönemi başlatma hedefinden bağımsız olduğu da düşünülemez.
Neyi savunmak gerekir? Hukuku, demokrasiyi, halkın egemenliğini. Neye karşı çıkmak gerekir? Teröre, şiddete ve terörle mücadelenin otoriter rejim inşası için mazerete dönüştürülmesine. Türkiye’nin başka bir yola, güvenlikle demokrasiyi, gerçek hukukla ekmeğin adilce bölüşümünü bağdaştıracak bir yenilenmiş kuruluş sözleşmesine ihtiyacı var. Gidilen yol, yol değil.

Yazarın Son Yazıları

Cumhuriyet’e veda

Cumhuriyet’e veda

Devamını Oku
04.06.2022
‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

‘Koalisyon eşittir kriz’ formülü üzerine

Devamını Oku
21.05.2022
Geçim siyaseti, aday siyaseti

Geçim siyaseti, aday siyaseti

Devamını Oku
07.05.2022
Hak mücadelesi

Hak mücadelesi

Devamını Oku
30.04.2022
23 Nisan ve iki halkçılık

23 Nisan ve iki halkçılık

Devamını Oku
23.04.2022
Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Enstitülü kuşak ve gelecek zaman

Devamını Oku
16.04.2022
‘Sonra hayat devam etti’

‘Sonra hayat devam etti’

Devamını Oku
02.04.2022
Değer mi hiç?

Değer mi hiç?

Devamını Oku
26.03.2022
Savaş ve siyaset

Savaş ve siyaset

Devamını Oku
19.03.2022
Transit

Transit

Devamını Oku
12.03.2022
Savaş (05 Mart 2022)

Savaş

Devamını Oku
05.03.2022
Ukrayna

Ukrayna

Devamını Oku
26.02.2022
Cemre düştü

Cemre düştü

Devamını Oku
23.02.2022
İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

İttifaklar, temsiller ve adlandırmalar

Devamını Oku
16.02.2022
Güneşli Pazartesiler

Güneşli Pazartesiler

Devamını Oku
12.02.2022
En uzun gece

En uzun gece

Devamını Oku
09.02.2022
Çatlak

Çatlak

Devamını Oku
05.02.2022
Rejimin yeni aşaması

Rejimin yeni aşaması

Devamını Oku
02.02.2022
Borç

Borç

Devamını Oku
29.01.2022
‘Siyasetin sonu’

‘Siyasetin sonu’

Devamını Oku
19.01.2022
Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Ahlat Ağacı’nın borç toplumu

Devamını Oku
15.01.2022
Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Kişiselleşme değil ortak çözüm programı

Devamını Oku
12.01.2022
Deli İbram Divanı

Deli İbram Divanı

Devamını Oku
08.01.2022
İki ülkeden Türkiye’ye

İki ülkeden Türkiye’ye

Devamını Oku
05.01.2022
Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Boric’den Babiš’e, Şili’den Çekya’ya

Devamını Oku
29.12.2021
Kâğıt

Kâğıt

Devamını Oku
25.12.2021
Geçim ve seçim: Şili dersleri

Geçim ve seçim: Şili dersleri

Devamını Oku
22.12.2021
Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Tatar Çölü’nden Tatar Ramazan’a

Devamını Oku
18.12.2021
Yeni model

Yeni model

Devamını Oku
15.12.2021
Joker

Joker

Devamını Oku
11.12.2021
Milli Görüş partileri

Milli Görüş partileri

Devamını Oku
08.12.2021
Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Drogolaşma ve Don Kişotlaşma

Devamını Oku
04.12.2021
Birincil ittifak

Birincil ittifak

Devamını Oku
01.12.2021
Oblomov’dan Don Kişot’a

Oblomov’dan Don Kişot’a

Devamını Oku
27.11.2021
‘Yoksulluk Kader Olamaz’

‘Yoksulluk Kader Olamaz’

Devamını Oku
24.11.2021
Labirent

Bir intiharın genel provası

Devamını Oku
20.11.2021
Akışına bırakmak

Akışına bırakmak

Devamını Oku
17.11.2021
Kalabalığa kaçış

Kalabalığa kaçış

Devamını Oku
13.11.2021
Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Yeni kamuculuk ve kooperatifler

Devamını Oku
10.11.2021
Truman kaçışı

Truman kaçışı

Devamını Oku
30.10.2021