Dincilik, PKK ve emperyalizm sarmalındaki Türkiye

07 Şubat 2017 Salı

Prof. Brian Arthur, “olumsuzlukların kendi aralarında dışsallıklar (yararlar) yaratarak nasıl güç kazandıklarını” karmaşa kuramında yazmıştır.(*) Bizde de “dincilik, bölücülük ve emperyalizmin negatifleri”, kendi aralarında bütünleşmişler: FETÖ ve benzeri dinci örgütleri üretmişlerdir.FETÖ’nün “kurşun askerleri”, imam bürokratları, siyasileri, gazetecileri, işadamları bu bütünleşmenin ürünleridir.
Dindarlık ve laiklik yerine dincilik, insan hakları yerine bölücülük, ulusallık yerine emperyalizm, bugün içine düştüğümüz kaos ortamına getirdi.
Bu ortamdan çıkmak için, “getiren faktörlerin tersine çevrilmesi gerekiyor”.
-Dincilik yerine laiklik ve dindarlığı getirdiğimiz zaman dinci terör örgütlerinin yolu kesilir. Cemaatçilik yerine uygar toplumsal örgütlenmelerin yolu açılır.
-Etnik ayrıştırıcılık ve bölünmenin karşısına, “çağdaş demokratik düzen koşulları” sağlanmalıdır.
-Emperyalizmin yolunu kesmek için ulusal politikaları geliştirip, “dış dünya ile dengeli bir düzene” geçilmelidir.
Bu üç faktör için de siyasal partilerin bu yönde çalışmaları ve örgütlenmeleri gerekir. Bu da ancak, çağdaş parlamenter yapı içinde sağlanabilir.
Mevcut anayasa önerisi bütün bunlara ters düşmektedir. Hatta, “olumsuz gidişi, terör dahil hızlandıracak bir yapı” üretecektir.
FETÖ’yü üreten altyapıyı besleyecektir; dincilik yerine dindarlık ve laiklik getirmiyor; ayrımcılık ve terör kaosuna karşı, demokratik ve insan haklarınadayalı bir yapı oluşturmuyor; emperyalizmin FETÖ benzeri dinci kuruluşlarının altyapısını ortadan kaldırmıyor. Hatta onların işlerini kolaylaştırıyor.
Prof. Brian Arthur “karmaşa” kuramında, “serbest piyasa ekonomisinin tek başına neden ekonomik maksimizasyona (refaha) götüremeyeceğinin” teknik mekanizmalarını kanıtlar.
Aynen bir ülkede “katılımcı demokrasi olmadan kaostan, bölünmekten, emperyalizmin arka bahçesi olmaktan kurtulamayacağının” izahı gibi.
 
Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları mı?
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran, devrimleri ile onu uygar ve çağdaş bir ülke yapmanın yollarını açan; bilimiyle, sanatıyla, uygar yaşam tarzı ile yolunu, “Ortadoğu’nun köhne ve karanlık labirentlerinden çıkararak çağdaşlığa yönelten”, uluslararası ilişkilerde Lozan ile Türkiye’yi ulusal çıkarlarını koruyacak konuma getiren; İngiliz gemisine binerek kaçan Osmanlı padişahlarının borçlarını bile son kuruşuna kadar ödeyen bir Türkiye Cumhuriyeti kurdu.
Şimdi Ata’ya ve Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmanlık edenler ne istiyorlar?
-Türkiye’yi uygar dünyadan koparıp Afganistan benzeri karanlıklara götürecek yeni padişahlar mı?
-Onlar gibi, “demokrasi yerine şeriat düzeni” mi?
-Emperyalizmin hizmetine girecek yeni Ali Kemal’ler mi?
-Hukukun üstünlüğü yerine hurafelerin egemen olduğu din ve mezhep kavgalarının içine gömüldüğü bir ülke mi?
-Dün Atatürk’ün Türk ordusu yerine işgalci emperyalistlere “icazet veren” bir düzen mi?
-Ay yıldızlı bayrak yerine yeşil ve siyahlarla dolu IŞİD’ci bir bez parçası mı?
Sorun burada; “dışımızdaki duvarları yıkmak kolaydır, zor olan içimizdeki, kafamızdaki duvarları yıkmaktır”.
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanları, kafalarının içindeki bu duvarların arasına sıkışıp kalmışlardır.FETÖ’nün kurşun askerleri ve imamları, küçük yaşlarda dinci eğitim ile kafalarının içine duvarlar örülerek üretilmişlerdir.
Bugün ülkenin içine gömüldüğü kaos ortamına,dinci FETÖ, PKK ve ikisini birlikte kullanan odaklar neden oldular.
Yeni anayasa önerisi kabul edilirse, işleri daha kolay hale gelir. AKP’liler ve MHP’liler başta olmak üzere herkesin kararını buna göre vermesi gerekir. Kaosa devam mı? Uygarlığa dönüş mü?
(*) Brian Arthur’un görüşleri için: Anılarda Gizli Kalan Bir Aydının Portresi, Doç. Arzu Azer, Derin Yay., 2016, syf. 174-176 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları