AKP dış politikasını neden değiştiremez

16 Ağustos 2022 Salı

Sovyetler Birliği 1920’li yıllardan İkinci Dünya Savaşı sonrasına, ABD (ve Batı) birinci savaştan ikincisinin sonuna kadar, küresel boyutta eksik kalmalarına kadar, “ulusal boyutta!” kendi pencerelerinden ulusal çıkarlarını koruyabilmişlerdir.

Atatürk Türkiyesi, 1920’li yıllardan 1950’lere kadar bir denge ve sentez politikasını “küresel ve bölgesel boyutlarda sürdürebildi”. Soğuk Savaş sonrası ise Batıcı (ve NATO’cu) uygulamalar Ankara’yı yavaş yavaş bugünkü duruma getirdi. Bugün ise “özde Batıcı ve NATO’cu” siyasal İslamcı angajmanlarla, iktidar hesapları yapan bir iktidar ile karşı karşıya geldik.

Çin, ABD karşısında ilerleyerek onun “eşit karşıtı” haline geldi. Daha 2001 yılında Çin’e yaptığımız akademik araştırma gezisinde çok garip bir olay da yaşamıştım: Pekin’de Komünist Partisi genel sekreter yardımcısına yönelttiğim soruya ilginç bir yanıt gelmişti. “İçeride komünizmin, uluslararası ticari ve ekonomik ilişkilerde kapitalizmin kurallarını uygulamanız bir çelişki değil mi” diye sorduğumda bana çok ilginç bir yanıt verdi: “Biz içeride komünist dış ilişkilerde ise kapitalist bir politika izliyoruz!”

Çin gerçekten de bu denli dev yatırımları bu yolla ülkesine çekerek “kapitalist piyasa koşullarını kendi yararına dönüştürüyor: bir komünist kapitalizmi”, onun kuralları, haksız rekabet yaratarak çıkar sağlayabiliyor!

AKP NEDEN ÇARESİZ

Çünkü “kapitalizmin, sosyalizmin çok defa kendine yarar sağlayacak dönüşümler yapmasına” siyasal İslam izin vermiyor. Sistemde ve uygulamalarda dinci örgütlenmelerin sistemin odak noktasına yerleştirilmiş olması buna engel.

Liberalizm ve sosyalizm ise bu konuda bilimi ve akılcılığı yanına alıyorlar. İşte bu nedenle siyasal İslamcı yönetimlerin “içerde de dış ilişkilerde de” ulusal çıkarlar ile örtüşen, bütünleşen politikalar üretmelerine olanak bulunmuyor.

AKP’nin son 18 yıl içinde iç ve dış ekonomik ve sosyal politikalarda, ulusal politikalarla örtüşen uygulamalara gitmesi söz konusu değildi.

Bu karşılaştırmalarda “zurnanın zırt dediği yer” katılımcı demokrasinin bulunup bulunmamasıdır. Çağdaş uygarlık sürecinde evrimini geliştirmiş olan toplumlar, ülkeler ve devletler ulusal çıkarları ile dış ilişkileri arasında bütünleşme ve örtüşme sağlamışlardır. Bunu beceremeyenler ise siyasal İslamcı örneklerde olduğu gibi, ulusal çıkarları ile dış politikaları arasındaki bağları tamamen koparmışlardır: tek insan rejimlerinde olduğu gibi...

Almanya’dan sevgili okurum Ali Demirel’in (Adem) bana göndermiş olduğu kendi sanat eseri olan bastonlar Bordum’da Dibeklihan’da 24 Ağustos’ta yer alacak, baston sergisinde de sergilenecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları