‘Ortak yararları’ yok etmek neden

23 Ağustos 2022 Salı

Çağdaş toplumlar (ve devletler) ortak yararları geliştirdikleri oranda ilerlemiş ve gelişmiş sayılırlar.

Ortak toplumsal değerler olarak da “katılımcı demokrasi, toplumsal ekonomik refah düzeyi ve ülkede teknolojiden büyüme hızına kadar değerler sistemi” öne çıkar.

Bu alanda gelişmiş ülkelerde iç dengeleri toplumsal ortak yararları, geliştirmeye yönelik çalışırken azgelişmiş toplumsal kısırdöngü içinde bulunan ülkelerde sistem tersine çalışır: iç dengeleri belirleyen faktörlerde ortak değerlerin gelişmesine değil, gelişmemesine yönelik etmenler öne çıkar.

Toplumsal refah ve mutluluk açısından, neden sistem ters yönde çalışır? Ekonomiden siyasete, güvenlikten kültüre neden göz göre göre negatif yönde çalışan faktörler öne çıkarlar? Bunları öne çıkaran güdüler nelerdir? Üstelik bunların göz göre göre, planlı bir biçimde meydana gelmesi adeta neden kaçınılmaz hale gelir? Hatta kimi siyasal partiler iktidara gelmeyi (ve kalmayı) bu negatif koşullara bağlarlar? AKP iktidarı da 20 yıllık iktidarı içinde, “ortak toplumsal değerlerin yerine”, neden bunu ortadan kaldırmaya yönelik uygulamalara girişmiş bulunuyor:

- Kademe kademe demokrasiden tek kişi iktidarına planlı bir biçimde geçilmiştir.

- Merkezi yönetim-yerel yönetimler kavgası kullanılarak ortak (ve toplumsal) yararlar tahrip edilmektedir.

- Günlük yaşam tarzı üzerinde baskılar yapay bir biçimde artırılarak toplum “kutuplaştırılmaktadır”.

- Devlet partisi (ve parti devleti) uygulamalarına gidilerek toplum bölünmektedir.

Bu uygulamaların Türkiye’yi sürüklediği olağanüstü olumsuz sonuçlar biline biline neden bu yol tercih edilmiştir?

Siyasal İslam ideolojisi ile bu yol stratejik bir hedef olarak mı saptanmıştır?

20 yıldır Türkiye’nin yaşadıkları, bu tezi doğrular niteliktedir.

***

24 Ağustos’ta Bodrum’daki Dibeklihan Kültür ve Sanat Köyü’nde yapacağım sohbet toplantısında bu konulara da değineceğim. Türkiye’nin ortak değerlerinin geliştirilmesi konusundaki görüşleri de tartışacağız.

Aynı tarihte Dibeklihan’da baston sergimin de açılacak olması “ironikomik bir durum da yarattı”! Düşerek kalça kemiğimi kırdığım için bir süre bastonla yürümek zorundayım: baston deyip de geçmeyin: “Milattan öncesinin binlerce yılından, firavunlardan, 1920’lerin 1930’ların Charlie Chaplin’ine uzanan bir insanlık serüveninin, bunun yol haritası olmuş! Firavunun gücünden ve diktasından, Charlie Chaplin’in çocuksu ve muzip masumiyetine kadar uzanan bir insanlık serüveni iç içe geçmiş!”

Denktaş’ın, Rahmi Koç ve Haldun Taner’in bana armağan edilen bastonları da  karizmatik figürlerle buluşmuşlar.

Bizim Nasrettin Hoca’nın Mezopotamya mizah kültüründeki yeri ile bütünleştirdiğimiz zaman, işin cazibesi daha da açık hale gelir...

Yazımın başlığı “ortak yararlar” meselesi, sanılanın aksine Charlie Chaplin’den de firavunlardan da Nasrettin Hoca’dan da fazla uzak bir noktada değiller...

Bu arada toplantı sonrasında yeni çıkan kitabım “Fatih’ten Beyoğlu’na Benim İstanbul’um”u da imzalayacağımı duyurmuş olayım...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları