Özdemir İnce

Tarih pilici değil tarih bilinci

16 Eylül 2022 Cuma

Bizde genellikle milliyetçi ve muhafazakâr gericiliğin Osmanlı sefer ve fetihlerinin anlatısı sandığı tarih, çeşitliliği ve karmaşıklığı ne olursa olsun geçmişteki gerçeklerin ve olayların hem incelenmesi hem de yazılmasıdır. Tarih aynı zamanda bir insan ve toplum bilimidir. “Toplum bilimi” dendiğinde bağlama ekonomi ve sosyoloji de girer.

9 Eylül günü, İzmir’in 100. Kurtuluş Günü kutlamasında konuşan kentin Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “100 yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeydi” dedi.

Tunç Soyer, tarihsel bir gerçeği ve doğruyu söyledi ama akıl almaz ve paranoyak bir tepkinin hedefi oldu. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye göre konuşma “İflah olmaz bir cahillik, tedavisi imkânsız devşirme hastalığı” imiş... AKP’nin parti sözcüsü Ömer Çelik’e göre ise konuşmanın “Osmanlı Devleti’ni hedef alması şuursuzluk... (ve) Cumhuriyetimize sahip çıkmak için tarihimizin büyük köklerinden Osmanlı Devleti ile kavga etmek milletimizin kimliğine saldırı” imiş...

Üçüncü olarak “Atina belediye başkanı Tunç Soyer’i izleyince bir kez daha anlıyoruz ki işgalcilerin tamamını denize dökmemişiz!” diyen AKP’li Şamil Tayyar eleştirmeye değer bir kimse değildir.

Tunç Soyer’in konuşmasında ayranları kabartan söz (Bu toprakları yönetenler, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeydi) M. K. Atatürk’ün Söylev’inin sonunda yer alan “Gençliğe Sesleniş”in son bölümüdür: “Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve Cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”

Tarih bilinci gereği biraz mürekkep yalamış her vatandaşın ezbere bilmesi gereken sözlerdir, gerisi hamaset ve mugalatadır (yanıltmaca)! Tunç Soyer’e kalleşçe saldıranlar gerçekte Atatürk’e saldırmaktadır. 

Osmanlı beyliği ve devleti Orta Asya’dan göçle gelen Türkmenler tarafından kuruldu. Avrupa topraklarının fethiyle birlikte tarihçilerin “Greko-Slavo-Türk” olarak tanımladığı “çokuluslu ve çok dinli” bir imparatorluğa dönüştü ve bu dönüşümle birlikte Türkmenler Saray’dan ve yönetimden uzaklaştırıldı. Bu doğru ve gerçeği öğrenmek isteyenler Mustafa Akdağ’ın Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası “Celali İsyanları” ile Türkiye’nin İktisadi ve İçtimai Tarihi  ve Halil İnalcık’ın Devlet-i Aliyye ile Osmanlı Tarihinde İslamiyet ve Devlet adlı kitaplarını mutlaka okumalıdır. Prof. Dr. Mustafa Akdağ’ın “Türk Halkının Dirlik ve Düzenlik Kavgası” (Bilgi Yayınevi, 1975) adlı şaheserinin 78. sayfasından aktardığım şu cümleyi lütfen dikkatle okuyun: “1564’te Anadolu’da büyük bir kıtlık çıktığı görülüyor. Çeşme’den yollanan bir arzda, açlığın dehşetinden bahsolunurken, halkın ekserisinin ‘ot otladıkları’ kaydolunmuştur.” 1564 yılında Muhteşem Süleyman saltanat sürmekteydi. Bu iyi biline!

Fethedilmiş Hıristiyan ülkelerin soylu sınıfından toplanan esirlerin Osmanlı yönetimine gelmesiyle kurulan Kul Sistemi (Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye, (Yapı Kredi Yayınları, s.205) ile Osmanlı yönetiminin Türklükle ilişkisi kalmamıştır. Sadrazamlar İstanbul’un fethine kadar Türk iken 1922’ye kadar görevlendirilen 218 sadrazamın yüzde 90’ı Hıristiyan dönmesiydi. 5.2.1623-30.8.1623 arasında sadrazam olan Arnavut asıllı Mere Hüseyin Paşa, Türkçe bilmezdi.

Gerçek şudur ki ilk Türk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı’nın devamı değildir. Türkmenliği reddetmiş olan Osmanlı bizim atamız olamaz!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sorumluluk 16 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları