Tarih cahilleri ve tarih inkârcıları için bir kez daha okunması için dökümlü bir şekilde ve tekrar yazıyorum: Tek parti döneminin Cumhuriyet Halk Partisi EŞİTTİR Cumhuriyet rejimi. Tamam mı? Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ni, Kurtuluş Savaşı’nı yönetip kazananlar kurdu. Yani hemen sonra Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)... Bu doğru ve gerçeği AKP Genel Başkanı RTE bilmeyebilir ama Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan bilmek zorundadır, bilmeye mahkûmdur.
AKP Genel Başkanı RTE, bir konuşmasında kullandığı “Stockholm sendromu” (katiline âşık olmak) kavramı dolayısıyla CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e öfke ve kinle saldırıyor:
“Şimdi çıkmış, artık ismini bile duymaya tahammül edemedikleri selefi Kılıçdaroğlu gibi birilerini cellat olmakla itham ediyor. Neymiş? DEM Parti’nin terörsüz Türkiye sürecine katkı vermesi Stockholm sendromuymuş. Yani celladına âşık olmakmış. Yahu insanda biraz utanma, mahcubiyet olur. Ya sen ömrün boyunca hiç mi CHP’nin utanç lekeleriyle dolu tarihini okumadın? Tek parti faşizminin bu millete neler yaşattığını hiç mi öğrenmedin? Sen kimin cellat kimin mağdur olduğunu bilmiyor olabilirsin ama benim Kürt kardeşim kimin cellat olduğunu çok iyi bilir.
İstiklal Mahkemeleri’nde alelacele kararlar alıp darağaçlarında iskemleyi kimin devirdiğini; merhum Menderes’i, Polatkan’ı, Zorlu’yu adım adım darağacına kimin taşıdığını; şimdi ardından timsah gözyaşları döktükleri Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamlarına kimin sessiz kalarak onay verdiğini; ‘terörle mücadele’ adı altında Tunceli’den başlayarak bizim dönemimize kadar Kürt kardeşlerimizin kanını kimin döktüğünü benim milletim çok iyi bilir. Sayın Özel, hedef saptırmasın, kendini boşu boşuna hiç yormasın. Eğer cesareti varsa ve bir cellat görmek istiyorsa aynaya baksın. Kendi tarihine baksın, CHP’nin geçmişine baksın, celladı orada zaten görecektir.”
Yukarıda okuduğunuz konuşmayı bir partinin partizan ve jakoben genel başkanı yapabilir; Atatürk ve İnönü’yü adlarını anmadan “katil” ve “cellat” sıfatlarıyla tanımlayabilir ama Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanı, kim olursa olsun böyle bir sorumsuzluk yaparsa ayıplanır ve kınanır. Bilmeyenin bilip öğrenmesi için Kurtuluş Savaşı’mızın başladığı 1919 yılından itibaren Kürt isyanlarını yazıyorum: 1-Simko isyanı: 1919-1922 2-Ali Batı isyanı: 11 Mayıs 1919 3-Mahmut Berzenci isyanı 4-Koçgiri isyanı: 9 Mart 1921 (İnönü Savaşı’ndan önce) 5-Beytüşşebab isyanı: 4 Eylül 1924; 6-Şeyh Sait isyanı: 3 Şubat-30 Mayıs 1925 7-Diyarbakır Nehri isyanı: 10 Haziran 1925 8-Reşkotan ve Raman Tedip Harekâtı: 7 Ağustos-23 Ağustos 1925 9-Batman Seyit Taha ve Seyit Abdullah isyanları: 1925 10-Şemdinli Jilyan isyanı: 1926 11-Siirt Eruhlu Yakup Ağa isyanı:1926 12-Pervari Güyan isyanı: 1926 13-Siirt Birinci Ağrı Harekâtı: 16 Mayıs-17 Haziran 1926 14-Koçuşağı isyanı: 1926 15-Silvan Hazro isyanı: 21 Ocak 1926 16-Diyarbakır Mutki isyanı: 26 Mayıs-25 Ağustos 1927 17-Mutki İkinci Ağrı Harekâtı 13-20 Eylül 1927 18-Bicar Tenkil Harekâtı 7 Ekim-Kasım 1927 19- Irak Bicar Resul isyanı, 22 Mayıs-3 Ağustos 1929 20-Tendürek Harekâtı: 14-27 Eylül 1929 21-Savur Tenkil Harekâtı: 20 Mayıs-9 Haziran 1930 22-Zeylan isyanı: 20 Haziran-Eylül 1930 23- Ali Can isyanı: 7 Temmuz 1930 24-Tutak Oramar ayaklanması: 16 Temmuz-10 Ekim 1930 25-Üçüncü Ağrı Harekâtı: 7-14 Eylül 1930 26-Ağrı Dağı Şeyh Mahmut Berzenci isyanı: Eylül 1930 27-Buban aşireti isyanı,1934 28-Siirt Abdurrahman isyanı,1935 29-Abdulkuddüs isyanı,1935 30-Siirt Sason isyanı,1935 31-Dersim isyanı, 1937 32-Seyit Rıza isyanı, Tunceli, 1937 33-PKK: 1984-2025...
AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çok değerli Kürt kardeşleri, Cumhuriyetin kuruluş sürecinin başladığı 1919 ile 1937 yılları arasında 32 kez Cumhuriyet devletine isyan etmişler. R.T. Erdoğan, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i “Tek parti faşizminin bu millete neler yaşattığını hiç mi öğrenmedin? Sen kimin cellat kimin mağdur olduğunu bilmiyor olabilirsin ama benim Kürt kardeşim kimin cellat olduğunu çok iyi bilir” (Hürriyet, 4.12.2025) diye paylıyor. Bu durumda (1919- 1937 yılları arasında ülkeyi kim yönetiyorsa o cellat olmakta öyle değil mi? Kim?
Erdoğan’ın sevgili Kürt kardeşleri Kürt aşiret bey, ağa ve şeyhlerinin yönetiminde ve onların derebeylik sömürü düzenini sürdürmek için tamı tamına 32 kez isyan etmişler. Vay benim anam babam, vay benim köse olmayan 55 yıllık sakalım! Ey AKP’nin genel başkanı, zatı âlileriniz Atatürk’ün yerinde olsaydı Cumhuriyete, başta ayrılmak üzere türlü nedenlerle isyan eden değerli Kürt kardeşlerinizi yüreklendirmek için alkışlar ve isyana neden olan isteklerini “Emriniz olur” diyerek yerine mi getirirsiniz? Adamlar Cumhuriyet devletinden ayrılmak istiyorlar ya da yönetim tarzlarına isyan ediyorlar.
Demek Cumhuriyetin varlığını savunmak ve korumak, uygarlık devrimlerini çağdaşlaşmak bilinç ve ülküsüyle uygulamak “tek parti faşizmi”, isyan suçlularını cezalandırmak “cellatlık” oluyor ha?! Bu sıfatları ancak Cumhuriyet düşmanları kullanabilir. Demek Cumhuriyetin kendini savunmak için suçluları cezalandırması faşizm ve cellatlık, suçlular da kurban oluyor!
Bu arada İstiklal Mahkemeleri karalamadan paylarını güzelce almaktalar. Şimdiye kadar sadece mürtecilerin karşı çıktığı mahkemeler.
“Arkamdan ne derler”, “Tarih benim için ne yazacak” kaygısı taşımayan insanların vay haline... Her şey mübahtır onlara göre, onlar için. Ama insanlar söyler ve tarih mutlaka yazar! Ve bu yazı asla silinemez! Tarih asla unutmaz! Tarihin kitabında “mahşer günü” (hesaplaşma günü) diye bir bölüm yoktur; her gün mahşerdir!