3 Kasım 2002’yi hatırlamak!
Özdemir İnce
Son Köşe Yazıları

3 Kasım 2002’yi hatırlamak!

28.11.2025 04:00
Güncellenme:
Takip Et:

3 Kasım 2002 günü olanı, olanları aramızdan kaç kişi anımsamakta? Google’a bakıyorum ve baştan sona okuyorum, “uğursuz” bir gün! Kaderin ağlarını düğümlediği bir gün mü, yoksa yeteneksizlik ve dar görüşlülüğün tongaya bastığı gün mü? Ahmaklık ve budalalık yüzünden “Tongaya basarsın”, tuzağa düşersin, bunun adı kader olur. Kader diye bir şey yoktur ama diyalektik diye bir ŞEY vardır. Herakleitos “Aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz” der ki bu dediği diyalektiğin ta kendisidir. Bizdekiler nereye aktığını bilmedikleri bir ırmakta durmadan çimerek bu bela ırmağında kurtuluş ararlar.

Ama biz burada durup tarih sayfalarında eşinelim biraz:

[4 Mayıs 2002’de Başbakan Bülent Ecevit’in rahatsızlanarak hastaneye kaldırılması üzerine, ilerleyen yaşının da etkisiyle görevine devam edip edemeyeceği yönünde tartışmalar başladı. Tartışmalar Demokratik Sol Parti’nin (DSP) içine de yansıdı; 8 Temmuz’da Hüsamettin Özkan’ın başbakan yardımcılığı ve DSP’den ayrılmasıyla başlayan istifa dalgasıyla temmuz ayı içinde DSP meclis grubunun sayısı yarı yarıya düştü.

Bu gelişmeler sırasında koalisyon hükümetinin ikinci büyük ortağı Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 7 Temmuz 2002 günü, partisinin Bursa il teşkilatının Keles ilçesinde düzenlediği 11. Kocayayla Türkmen Kurultayı’nda yaptığı açıklamada 3 Kasım 2002 tarihinde erken seçim yapılmasını istedi ve dediği yapıldı ama umduğunu bulamadı.

Türkiye genelinde uygulanan yüzde 10 seçim barajlı d’Hont sistemi nedeniyle, seçime katılan 18 siyasi partiden yalnızca Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) bu barajı aşarak Meclis’e milletvekili sokmayı başardı. Oyların yüzde 34.3’ünü alarak kazandığı 363 milletvekilliği ile tek başına iktidar olan AK Parti, TBMM’nin üyelik sayısının yaklaşık yüzde 66’sını alarak liste usulü çoğunluk sisteminin uygulandığı 1950’li yıllardan sonra TBMM’deki en büyük temsil gücünü elde eden siyasi parti oldu. 1999’da seçim barajını aşamayan Deniz Baykal liderliğindeki CHP ise oyların yüzde 19.39’unu alarak ana muhalefet partisi oldu.

İktidardaki Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi’nin yanı sıra önceki dönemde TBMM’de temsil edilen muhalefet partilerinden Doğru Yol Partisi, Saadet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi’nin de seçim barajını aşamayarak TBMM’ye giremediği seçimler, Türkiye’nin siyasetini temelinden sarsan büyük bir değişim olarak nitelendirildi. Seçim barajı nedeniyle temsil edilemeyen oy sayısı tarihte eşi benzeri görülmemiş bir şekilde yüzde 46.33 oranla 14 milyon 545 bin 438 oldu.] (Wikipedia)

Devlet Bahçeli’nin bu hamarat ama düşüncesiz kararı ülkenin gidiş yönünü tıkamış ve suyun AKP arkına akmasının önünü açmıştır. Ve bu son olmayacak; sonunda MHP, AKP ile koalisyon ortağı, daha doğrusu stepne olacaktır.

Devlet Bahçeli, Kocayayla Türkmen Kurultayı’nda yaptığı açıklamadan başlayarak sanki kimlik değiştirip bir kâhine dönüştü ve o güne kadar ne yaptıysa artık bunların tam tersini yapmaya başladı.

Neden? Durup dururken, hesap kitap yapmadan, kendi gücünle öteki partilerin gücünü tokuşturmadan meydan okurcasına seçim isteyeceksin ve sonunda TBMM dışında kalacaksın!!! Böyle bir durumda MHP’nin genel başkanlığından gönderilmesi gerekmez mi? MHP’ye göre gerekmiyormuş ki hâlâ partinin başında ve partisini AKP’nin sembiyotik ortağı haline getirdi. (Simbiyoz ya fiziksel olarak birbirine bağlı ya da biri diğerinin içinde yaşayan organizmaların durumunu ifade eder. Simbiyoz, iki ya da daha fazla canlı arasındaki ilişki ile ilgilendiği için bu canlılar arasındaki ilişki, “Simbiyotik ilişkiler” olarak ifade edilir.)

MHP güya cumhuriyetçi, milliyetçi, (sosyal değilse bile) laik bir parti. MHP programında şu ilkeler yer almaktadır: Milliyetçilik, ülkücülük, ahlakçılık, ilimcilik, toplumculuk, köycülük, hürriyetçilik, şahsiyetçilik, gelişmecilik ve halkçılık.

Böyle bir parti, milliyetçi, Türkçü, ülkücü, ahlakçı, bilimci, toplumcu, köycü, gelişmeci ve halkçı olamayan AKP gibi bir zenginci, yağmacı, tutucu, İslamcı, ümmetçi bir parti ile nasıl olur da bir ortakyaşarlık birliği sürebilir, “stepne” olduğu için mi?

Bu ancak köklü bir metamorfoz (başkalaşım) zoruyla olur. Bu başkalaşıma yol açan iç ve dış etkenlerin neler olduğunu, kendi adıma, ben bilemiyorum. Bilen varsa lütfen yazsın bana! Faşist bir yönetim kurmak için kadrolaşma hesapları mı? AKP kaçın kurası, buna izin verir mi? Bu gidişin sonu korkarım felaket olacak ama MHP’nin değil, AKP’nin değil, Türkiye’nin felaketi. Bitirmeden sormak istiyorum: Sadece Türkiye’nin tanıdığı Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni Türkiye’ye bağlamayı düşünmek, nasıl oluyor da Devlet Bahçeli için mümkün oluyor? Aynı Devlet Bahçeli, TBMM’de kurulan komisyonun PKK elebaşısı Abdullah Öcalan’ı İmralı’da ziyaret etmesinin “tarihi bir gelişme” olduğunu söylüyor. Kimse gitmezse güya kendisi gidecekmiş. Bu ziyaretin anayasaya aykırı olduğu ve yargılanmaları gerektiği yönündeki görüşlere de karşı çıkan Bahçeli “Yeter ki terör hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılsın. Bizim sonumuz da varsın darağacı olsun” diyesiymiş... “Terörsüz Türkiye hedefinin en ciddi muhataplarından biri İmralı’dır” diyen Bahçeli, Öcalan’la görüşen üç komisyon üyesinden biri olan MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’a teşekkür etmiş.

Ve bu şenlik, asılmasını istediği ve “çocuk katili” olarak tesmiye ettikleri (adlandırdıkları) Öcalan’ı konuşmak üzere TBMM’ye davet ettiği gün başladı. “Al başına püsküllü belayı!” 

Yazarın Son Yazıları

Atatürk’ü örnek verip...

1 Ekim 2025 günkü Sözcü gazetesinin 11. sayfasında şöyle bir haber yayımlandı:

Devamını Oku
16.12.2025
Piliç değil bilinç

İnsanın kendisine sorduğu “Ben kimim” sorusu ve bir sorgulayıcının ona sorduğu “Sen kimsin” sorusu, gerçek anlamda, o kişiye varlığının adresini sormaktan başka bir şey değildir.

Devamını Oku
14.12.2025
MHP’li Semih Yalçın’a cevap

7 Aralık 2025 günü yayımlanan ve MHP’nin siyaset dağarı ile tarzını tasvir ettiğim “Vehim denen şey” başlıklı yazıma partinin genel başkan yardımcısı ve yazıda adı geçen kişinin (Semih Yalçın) tepki göstereceğini kuşkusuz tahmin ediyordum.

Devamını Oku
12.12.2025
Tek parti=Cumhuriyet

Tarih cahilleri ve tarih inkârcıları için bir kez daha okunması için dökümlü bir şekilde ve tekrar yazıyorum:

Devamını Oku
09.12.2025
Vehim denen şey

1. Gerçekte var olmayan fakat var olduğu sanılan, varmış gibi tasarlanan düşünce ve zan.

Devamını Oku
07.12.2025
Ekümeniklik mavalı

Şu kavanoz kıçlı dünyada her nesnenin, olgu ve olayın bir tanımı vardır.

Devamını Oku
05.12.2025
Kürtçe güçlendirilecekmiş...

Kürtçe güçlendirilecekmiş, hatta kalıcılaştırılacakmış.

Devamını Oku
02.12.2025
30 Kasım 2007

Gelecek yıllarda adını sık sık anmak zorunda kalacağımız Prof. Dr. Engin Arık (14 Ekim 1948) 30 Kasım 2007 günü (nedeni kuşkulu) bir uçak kazasında ekibiyle birlikte aramızdan ayrılmıştı.

Devamını Oku
30.11.2025
3 Kasım 2002’yi hatırlamak!

3 Kasım 2002 günü olanı, olanları aramızdan kaç kişi anımsamakta?

Devamını Oku
28.11.2025
Eski defterler...

Eski defterler son derece önemlidir.

Devamını Oku
25.11.2025
AKP’yi iktidara getiren seçim

1 Kasım 2002 günü “İki gün sonra 3 Kasım 2002” başlığıyla Hürriyet gazetesinin Avrupa baskısında...

Devamını Oku
23.11.2025
Devri sabık yaratmak

Devri sabık yaratmak, Türkiye siyasi tarihinde yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması vb. anlamında kullanılan ifadedir.

Devamını Oku
21.11.2025
Toplu iğne ve nankörlük

Basında yer alan haberlere göre, Cumhuriyetin kuruluşunun 102. yıldönümü münasebetiyle savunma sanayisindeki gelişmeleri anlatan AKP genel başkanı ve Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, “Dünya genelinde satılan her 100 İHA’dan 65’ini biz tedarik ettik, 180 ülkeye ürün ihraç ettik. Sizleri 25 yıl geriye götürmek istiyorum, ülkemizde bir toplu iğne üretebiliyor muyduk” demiş.

Devamını Oku
18.11.2025
‘Entel-dantel Özdemir Bey’in itirazı

“Eşit anayasal vatandaşlık...

Devamını Oku
16.11.2025
Bir veda için adagio*

Değerli okurlar, bir terslik yüzünden 28 Mart 2025 günü yayımlanan bu yazıyı bir kez daha okumak zorunda bıraktığım için lütfen bağışlayın beni.

Devamını Oku
14.11.2025
Karakuşi siyaset

Kuzey Kıbrıs’ta cumhurbaşkanlığı seçimini ana muhalefetin adayı Tufan Erhürman’ın kazanmasının ardından, genel kanıya göre, MHP lideri Devlet Bahçeli önemli bir açıklama yaptı.

Devamını Oku
11.11.2025
İşin aslı

Kürtçülerin, Türkiye’nin demokrasi bağlamında atacağı ilk adımın “ilkokuldan üniversiteye Kürtçe anadilde öğrenim hakkının anayasada yer alması talebinin yerine getirilmesi” olduğunu biliyoruz.

Devamını Oku
09.11.2025
Bir kez daha emriniz olur!

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, Devlet Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” süreciyle ilgili olarak düşüncelerini eleştiriyor.

Devamını Oku
07.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (3)

CERN’in (European Center for Nuclear Research-Avrupa Parçacık Fiziği Araştırma Merkesi) evrenin oluşumuyla ilgili olarak yapmaya başladığı deney Türkiye’yi birden bilim dünyasının göbeğine getirdi.

Devamını Oku
02.11.2025
Kurtarıcının adı toryum (2)

Özdemir İnce: Uranyum bu kadar belalı bir madde, tehlikeli, radyasyon yayıyor.

Devamını Oku
31.10.2025
Dreyfus A la Turca

Hüseyin Gün 4 Temmuz 2025 günü tutuklandığına göre işlem çok daha önce başlamış olmalı. Demek ki Merdan Yanardağ’ın casusluğu (!) o günden çok daha önce belli olmuş olmalı. Öyle değil mi? Gecikme operasyon icabı mı aceba? Yoksa kerrat cetvelini (çarpım tablosunu) bilmeyen kasap hali mi?

Devamını Oku
28.10.2025
Kurtarıcının adı toryum (1)

21 Ekim 2025 Salı günü yayımlanan “Toryum dedikleri şey” başlıklı yazımla “toryum” adlı ender elementle tanıştınız.

Devamını Oku
26.10.2025
Bir kez daha toryum denen mucize

Gazetelerde, kitaplarımda yayımlanmamış yazı(lar) da var zulada.

Devamını Oku
24.10.2025
Toryum dedikleri şey

Ülkemizde edebiyattan en ince bilimlere kadar tuhaf bir alışkanlık vardır.

Devamını Oku
21.10.2025
Dilini eşek arısı soksun!

Eşek arısının nasıl soktuğunu çok iyi bilirim.

Devamını Oku
19.10.2025
UYANIN

Uyanın, uyanın artık, ey yitik insanlar!

Devamını Oku
17.10.2025
Yerçekimi

Yerçekimi denen şeyi ben bulmadığım için ortak mal Vikipedi’ye başvurarak tanımını bilginize sunuyorum.

Devamını Oku
14.10.2025
Sorumluluk

Biraz önce en küçük kardeşim Bülent telefon etti.

Devamını Oku
12.10.2025
Comandante Che Guevara

Deniz kıyısına oturup da denize girmediğim, içki içtiğim günler.

Devamını Oku
10.10.2025
Sisifos olarak

Okuyacağınız yazı 6 Eylül 2020 günü gazetemizde yayımlanmış.

Devamını Oku
07.10.2025
Gündelik hayat ve kuralları

Uzun süredir, gündelik hayatın türlüsüyle, sağlık işleriyle, bilgisayarımla, internetle, telefon santralcılarıyla, sekreterlerle başım hiç de hoş değil.

Devamını Oku
05.10.2025
Yürrü kerreste müdürü

Mersin’de, çocukluğumda, o zamanlar adı Bozkurt olan caddenin üzerindeki Büyük Çıkmaz Sokak’ta (artık çıkmaz değil) otururduk.

Devamını Oku
03.10.2025
Düşman bile yapmaz

Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras, doğal zenginlikleri ve tarihi mirasıyla dünya çapında ilgi gören Muğla’nın, rant uğruna tehdit altında olduğunu söyledi.

Devamını Oku
30.09.2025
Müslüman birey yoktur*

Defterlerimden birine yazdığım ancak kaynağını yazmayı ihmal ettiğim alıntı şöyle...

Devamını Oku
28.09.2025
Zırva tevil götürmez (2)

Zırvalıkla ilgili ilk yazıyı 29 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet gazetemizde yayımlamıştım.

Devamını Oku
26.09.2025
RTE ne yapmak istiyor?

Basından bir haber: “Kabine toplantısı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Beştepe’deki sarayında toplandı. Saat 14.30 sıralarında başlayan ve iki saat süren toplantıda, PKK’nin sembolik silah bırakma töreni ve Meclis’te komisyon kurulması çalışmalarıyla devam eden süreç, orman yangınları ve Gazze gibi başlıklar görüşüldü. Toplantının ardından konuşan Erdoğan, CHP’ye seslenerek ‘Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır’ dedi.”

Devamını Oku
23.09.2025
Emekliler ve iktidar

Televizyonların emeklilerin hal-i pür melalini tanımlayıp aktarmak için seçtikleri insanların neredeyse tamamı garip bir ruh durumu içinde.

Devamını Oku
21.09.2025
Mahşer günleri

Bu yazıyı yazmaya değerli ve genç yoldaşım Zülâl Kalkandelen’in 3 Eylül 2025 günlü Cumhuriyet’te yayımlanan “Ortadoğu kazanı fokurduyor” başlıklı yazınında yer alan Cengiz Çandar’la yapılan söyleşiden aktardığı şu bölümü okuyunca karar verdim...

Devamını Oku
19.09.2025
Din ve tarafsızlık

Hemen yazalım sonra neyin ne olduğunu açıklayalım: Teokratik yönetimde devlet başkanı genellikle bir dini liderdir.

Devamını Oku
14.09.2025
Rezillik, utanmazlık, alçaklık

31 Ağustos 2025 günlü Cumhuriyet’in birinci sayfasındaki “Zafer coşkusu” manşetin altında yer alan utanç verici haber şöyle...

Devamını Oku
12.09.2025