7 Aralık 2025 günü yayımlanan ve MHP’nin siyaset dağarı ile tarzını tasvir ettiğim “Vehim denen şey” başlıklı yazıma partinin genel başkan yardımcısı ve yazıda adı geçen kişinin (Semih Yalçın) tepki göstereceğini kuşkusuz tahmin ediyordum. Ancak böyle bir dizginsiz tepki beklemiyordum.
Semih Yalçın’a göre Cumhuriyet gazetesi meğer “Felaket tellalı, emperyalizm taşeronu, oportünist ve revizyonist” imiş ve benim “solcu yüzüm” tamamen tersine dönmüş imiş. Sözde “entelektüel” Özdemir İnce’nin “çirkin dilli” üslubu “Sokak lisanı bile değil, köprü altı üslubu” imiş.
Semih Yalçın’ın Cumhuriyet gazetesi için kullandığı sıfatlar, çamura bulamaya kalkıştığı yazımın ne denli haklı olduğunun kanıtıdır. O sıfatlar AKP’ye ve stepnesi olan “küçük” ortağına yaraşır ve yakışır. O sıfatlar ancak Atatürk dönemi CHP’si yönetimini “faşizm ve cellatlık”la suçlayan genel başkanlı AKP’ye katlanan siyasetçiye yaraşır.1 Bu ağızla ancak tarih bilincinden yoksun kimseler konuşur. Demek Atatürk “faşist” ve “cellat” ha? Öyle mi?
Özdemir İnce’nin yaşamöyküsünü, yazarlığını, Türkçe ve yabancı dillerde yayınlarını bilenler bu sıfatlandırmalara ancak gülerler. MHP ve yöneticileri çağdaş ve donanımlı bir muhalefet yapacak kadar “çağının çağdaşı” olamadılar. Bu kafayla da asla olamayacaklar. Kendilerini “ülkücü” fasit dairesiden (kısırdöngü) kurtarabilecek evrim geçiremediler. “Sözde entelektüel”miş Özdemir İnce. Önce biyografisini oku! Gülerler adama.
Bana saldırmasına yol açan yazıdan iki gün önce (5 Aralık 2025) yayımlanan yazımı bir kez daha yayımlıyorum. Belki muhalefette malzeme olarak kullanmayı becerirler.
***
EKÜMENİKLİK MAVALI
27 Kasım 2025 tarihli Cumhuriyet gazetesinin 8. sayfasında “ADD’den ‘ekümeniklik’ tepkisi” başlıklı bir yazı okudum. Fener Rum Patriği Bartholomeos “ekümeniklik” 2 sıfatı için dalavere çeviriyormuş da Lozan Antlaşması’nı delmeye çalışıyormuş da. Bir yığın saçmalıklar! Fener Rum Patrikhanesi statü itibarıyla “ekümenik” ise Atatürk’e karşın olsa bile nafiledir! Sen bilmen gerekeni bilmeyeceksin sonra Atatürk’ten “medet” umacaksın. Önce bir araştır, “Ekümeniklik nedir?” varsa olan yazıları oku. Böyle adamlar kafamı attırıyor. Bu konuda 4 Aralık 2004 tarihinde Hürriyet gazetesinde yayımlanan yazımı bilginize sunuyorum. Bu konuda başka yazılarım da var ama adres vermiyorum. İhtiyacı olan arar bulur! Acaba benden başkaları da yazdı mı?
FENER RUM PATRİKHANESİ NEDEN ÖKÜMENİK DEĞİL?
Başbakanlık, kamu personeli için bir genelge yayımlayarak Fener Rum Patrikhanesi ve patrik hakkında “ökümenik” sıfatının kullanıldığı hiçbir toplantıya katılmamalarını istedi. Bunun çok açık anlamı şudur: Türkiye Cumhuriyeti devleti Fener Rum Patrikanesi’nin ökümenik olduğunu kabul etmiyor.
Peki nedir bu kabul edilmeyen ökümeniklik? Grekçe “œkoumene” sözcüğünden gelen ökümenik (œcuménique) sözcüğünün üç anlamı vardır: 1. Evrensel; 2. Bütün kiliseleri içine alan; 3. Evrensel yargılama yetkisi.
Daha kolay anlaşılması için bir örnek vereceğim: Roma’da bulunan papalık ökümenik bir makamdır ve Katolik papanın ökümenik olduğu Türkiye tarafından da kabul edilmiştir.
Bir kilisenin ökümenik olmasının ilk koşulu, öteki kiliseler tarafından ve aynı mezhebin kiliseleri tarafından öyle kabul edilmesidir. Roma’daki papanın bu sıfatı kabul ediliyor ama İstanbul patriğinin bu sıfatı kullanması kabul edilmiyor. Ancak Fener Rum Patrikhanesi’nin “primus inter pares” (“eşitler arasında birinci”) sıfatı Ortodoks kiliseleri arasında tartışılmamaktadır ama bunun ökümeniklik ile hiçbir ilişkisi yoktur.
Hıristiyanlık tarihinde yedi genel konsil (din bilginleri kurulu) toplantısı ve kararları çok önemlidir.
- Birinci İznik Konsili: MS 325 yılında toplanan bu konsil, kiliseyi yapılandırmıştır. Buna göre üç ökümenik kilise kabul edilmiştir: Roma, İskenderiye ve Antakya. Bu üç kilise dışında hiçbir kilise ökümenik sıfatına sahip değildir.
- İkinci Konsil (Konstantinopolis, 381): Kilise hiyerarşisi içinde Roma’nın önceliği kabul edildi. İkinci sıra İskenderiye’nin elinden alınıp başkent olduğu için Konstantinopolis’e verildi.
- MS 395 yılında Roma’nın ikiye bölünmesi ve Konstantinopolis’in Doğu Roma’nın başkenti olması dolayısıyla Konstantinopolis Piskoposluğu öne çıkarıldı. Örneğin, MS 451 yılında Kadıköy’de toplanan Dördüncü Konsil’de, papalık delegelerinin bulunmadığı altıncı oturumda Konstantinopolis’in ikinciliği onaylandı.
- 1054 yılında Ortodoks Kilisesi, Roma’dan tamamen ayrıldı. Ama Bizans döneminde patrikhanenin ökümenik sıfatı öteki kiliseler tarafından onaylanmadı.
- Osmanlı Devleti, Ortodoks uyruklarını Fener Rum Kilisesi’nin çatısı altında toplayıp “millet” olarak kabul etti; Fatih Sultan Mehmet, patrike vezir statüsü ve “millet başı” unvanı verdi. Osmanlı, temel politikası gereği, Roma’ya karşı patrikhaneyi desteklemiştir.
24. piskopos zamanında İznik’te toplanan konsilin Konstantinopolis Piskoposluğu’nu patrikliğe dönüştürdüğü biliniyor. Ancak, bunun ökümenliği kapsayıp kapsamadığını Katolik Roma’ya, Atina ve Kudüs kiliselerinden başka ökümenik Antakya Süryani ve ökümenik İskenderiye kiliselerine; Habeş, Bulgar, Sırp, Rus, Ermeni ve Nasturi kiliselerine sormak gerekiyor. Büyük bir olasılıkla yanıtları dinsel açıdan olumsuz olacaktır.
Başka bir deyişle, aralarında ABD de olmak üzere herhangi bir dünyevi iktidarın İstanbul Patrikhanesi’ne “ökümenik” sıfatı verme hakkı yoktur. İsteyen öteki kiliselere sorsun!... (4.12.2004)
***
Ekümenik ya da ökümenik sıfatına sadece İsa’nın havarilerinden biri tarafından kurulan bir kilise sahip olabilir.
---
1- R.T. Erdoğan: “CHP, cellat görmek istiyorsa geçmişine baksın.”
2- Sözcüğün Türkçe doğru yazılış ve okunuşu böyledir.