Gelecek yıllarda adını sık sık anmak zorunda kalacağımız Prof. Dr. Engin Arık (14 Ekim 1948) 30 Kasım 2007 günü (nedeni kuşkulu) bir uçak kazasında ekibiyle birlikte aramızdan ayrılmıştı. Bugün hakkında, bir uyarı niyetine, bir anma yazısı yazacaktım. İşim rast gitti sanki. 26 Kasım 2025 tarihli bir haber şöyle: “Eskişehir’den sonra bir şehirde daha büyük rezerv heyecanı! Dünya peşinde. Çin’den sonra dünyanın en büyük ikinci nadir toprak elementi rezervinin Eskişehir’de olduğunun açıklanmasının ardından gözler Malatya’ya çevrildi. Jeoloji Mühendisleri Odası Malatya İl Temsilcisi Mehmet Yunus Gülmez, Kuluncak ilçesinde önemli büyüklükte nadir toprak elementleri rezervinin bulunduğunu söyledi.”
Önemli bir olaydan sonra hep böyle söylerler ama daha gün batıp doğmadan unuturlar. Jeoloji Odası Malatya İl Temsilcisi Mehmet Yusuf Gülmez’in adını aha buraya yazıyorum. Bu konuda bir tek olumlu somut adım atsınlar ben emirlerine amadeyim. Şimdi Engin Arık Hanım’ın özyaşamöyküsünü okuyalım ve unutmayalım:
Engin Arık (14 Ekim 1948-30 Kasım 2007), Türk parçacık fizikçisi ve Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’nün eski profesörüdür. Toryum madeninin enerji sorununa temiz ve ekonomik bir çözüm olabileceği yolundaki görüşleri ile tanındı.
14 Ekim 1948’de İstanbul’da doğdu. Şimdiki adı Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi olan, Atatürk Kız Lisesi’ni 1965 yılında bitirdi. Engin Arık 1969’da İstanbul Üniversitesi’nden matematik ve fizik diploması aldıktan sonra, aynı üniversitenin kuramsal fizik kürsüsünde öğrenci asistanı olarak çalışmaya başladı.
Engin Arık, deneysel yüksek enerji fiziği alanında Pittsburgh Üniversitesi’nde 1971’de master (MS) 1976’da doktor (PhD) unvanı aldı. Doktora çalışmasının ana temasını değişik elementler üzerine hyperon demeti yollanarak gözlenen rezonansları oluşturuyordu. 1976-1979 doktora sonrası araştırmacı olarak Londra Üniversitesi ve Rutherford Laboratuvarları’nda hidrojen hedef üzerine yollanan pion demeti ile exotic delta oluşumlarını inceleyen deneylerde yer aldı.
1979’da Türkiye’ye dönerek Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü’ne girdi. Deneysel yüksek enerji fiziği alanında yaptığı çalışmalarla 1981 yılında doçent oldu. 1983’te, Control Data Corporation’da iki yıl çalışmak üzere üniversiteyi bıraktı ve ardından Boğaziçi Üniversitesi’ne dönerek 1988’de profesör oldu.
Arık 1997 ve 2000 arasında Viyana’da Birleşmiş Milletler’in bir kuruluşu olan Comprehensive Test Ban Treaty Organization’da radionuclide görevlisi olarak çalıştı.
1990’dan sonra CERN’deki çalışmalara katıldı. ATLAS ve CAST deneylerine katılan Türk bilim insanlarına liderlik yaptı. Arık deneysel yüksek enerji fiziği alanında yüzün üzerinde makale yayımlamış, yüzlerce atıf almıştır. Aynı zamanda Türk Ulusal Hızlandırıcı Projesi’nin de yürütücülüğünü yapan Arık, 30 Kasım 2007 tarihinde Isparta’daki uçak kazasında öldü. Edirnekapı Şehitliği’ne defnedildi.
2014 yılında yayımlanan Webometrics raporunda yer alan h-index’i sıralamasına göre, Türkiye’deki bilim insanları içerisinde halen ilk sırada yer almaktadır.
Engin Arık’ın ölümü hakkında çeşitli suikast iddiaları vardır, Arık uçak kazasında öldükten sonra bazı gruplar bunun suikast olduğunu, kazanın önceden planlandığını öne sürmüşlerdir. Bu konu hakkında soruşturma bile açılmıştır, günümüzde soruşturma hâlâ devam etmektedir.
***
Prof. Dr. Engin Arık’ın ölümünün üzerinden 18 yıl geçti. Türkiye’nin zengin toryum yatakları oldukları yerde uyumaya devam ediyor ama çekik gözlü Çin boş durmuyor: Toryumla çalışan dünyanın en büyük nükleer kargo gemisini tezgâha koymak üzere. İnternette yer alan haber şöyle:
Çin, geliştirilme aşamasında olan nükleer enerjili dünyanın en büyük kargo gemisine dair teknik ayrıntıları açıkladı. Buna göre gemi, 200 megavat termal güç üreten devrim niteliğinde bir toryum bazlı eriyik tuz reaktörüyle (TMSR) donatılacak ve 14 bin standart konteyner taşıma kapasitesine sahip olacak.
200 MW’lik bu termal güç, ABD donanmasının gelişmiş Seawolf sınıfı nükleer denizaltılarında kullanılan S6W reaktörleriyle aynı seviyede. Reaktörün ürettiği ısı doğrudan tahrik için değil, süper kritik karbondioksit (sCO2) çevrimini kullanan bir Brayton jeneratörünü çalıştırmak için kullanılacak. Bu sistem, gemiyi yıllarca yakıt ikmali yapmadan hareket ettirmeye yetecek kadar 50 MW elektrik gücü üretecek. Bu gelişmiş sCO2 çevriminin ısıdan elektriğe dönüşümde yüzde 45-50 verime sahip olduğu belirtiliyor. Bu oran, geleneksel buhar çevrimli reaktörlerin yaklaşık yüzde 33’lük verimliliğine kıyasla büyük bir sıçrama anlamına geliyor.
Yeni tasarımın en önemli avantajlarından biri, geleneksel uranyum yerine toryum kullanılmasından kaynaklanan doğal güvenlik özellikleri. Toryum daha bol bulunuyor ve reaktörün suyla soğutulmasına gerek kalmadığından sistem hem daha küçük hem de daha sessiz ve güvenli hale geliyor.
Reaktör atmosferik basınçta çalıştığı için patlayıcı basınç birikimi riski bulunmuyor. Reaktör ayrıca güçlü bir negatif sıcaklık katsayısına sahip olduğundan, sıcaklıklar arttıkça nükleer reaksiyon doğal olarak yavaşlıyor ve kontrolden çıkma riski ortadan kalkıyor.
Tasarımda iki pasif artık ısı giderme sistemi bulunuyor. En kötü senaryoda, erimiş tuz yakıtı güvenlik odasına akıyor ve katılaşıyor, böylece radyoaktif maddeler hapsoluyor. Modüler ve tamamen kapalı bir yapıda tasarlanan reaktörün her modülünün 10 yıl ömre sahip olduğu belirtiliyor. Bu sürenin sonunda reaktör yeniden yakıt doldurulmak yerine komple değiştiriliyor, bu da sızıntı ve insan hatası riskini ciddi biçimde azaltıyor. Ayrıca acil durumlar için 10 MW’lik dizel jeneratör de gemiye entegre edilecek.
***
Sağlamcı çalışan Çin bu işe soyunduysa Jeoloji Mühendisleri Odası Malatya İl Temsilcisi Sayın Mehmet Yusuf Gülmez şimdi artık sıra sizde.