Bu hasret bizim
Ayşe Emel Mesci
Son Köşe Yazıları

Bu hasret bizim

06.05.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

20. yüzyıl tiyatrosunda yaratıcılığıyla çığır açmış Vsevolod Meyerhold’un sahne çalışmalarında şiir/şairler ile ilişkileri hep özel bir yer tutmuştu. Çağının sahne plastiğinde, oyunculuğunda, reji anlayışında devrim denebilecek düzeyde derin değişimler yaratan Meyerhold, yeni sahne dili arayışlarında şiir-sahne/sahneleme ilişkisinden çokça yararlanmıştı. Meyerhold’un tiyatrosu şiirden beslenirken, çok önemli şairler de onun tiyatrosunu esin kaynağı olarak görmüşlerdi. Bu şairlerden biri de Nâzım Hikmet’ti. Ekim Devrimi’nden hemen sonra tanıştığı Meyerhold’un ve onun tiyatrosunun kendi sanatı üzerindeki etkilerinden birçok yazısında ve konuşmasında söz etmişti.
Nâzım Hikmet ömrü boyunca tiyatro ile hep içli dışlı oldu, bu arada birçok oyun da kaleme aldı. Ama Meyerhold’un etkisinden söz ederken kastettiği, oyunları ve yaptığı tiyatro çalışmaları kadar, onun şiiri üzerindeki tiyatro/Meyerhold etkisiydi.

Kuvayi Milliye Destanı
“Kuvayi Milliye Destanı” da bu etkinin kendisini gösterdiği Nâzım şiirlerinden biri… Kuşkusuz bu nedenle defalarca sahnelenmiş, “Şeyh Bedreddin Destanı”, “Memleketimden İnsan Manzaraları”, “Benerci Kendini Niçin Öldürdü” gibi yapıtlarla birlikte o da Nâzım’daki şiir/tiyatro birlikteliğinin somut örneklerinden biri olmuştur.
Memleketin ilginç bir paradoksu: Nâzım Hikmet, Kurtuluş Savaşı’nı konu alan herhalde en güzel manzum yapıt olan “Kuvayi Milliye Destanı”nı yazmaya 1939’da İstanbul Tevkifhanesi’nde başlamış, 1940’ta Çankırı Cezaevi’nde devam etmiş, 1941’de Bursa Cezaevi’nde tamamlamıştı. Destanı yazmaya başladığında düzmece Donanma Davası’ndan tutuklanalı bir yıl olmuştu, daha 11 yıl hapis yatacaktı.
Bilkent Üniversitesi Tiyatro Bölümü Başkanı Jason Hale, bana bu yıl 4. sınıf öğrencileriyle mezuniyet oyununu çalışmamı önerip hangi oyunu düşündüğümü sorduğunda, fazla düşünmeden “Kuvayi Milliye Destanı”nı yapmak istediğimi söyledim. Ali Berktay’ın oyunlaştırdığı metin, Meyerhold tekniklerinin uygulanmasına olanak sağladığı gibi, sahnede kolektif bir bütünlük, tiyatrocu tabiriyle “ansambl” yaratılmasına da yardımcı olan bir malzeme sunuyordu. Daha önce, 2016’da Müjdat Gezen Okulu’ndaki öğrencilerimle de bu oyunu çalışmıştım. Ali Berktay, Bilkent’teki çalışma için metni elden geçirdi ve yeni bölümler ekledi.

Kurtuluş Savaşı’ndan günümüze
Ülkemizde sahneye koyduğu “Sırça Hayvan Kümesi”, “Fareler ve İnsanlar” gibi önemli yapıtlarla da tanıdığımız değerli tiyatro insanı Jason Hale’in çok yapıcı, yol açıcı yaklaşımı bu oyunu çalışırken en büyük desteğim oldu. Dekorda Selim Cinisli, kostümde Gökçe Şener, ışıkta Yılmaz Ertekin’in özverili çalışmalarıyla ve tabii perküsyonlarda her zamanki gibi imdadıma yetişen Okay Temiz’in katkısıyla artık sona yaklaştık, 9 Mayıs’ta oyun seyirciyle buluşacak. Daha sonra 10, 12, 13, 16 ve 19 Mayıs’ta, bunun ardından haziran ayında da 8. Bilkent Uluslararası Tiyatro Günleri kapsamında sahnelenecek.
“Kuvayi Milliye Destanı”nın şiir-tiyatro ilişkisinin sahnesel karşılıklarının aranması anlamında çok değerli bir malzeme sunmasının yanı sıra, günümüz açısından farklı bir anlam yüklü olduğunu, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze Nâzım Hikmet’in dizeleriyle, onun Kurtuluş Savaşı’na bakışıyla seslenme olanağı da verdiğini düşünüyorum.
Çünkü 20. yüzyılın ilk antiemperyalist bağımsızlık savaşının anlatıldığı bu destanda, “toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çok” olanların maceraları ve “Dört nala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket”te, “bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine” yaşamak hasreti var.
“Bu memleket bizim”,
“Bu hasret bizim...”  

Yazarın Son Yazıları

İnsan idrak ettiği ruha benzer

Aleksandr Puşkin, “dramatik büyünün titreştirdiği düş gücümüzün üç telinden” söz eder. Bunlar; gülme, acıma ve dehşettir. Vsevolod Meyerhold ise Charlie Chaplin ve Sergey Ayzenştayn’ı karşılaştırırken, her iki sinemacıda bu “üç tel”in ne denli ustalıkla kullanıldığına değindikten sonra, bir ayrım yapar: “Chaplin’de gülmece ve acımanın ön planda olduğunu, dehşetin gölgede kaldığını söyleyebiliriz oysa Ayzenştayn’da gülmece geri plana kayarken acıma ve dehşet öne çıkar.”

Devamını Oku
24.11.2025
Goethe: İkilem ve Deha

Büyük yazarın kendi yaşam sürecinin de derinlemesine nüfuz ettiği “Faust”un ilk bölümü ise, kendisinden önce Christopher Marlowe’un 16. yüzyıl sonunda oyunlaştırdığı (“Dr. Faustus”) ruhunu şeytana satan Faust efsanesinden yola çıkmakta ama bu bölümde Faust’un Mefistofeles ile macerası kadar, “ayarttığı” Gretchen’in trajedisi de göze çarpmaktadır. Goethe dahi sanatçı duyarlılığıyla içinde yaşadığı toplumun “mahalle baskısı”nı, ikiyüzlü ahlak kurallarını kendi siyasi ve toplumsal kimliğinin çok ilerisinde bir noktadan eleştirir. Viktor Glass’ın “Goethe’nin İnfazı” romanında (çev. Regaip Minareci, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları) anlattığı olayda, evlilik dışı hamile kaldığı çocuğu öldürmekle suçlanan genç kadın hakkındaki idam cezasını siyasi kimliğiyle onaylayan Goethe, “Faust”ta konuya bambaşka bir duyarlılıkla yaklaşır. Büyük sanatçı ve düşünürün, “Almanların en büyüğü”nün tüm hayatına yayılan ve “Faust”a da yansıyan bu ikilemi aslında çağının, yükselen modernitenin etkisi günümüz

Devamını Oku
10.11.2025
Mucize 102 yaşında

Böyle zamanlarda geçmişe dönüp bugünkünden çok daha ağır koşullar içinden düze çıkmayı bilmiş, hem memleketin ufkunu kaplayan sisi hem ileriye doğru koşmak isteyenleri engelleyen karanlığı yarıp geçmiş kurucu kuşağın mücadelesini, Kocatepe’den Afyon Ovası’na doğru bakarken sadece biraz sonra cereyan edecek o büyük muharebeyi değil, oradan geleceğe açılan yolu da gören çelik iradeli bir çift mavi gözü, o mucizeyi hatırlamak iyi geliyor insana.

Devamını Oku
27.10.2025
Bir ödül töreninin ardından

Cumhuriyetin kurucu felsefesinin kültür alanındaki en önemli adımlarından biri tiyatro, opera, bale ve müzik alanlarında modern, kalıcı sanat kurumları yaratarak sanat sevgisini tüm yurt sathına yaymaktı.

Devamını Oku
13.10.2025
Işık, biraz daha ışık

O yıl Doğan Hoca’dan bir gün önce, 21 Eylül 2021’de tiyatro alanından çok değerli bir hocamızı, sevgili Prof. Dr. Hülya Nutku’yu hem de çok vakitsiz yitirmiştik.

Devamını Oku
22.09.2025
Hayatımdaki iki Güney

Gerçekçilik, içtenlik, hayatın sihrini, gizini yakalayıp onu kendi kişisel büyüsünü katarak yeniden yaratmak... Yılmaz Güney’in sinemasının da edebiyatının da en önemli özellikleridir bunlar.

Devamını Oku
08.09.2025
Eğitim ve sanat

Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyetin üzerinde yükselmesi gereken dört sütunu, “mektep, iktisat, sanat, imar” diye sıralamıştı. Bu dört sütundan ikisini oluşturan “mektep” ve “sanat” maddelerine yakın tarih içinde bir arada bakıldığında, yani sanatta eğitim ve eğitimde sanat alanlarında nereden nereye geldiğimize bakıldığında umut verici bir tabloyla karşı karşıya olduğumuz söylenemez.

Devamını Oku
18.08.2025
Altmış yıl önce altmış yıl sonra

İzmir’de tam anlamıyla “ağır, koyu bir sıcak” vardı. “Kerbela” oyunu 2 Ağustos tarihinde bir zamanların fuar alanı, günümüzün Kültürpark’ı içindeki açık hava tiyatrosunda oynanacağı için İzmir’deydim.

Devamını Oku
04.08.2025
Hatırlamak bir eylemdir

Ergin Yıldızoğlu, 7 Temmuz tarihli Cumhuriyet gazetesinde “Faşizm ve kültür” başlıklı önemli bir yazı kaleme aldı.

Devamını Oku
21.07.2025
‘Umutsuz çağın sesi’

'Medea-Material' Romanya'da köklü Sibiu Tiyatro festivalindeydi...

Devamını Oku
30.06.2025
Vahşi bir dünya

Vazgeçilmez dört elementten biri olan havayı yine paramparça ediyor bombalar, füzeler... Doğal yerinden koparılıp insanın elinde oyuncak olmuş ateş, gecenin karanlığını kızıla boyuyor.

Devamını Oku
16.06.2025
Beyaz gecelerde Medea-Material

23-27 Mayıs tarihleri arasında, Dostoyevski’nin unutulmaz novellasının fonunu oluşturan St. Petersburg “beyaz geceler”indeydik.

Devamını Oku
02.06.2025
İyimserlik önyargısı

İyimserlik önyargısı

Devamını Oku
12.05.2025
Bir kez daha Kerbela

Bir kez daha Kerbela

Devamını Oku
28.04.2025
Bursa ve tiyatro Bursa...

Bursa ve tiyatro Bursa...

Devamını Oku
14.04.2025
Dünyayı sevgi kurtaracak

Dünyayı sevgi kurtaracak

Devamını Oku
31.03.2025
Sonrası gündüz

Sonrası gündüz

Devamını Oku
17.03.2025
Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Tiyatroantropolojisi ve Metin And

Devamını Oku
03.03.2025
Tiyatroda eğitimin önemi

Tiyatroda eğitimin önemi

Devamını Oku
10.02.2025
Toplumsal çürüme ve sanat

Toplumsal çürüme ve sanat

Devamını Oku
27.01.2025
Ben bir veri bankasıyım!

Ben bir veri bankasıyım!

Devamını Oku
13.01.2025
Umarım gelen gideni aratmaz

Umarım gelen gideni aratmaz

Devamını Oku
23.12.2024
Bir ödülün düşündürdükleri

Bir ödülün düşündürdükleri

Devamını Oku
09.12.2024
Heiner Müller ile bir kez daha

Heiner Müller ile bir kez daha

Devamını Oku
25.11.2024
Buzdağının altı

Buzdağının altı

Devamını Oku
04.11.2024
Toplumsal çürüme

Toplumsal çürüme

Devamını Oku
21.10.2024
Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Ali Cem Köroğlu’nu yaşatmak

Devamını Oku
30.09.2024
'Keşke bir parti olsaydı...'

Yılmaz Güney’in bakışı

Devamını Oku
16.09.2024
Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Franz Kafka: Yüzyılın kâhini

Devamını Oku
02.09.2024
Issızlaşıyoruz

Issızlaşıyoruz

Devamını Oku
12.08.2024
Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Ahmet Cemal’i hatırlamak...

Devamını Oku
29.07.2024
Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Belediyeler ve kültür-sanat politikası

Devamını Oku
15.07.2024
Güvenilir olmanın sırrı

Güvenilir olmanın sırrı

Devamını Oku
24.06.2024
Bir döngü daha tamamlandı

Bir döngü daha tamamlandı

Devamını Oku
10.06.2024
Taşın ve tarihin büyüsü

Taşın ve tarihin büyüsü

Devamını Oku
27.05.2024
Cumhuriyet 100 yaşında

Cumhuriyet 100 yaşında

Devamını Oku
13.05.2024
‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

‘Devlet Ana’ Macaristan’daydı

Devamını Oku
29.04.2024
Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Tahsin İncirci: Bu toprağın kokusu

Devamını Oku
15.04.2024
Dünya bir sahnedir

Dünya bir sahnedir

Devamını Oku
01.04.2024
On yıl sonra...

On yıl sonra...

Devamını Oku
18.03.2024