Ayşegül Yüksel

Nâzım’ın Ferhat ile Şirin’i

04 Haziran 2024 Salı

Nâzım Hikmet tam 61 yıl önce, 3 Haziran 1963’te, 61 yaşındayken yaşamını yitirmişti. Ölümünün 61. yılında çeşitli etkinliklerle anıldı. Bu etkinliklerden biri de “Ferhat ile Şirin”in, başrolünü Türkan Şoray’ın oynadığı film (1978) gösterimiydi.

“Ferhat ile Şirin” Nâzım Hikmet’in tiyatro başyapıtlarındandır. Kökeni Mezopotamya mitolojisindeki Tammuz söyleni (myth) ile de ilişkilendirilen Ferhat ile Şirin masalının Anadolu, İran, Ermenistan, Azerbaycan coğrafyasında birçok çeşitlemesi bulunur. Ne ki Nâzım genel olarak Leyla ile Mecnun, Tahir ile Zühre, Romeo ile Juliet gibi birbirine kavuşamayan âşıkların öyküsü olarak bilinen bu masalı başka bir kıvamda boyutlandırmıştır.

SEVDA ADAMINDAN TÜM SEVDALARI KUCAKLAYAN OYUN METNİ

1948’de yazılan oyunda öncelikle dile gelen, çok katmanlı bir özveri öyküsüdür. Bir sevda adamı olan Nâzım hem bireysel aşkı hem de topluma duyduğu sevgiyi iç içe işlemektedir. Sahnede önce bireysel aşk yüceltilir. Nâzım oyunun bu başlangıç aşamasında dramatik tiyatronun gerektirdiği duygusal yoğunluğu kotararak karakterlerini -Arzen ülkesinin hükümdarı Mehmene Banu’yu, kız kardeşi Şirin’i, nakkaş Ferhat’ı- inandırıcı kılmıştır.

Mehmene çok güzel bir kadındır. Canı gibi sevdiği kız kardeşi Şirin ise amansız bir hastalığa yakalanmıştır. (Saraydaki bunalım anlarını, sahnedeki her bir karakterin iç ses ve dış ses anlatımlarını iç içe yansıtarak veren Nâzım, gerçekçi-dramatik anlatımın dışına çıkmakta ve bu yöntemle, açıkça söylenen ile söylenemeyen arasındaki ayrımı belirlemektedir).

Şirin’i iyileştirmek için her yola başvuran Mehmene sonunda bir büyücünün sunduğu çözüme boyun eğer: Eğer kendi güzelliğinden vazgeçerse kardeşi sağlığına kavuşacaktır. Mehmene olağanüstü bir özveride bulunarak büyüyle çirkin bir yaratığa dönüşür ve Şirin’i yaşama kavuşturur. Yüzü hep peçeyle kapalı olacaktır artık.

Arzen kentinin en usta nakkaşı olan genç Ferhat, Şirin için yapılan sarayın süslemeleriyle uğraşmaktadır. İki genç birbirlerine ilk görüşte âşık olurlar. Ne ki Ferhat’a -artık yüzü korkutucu boyutta çirkin olan- Mehmene de sevdalanmıştır. Ferhat’ı Şirin’den uzaklaştırmak ister. Delikanlıya Arzen’in çeşmelerinden irin aktığını söyleyerek Şirin’i hak etmesi için su yolunu kapatan Demirdağ’ı delmesi ve çeşmelere su ulaştırması gerektiğini bildirir. Ferhat Şirin’e kavuşmak için bu görevi kabul eder.

Bu noktaya dek Nâzım’ın edebiyattaki “romans” türünün örüntüsünü kurduğu düşünülebilir. Şirin “kazanılmak istenen ödül”, Mehmene “ödülü kazanma koşullarını belirleyen erk”, Ferhat da “ödülü kazanacak aday”dır. Romans örüntüsüne göre “aday”, engelleyici ve destekleyici güçlerle karşılaştığı uzun bir yolculuğa çıkarak öngörülen koşulu yerine getirir ve “ödül”ü kazanır.

Oysa, Ferhat “romans” değil, “destan” kahramanıdır. “Ödül”den vazgeçer ve kendi destanını yazar: Ne pahasına olursa olsun Arzen kentine su getirecektir. Bireysel sevginin toplum sevgisine dönüşümünü kutsayan bir destandır Nâzım’ın “Ferhat ile Şirin”i...

BİREYSEL SEVDA TOPLUM SEVDASINA DÖNÜŞÜYOR

Oyunun ilerleyen aşamalarında Nâzım, bireysel aşkın sarmalında tutsak kalan Mehmene’yi ve Şirin’i bir yana bırakır. Bireysel aşktan yola çıkarak yaşamını toplum sevdasına adayan Ferhat’ın özverisini odak noktası yapar. Mehmene’nin, koyduğu acımasız kuralı bir süre sonra kaldırmasına karşın Ferhat, Demirdağ’ı gürzüyle delmeyi sürdürür. Arzen halkının suya duyduğu özlem, Ferhat’ın Şirin’e duyduğu özlemin önüne geçmiştir. “Süsleme” sanatının incelikli ustası, gürzüyle kaya parçalarını koparan bir savaşımcıya dönüşmüştür. Nâzım, bireysel esenliğin ancak toplumsal esenlikle birlikte varolabileceğini söylemektedir.

Ferhat artık doğanın varlıklarıyla bütünleşmiştir. Arzen halkı akın akın onunla buluşmaya gelmektedir. Oyunun bu son aşamasında gerçekçi/dramatik anlatımın yerini destansı/şiirsel bir anlatım alır.

Nâzım’ın oyunlarının çoğunu bugüne taşıyan, çarpıcı izlekleri yanında, yazarın tiyatro tekniklerini kullanışında görülen ele avuca sığmazlıktır. “Ferhat ile Şirin” ozanımızın bu iki özelliğini alabildiğine yansıtmaktadır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Özdemir Nutku anlatıyor 3 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları