İlginç bir ülkede yaşıyoruz!

Zaman zaman öylesine negatif şeyler yaşarız ki şaşkınlıkla bunun nasıl olduğuna bakarız. Bazen de öylesine pozitif ve umudumuzu arttıran olaylar ve durumlar olur ki seviniriz, böyle bir ülkede yaşadığımız için! Son üç aydır Türk futbolu ve sporunda yaşadıklarımız bunun çok açık göstergesidir. Şike soruşturmaları, tutuklamalar, açılması beklenen davalar. Öte yandan bununla ilgili her gün yeni bir karar, yeni bir yorumla sürekli nihai kararı erteleyen bir Futbol Federasyonu! Siz, sezon sonuna kalan bu şike kararının o zaman da alınacağına emin misiniz?

Umudunuz var mı? Benim yok! Hemen söyleyeyim, o gün geldiğinde federasyonumuz bu sefer de “mahkeme kararını bekleyelim” diyecektir!

Yazın bir kenara. Aynı federasyon muhteşem bir kararla “seyircisiz maç oynanmaz” diyerek o boş tribünleri kadınlarımıza açtı!

Hani şairin dediği gibi;

“Ve kadınlar, 

bizim kadınlarımız: 

korkunç ve mübarek elleri, 

ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle 

anamız, avradımız, yârimiz 

ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen 

ve soframızdaki yeri 

öküzümüzden sonra gelen” kadınlarımız…

Onların binlercesi ile dolmuş bir Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu Stadyumu!

Bu muhteşem görüntü kimi mutlu etmemiştir ki?

Bu kararı alan aynı Futbol Federasyonu bu defa Bursaspor ile Beşiktaş arasındaki anlamsız bir kavgayı bitirme yerine yine işin kolayına kaçtı ve “rakip takımın seyircisi olmadan” maç oynansın dedi! Kimse başka bir laf anlatmasın! Futbol sizin sorumluluğunuzda ise “seyirci gelecek yoksa maçı oynatmam” derdiniz. Tersi durumda size sorarlar; sizin de üyesi olduğunuz giden federasyon Bursaspor’a 5 maç seyircisiz oynama cezası verdiğinde “evet” derken, üç ay sonra aynı kişiler olarak bu cezadan neden vazgeçtiniz?

Aynen Fenerbahçe’nin cezalı maçında olduğu gibi bu maçta da Bursasporlu ve Beşiktaşlı kadınlar maçı izleyebilir deseydiniz, belki de kadınlarımız bu anlamsız kavgayı da bitirirlerdi! El ele kol kola girerek!

Öte yandan neredeyse futbolun her şeyine karışan “Kulüpler Birliği” dün çıkmasını ısrarla istediği Sporda Şiddet Yasası’nı, bugün “aman biz yanlış yapmışız, değiştirin” diyor. Meclis’te kapı kapı dolaşıyor. Peki, bu durum anayasamızın 138. maddesinde alenen yasakladığı “görülmekte olan bir davayı etkileme” kapsamına girmiyor mu? Futbol özerktir ben sizin iç işinize karışamam diyen Spor Bakanı’mız aynı zamanda futbol federasyonunun nereye taşınacağına karar verip açıklama yapıyor!

Hani futbol özerkti? Kendi yasası vardı? Spor Bakanı’nı federasyonun nereye taşınacağı ne ilgilendirir ki?

Başbakan R.Tayyip Erdoğan sporcu kimliği ile 2020 olimpiyatlarının İstanbul’da yapılması için bütün ağırlığını ortaya koyarken, olimpiyat komitesi oyunların olmazsa olmazı “Türkiye Milli Paralimpik Komitesi’ni” görmezden geliyor! Spor Bakanı’mız, ata sporu güreş en kötü haline düşmüşken amatör sporcular ve olimpik dallardaki spor adamlarının en önemli kontak noktası olan Gençlik ve Spor Genel Müdürü’nü değiştiriyor. Hem de 2012 Olimpiyat Oyunları’nın hemen öncesi. Müsteşarını ziraat fakültesi mezunu bir kişi olarak atarken bakan yardımcısını da polis akademisinden seçiyor! Hiç mi spor adamı yok bu ülkenin?

Benim her şeye karşın ümidim var!

Yeter ki sporu ve futbolu sporun ruhunu bilenlere bıraksınlar!