Sosyal Bilimciler İçin Rehabilitasyon Merkezi
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

Sosyal Bilimciler İçin Rehabilitasyon Merkezi

09.12.2013 01:52
Güncellenme:
Takip Et:

Geçen hafta üç gün boyunca ODTÜ’de gerçekleştirilen 13. Ulusal Sosyal Bilimler Kongresi Türkiye’nin sosyal bilimciler için gittikçe nefes alması zorlaşan kültürel ortamında, adeta bir rehabilitasyon merkezi gibiydi.
Türkiye Sosyal Bilimler Derneği (TSBD) Başkanı Dr. Galip Yalman’ın açılış konuşmasında belirttiği gibi, “ODTÜ’de geçen yıl tanık olduğumuz ve ODTÜ öğretim üyeleri ve çalışanlarının önemli bir bölümünün tepki gösterdiği ve kınadığı demokratik hak ve özgürlükleri şiddet kullanarak engellemeye yönelik uygulama ve anlayışların, Taksim Gezi Parkı Direnişi ile ülke çapında yayılan protesto eylemlerine karşı da artan bir biçimde sürdürülmesi, karşı karşıya olunan sorunların daha da vahim boyutlar kazanmasına yol açmıştı. En son olarak ODTÜ yerleşkesinden yol geçirilmesine yönelik olarak gerçekleştirilen fiili saldırı ve kural tanımaz davranışlar, nasıl bir yönetim/iktidar zihniyeti ile karşı karşıya olduğumuzu” göstermekteydi. Böyle bir dönemde bir araya gelebilmek sosyal bilimciler açısından özellikle önemliydi.

80 oturum, 326 sunum
TSBD tarafından iki yılda bir, düzenlenen, ODTÜ’nün geleneksel desteğiyle yapılan Ulusal Sosyal Bilimler Kongreleri farklı disiplinlere mensup sosyal bilimciler topluluğunu bir araya getiriyor, bilim insanlarının, Boratav Hocamızın sözleriyle “Kendi disiplinlerinin ve uzmanlık alanlarının dışında Türkiye’de nelerin yapılmakta olduğunu fark etmelerine imkân sağlıyor”. Kongrede düzenlenen oturumlar “sosyal bilim disiplinleri arasındaki ayrışmanın” aşılması yönünde, “toplumsal olgu ve süreçlere” farklı perspektiflerle, farklı araç ve yöntemlerle bakmak anlamına geliyor”. Böylece kongre, Türkiye’nin akademik ve entelektüel yaşamına benzersiz bir katkı yapıyor.
Bu yıl kuruluşunun 46. yılını kutlayan TSBD’nin başkanı Dr. Yalman ve arkadaşlarının çabalarıyla düzenlenen kongreye ilgi çok büyük oldu. Kongrede 80 oturumda, Türkiye’deki 60 üniversitenin yanı sıra yurtdışındaki 13 üniversite ve diğer kurumlardan gelen 454 bilim insanı tarafından, her biri birer özgün çalışma ürünü olan 326 bildiri sunuldu. Bildiri sahiplerinin yarısından fazlasının Türkiye’nin üç büyük kentinde yerleşik devlet ve vakıf üniversiteleri dışında kalan üniversitelerden geldiğinin ayrıca vurgulanması gerekiyor. Sabah saat 09.00’da başlayan oturumlara Ankara’nın soğuk havasına karşın yoğun ilgi vardı. Günlük ortalama 750 - 1000 arası bir katılımın gerçekleştiği düşünülüyor. Gerek sunumlarda, gerekse kongre salonlarında, izleyiciler, sunum yapanlar, birlikte Türkiye’de, dünyada yaşanan gelişmeleri değerlendirdiler; geleceğe yönelik dönüştürücü açılımlarını, beklentilerini, kaygılarını paylaştılar; ülkenin farklı bölgelerinden geliyor olmaları nedeniyle konuşmalar geniş bir panoramanın oluşmasına da katkı yapıyordu.
TSBD’nin önem verdiği bir başka etkinlik, yeni kuşaklara yönelik ödül töreniydi. Genç sosyal bilimcileri özendirmek amacıyla ilk kez, derneğin kuruluşunun 20. yılı münasebetiyle 1987 yılında yapılan Genç Sosyal Bilimciler Yarışması disiplinler arası çalışmaları özendirmek amacını da güderek yüksek lisans, doktora tezleri ile tez dışı yayımlanmış, yayımlanmamış çalışmaları kapsayacak biçimde üç farklı kategoride ödül dağıtıyor.
Bu yıl da ödüle layık görülen genç sosyal bilimcilere ödülleri takdim edildi. Bu yıl, değerli hocalarımız meslektaşlarımız, dostlarımız, Prof. Dr. Aydın Aybay, Prof. Dr. Pars Esin, Prof. Dr. Kurthan Fişek, Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Dr. Attila Karaosmanoğlu, Dr. Nail Satlıgan, Dr. Ata Soyer, Dr. Taner Yelkenci ve Tevfik Çavdar aramızda değildi, kongrede onları da saygıyla, özlemle andık.

Kolektif emperyalizm, ‘Gezi’ ve AKP rejimi
Ben kongreye “Gezi Direnişi Üzerine” başlıklı bir oturumda “Gezi Olayının Özgünlüğü, Gezi, Direnişin Evrenselliği” başlıklı bir sunumla katkı vermeye çalıştım. Buna ek olarak, “Kolektif Emperyalizm, Mağrip’ten Maşrık’a Yakın Coğrafya Notları” (iki oturum); “AKP ve Siyasal Rejimin Dönüşümü” ve Nail Satlıgan’ın anısına yapılan “Kapitalist Üretim Tarzı ve Ötesi”, “Türkiye Solu’nun Tarihinden Momentler” başlıklı oturumlara katıldım.
Prof. Fuat Ercan’in sunduğu Gezi görselleriyle ayrıca canlanan “Gezi Direnişi” oturumunda tartış'6Dalar, Gezi “olayında/direnişinde/ isyanında”, “orta sınıf” denen kesimin niteliği, ekonomi politiği, katılımının anlamı üzerinde yoğunlaştı. “Orta sınıf” tezinin içinin boşluğu ve ideolojik işlevi bence bir kez daha ortaya çıktı.
Sevgili Satlıgan’ın anısına yapılan oturumda, çok değerli, bilgilendirici, Nail’in bıraktığı mirasa layık sunumlar, Kapital ve Grundrisse üzerinde odaklanmıştı. Oktar Türel Hocamızın Kapital II üzerine yaptığı sunuş ve Özgür Öztürk’ün “Hegel’in Mantık Bilimi” ile Grundrisse’yi karşılaştıran çalışmaları, benim özellikle ilgimi çekti. Umarım Öztürk, çalışmasının ayrıntılı bir versiyonunu yayımlar da bu çok ilginç konu üzerinde daha yoğun düşünme şansımız olur.
“Türkiye Solu’nun Tarihinden Momentler” oturumu çok öğretici oldu. Sungur Savran’ın “Stalinizm ve Devrimci Marksizm Arasında Nâzım Hikmet” başlıklı sunumunu dinlemeye başlarken, önce, “ne gerek var şimdi diye” düşündüm. Sonra Sungur’un sunumunun arkasında yığdığı arşiv çalışmasından, geliştirdiği savlardan gerçekten etkilendim. Ama sonunda, benim “Nâzım’ı şu veya bu akıma, mal etmeye çalışmak yerine, şiirlerini çalışmalı ve tartışmalıyız” inancım değişmeden kaldı. Son tahlilde Nâzım bir siyasi teorisyen olarak değil, bir şair olarak dikkat çekti, tarihte yerini aldı. Mirasının isteyen herkese açık olması gerekir diye düşünüyorum.
Raşit Kaya Hocamızın yönettiği, Prof. Ali Murat Özdemir ve birlikte çalıştığı bir grup genç akademisyenin sunum yaptığı “Kolektif Emperyalizm...” oturumları geniş bir teorik malzemeyi, bölge ülkelerini kapsayan çalışmaları içeriyordu. “Siyasal Rejimin Dönüşümü” başlıklı oturumda, son yıllarda haklar ve özgürlükler kaybolurken devletin nasıl otoriterleşmeye başladığı ayrıntılı biçimde konuşuldu. Katılıp katılmamak bir yana Utku Balaban’ın AKP tabanı olarak “Faburjuvazi” kavramı ilgimi çekti; daha fazla öğrenme arzusu uyandırdı. Deniz Yıldırım’ın Carl Schmitt’in, “nomos” kavramına dayanarak “istisna olanın toplumsallaşması” (Kanun Hükmünde Kararnameler), “muhalefetin kamplara doldurulması” (yargının hapishaneye taşındığı Silivri Kampusu), “toprağa el konması” ( Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın pratikleri), “yasa ile yasadışı arasındaki farkın kalkması” üzerinden yaptığı sunumun çok ilginç olduğunu düşündüm..
Ben kongreden, TSBD’ye, sunum yapanlara karşı, bu olanağı yarattıkları için kendimi borçlu hissederek ayrıldım  

Yazarın Son Yazıları

2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025
Avrupa’ya ne oldu?

İskoçya’da imzalanan ABD-AB ticaret anlaşmasını, bir yorumcu, İngiltere’nin “Süveyş anına” benzetti. İngiltere, 1956’da Fransa ve İsrail ile Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek için hamle yaptığında, ABD’nin, “Geri çekilmezsen finansal sistemini çökertirim” tehdidine boyun eğmiş, artık hegemonyacı bir güç olmadığını öğrenmişti. Sanırım, bu anlaşmayla, Avrupa Birliği de ABD ve Çin’in yanında 3. bir küresel hegemonya merkezi olmadığını anladı.

Devamını Oku
04.08.2025
Çin’de çifte yol ayrımı

Çin liderliğinin iki yol ayrımı önünde tercih yapması gerekiyor.

Devamını Oku
31.07.2025
‘Süreç’ üzerine notlar

Kürt hareketinin siyasi ve askeri temsilcileri uzun erimli bir proje bağlamında süreci ilerletebilecek bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Ancak süreci doğru anlamlandırabildiklerinden emin değilim. Bugüne kadar Kürt halkının haklar ve özgürlükler taleplerini her zaman desteklemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Devamını Oku
28.07.2025
Batı’da yükselen dalga Japonya’ya ulaştı

Japonya’da pazar günü yapılan “Üst Meclis” seçimleri, ülkenin siyasi manzarasının değişmeye başladığını gösteriyor...

Devamını Oku
24.07.2025
Jeopolitik ve emperyalizm

Ortadoğu’daki gelişmeleri jeopolitiğin gözlükleriyle okuma alışkanlığı yaygın. Halbuki, “jeopolitik”, devletlerin, “coğrafya kontrolü” konusundaki arzularına, kaygılarına ilişkindir. Emperyalizm ise kapitalizmin andaki ve bu anı kapsayan dönemdeki özelliklerinin anlaşılarak eleştirilmesine...

Devamını Oku
21.07.2025