Syriza dersleri: Yılgınlığa yer yok!
Ergin Yıldızoğlu
Son Köşe Yazıları

Syriza dersleri: Yılgınlığa yer yok!

15.07.2019 07:30
Güncellenme:
Takip Et:

Yunanistan’da genel seçimlerde Syriza’nın oyları yüzde 31.5’e geriledi. Yeni hükümeti yüzde 39.8 oy alan Yeni Demokrasi Partisi (YDP) kuracak. Şimdi, ana akım medya her yerde, bakınız bir kez daha kanıtlandı: Yönetemiyorlar. Boşuna oy vermeyin davulunu çalacak.

Bardağın yarısından fazlası hâlâ dolu
Bu davulun sesini dinleyerek, sonuçları düşünürken yılgınlığa kapılmamak gerekiyor. Çünkü, durum, aslında o kadar kötü değil! Meclisteki iskemle sayısı, “bardağın yarısından fazlasının hâlâ dolu” olduğunu söylüyor.
Seçim sonuçları YDP’ye 108, yabancı düşmanı Yunan Seçeneği isimli partiye de 10 iskemle getirdi. Faşist Altın Şafak barajın altında kalarak meclise giremedi. Sağın oyları toplam 118 iskemle ediyor. Buna karşılık mecliste “sol”un, Syriza (86), Pasok (22), Komünist Parti (15), Varufakis’in partisi MeRa25 (9) toplam 132 iskemlesi var.
Yunan seçim sistemi, en yüksek oyu alan partiye mecliste, fazladan 50 iskemle verdiği için sağın oyları 118’den 168’e çıkıyor. Dahası, İsrail’de sosyal demokrat Haarezt’in aktardığına göre, 2012’de Altın Şafak yerine, YDP’ye katılan Voridis, Georgiadis, Plevis gibi Yahudi düşmanı faşist politikacıların, YDP’nin Samaras hükümeti ve sonra Miçotakis başkanlığı döneminde, parti içinde popülaritelerinin artmasına, görüşlerinin kabul görmeye başlamasına paralel, faşist Altın Şafak’tan YDP’ye geçişler hızlanmış.
Özetle, Yunanistan’da hükümeti, Altın Şafak yağına bulanmış bir sağ kuracak, ama sol yelpaze içindeki partilerin ve akımların aldıkları oyların toplamı yüzde 51.35; toplumda hâlâ güçlü bir desteğe sahipler. Şimdi, Yunanistan toplumunu etkilemeye devam eden ekonomik kriz içinde, sol partiler ve hareketler, üzerlerine gelecek saldırıya direnebilir, Syriza yükselirken yaptıkları hataları tekrarlamazlarsa, yeniden hükümete gelme olasılığını yakalayabilirler.

Yanılgı ve fırsat
Syriza yükselirken, ekonomik ve toplumsal krizin içinde, ortaya çıkan bir “tarihsel blok” kurma fırsatı kaçırıldı. Bu fırsatın kaçmasında solun Syriza’nın niteliğini kavramaktaki yetersizliği yatıyordu.
Syriza, klasik sosyal demokrasiye benzeyen (kapitalizmi emekçi sınıflar için daha katlanılır kılmak isteyen), içinde radikal (kapitalizmin ufkunun ötesine geçmek isteyen) unsurları da barındıran, henüz evrimini tamamlamamış bir partiydi. Syriza’nın dışındaki sosyalist hareket açısından doğru olanı Syriza’yı desteklemek, birlikte bir “tarihsel blok” oluşturmanın yollarını arayarak, hükümete daha güçlü biçimde gelmesini, bu evrimin sola doğru devam etmesini sağlamaktı. Bu hareketler Syriza’yı hedef alarak, sürekli sağ yanını vurgulayarak zayıflatmaya böylece kendilerini güçlendirmeye çalıştılar. Syriza’yı zayıflattılar, ama kendileri de güçlenemediler.
Yalnız kalan Syriza, Yunanistan’ın ve Avrupa’nın egemen sermayesiyle pazarlık sürecinde giderek daha sağa kaydı, egemen sermayenin programını, seçmenin yüzde 61’inin “Hayır” demesine karşın benimsedi. Sol-reformist damarı da kimlik siyaseti arkasına sığındı.
Syriza dışındaki solun tutumu, kendi arzularıyla tarihsel “durumu” (güçlerin dizilişinin mekaniğini) birbirine karıştıran, Hegel’in “Güzel Ruh”, Lenin’in “çocukluk hastalığı” olarak nitelediği zaaftan kaynaklanıyordu.
Syriza’nın liderliği de kendi arzularını gerçeklik sanıyordu. Bu liderliğin, “ekonomiyi işletmeye”, kriz içinde iyileştirmek için gereken kaynakları bulmaya ilişkin, borç erteleme, daha fazla borç alma dışında bir fikirleri yoktu. Varoufakis dahil, hiçbiri, bu yolun teslimiyetle sonuçlanacağını göremiyordu.
Böyle bir teslimiyete yol açmayacak bir kaynak transferi, “Grexit”, gündeme getirerek, sermaye sınıfının en güçlü kesimi hedef alarak gerçekleştirilebilirdi. O zaman da Syriza’nın karşısına kapitalizmin egemen sınıfları, bunların uluslararası destekçileri, devletin elindeki şiddet araçları, kilise ve sağ faşist partiler çıkacaktı.
Daha iyi bir gelecek vaat eden tek yol, Syriza’nın evriminin sola doğru ilerlemesini, daha geniş kitlelerin politize olmasını sağlayacak bir “tarihsel blok”un yaratılması için çalışmaktı. Bu fırsat o zaman kaçtı. Şimdi, yeni “durum” içinde yılgınlığa düşmeden, yeniden denemek gerekiyor.  

Yazarın Son Yazıları

2026’ya girerken militarizm ve faşizm

Pazartesi günü, 2026’ya girerken ABD ekonomisinin çok kırılgan, küresel ekonominin resesyon eşiğinde olduğunu vurgulamıştım.

Devamını Oku
04.12.2025
2026’ya girerken dünya ekonomisi

Dünya ekonomisi 2026’ya girerken resesyon sınırında (yüzde 3) yavaşlamaya devam ediyor, riskler ve büyüme önündeki engeller artıyor.

Devamını Oku
01.12.2025
‘Süreç’ gerçek değil!

“Komisyon”, hukuki, idari ve anayasal bir zeminden yoksun.

Devamını Oku
27.11.2025
‘Evrenin yeni efendileri’

The Economist 1990’larda, bir sayısında, finansallaşma başlarken 10 dev ABD bankasını kastederek “evrenin yeni efendileri” diyordu. Bu bankalar dünya borç piyasasında egemendi.

Devamını Oku
24.11.2025
Arjantin’de Milei zaferinin şifreleri

Serbest piyasa Ayetullahları sevindiler...

Devamını Oku
20.11.2025
Küresel Organize Suç Endeksi ve Türkiye

Küresel Organize Suç Endeksi’nin 2025 raporu açıklandı. Türkiye 2020’de 6.9 puanla 12. sıradayken bugün 7.2 ile 10. sıraya yükselmiş. Küresel ortalama 5.08. Bu endeks, sadece mafyanın gücünü ya da kaçakçılık hatlarını ölçmüyor; devlet içi yapılardan finansal suçlara, yargı bağımsızlığından ekonomiye sızmış suç ağlarına kadar geniş bir tabloyu ortaya koyuyor.

Devamını Oku
17.11.2025
COP30: Gel de kötümser olma

Küresel ısınma üzerine “Taraflar Konferansı” (COP30) Brezilya’da toplandı.

Devamını Oku
13.11.2025
Demokrasi ve emperyalizm

Emperyalist sistemin ABD, AB gibi merkezlerinin Türkiye gibi çevre ülkelerle ilişkilerinde demokrasi arzusu hiçbir zaman gerçek bir faktör olmadı. Bu ilişkiler her zaman çevre ülkenin ekonomik, jeopolitik açıdan kullanılabilir olma ilkesine dayandı.

Devamını Oku
10.11.2025
Mamdani, panik ve umut

Trump’ın başkanlığından hoşnut olmayanların oranı yüzde 60’ı geçti.

Devamını Oku
06.11.2025
Busan’da ‘büyük resim’

Busan’daki Trump-Şi zirvesi, yalnızca iki ülke arasındaki ticaret savaşında geçici bir ateşkes anlamına gelmiyor; aynı zamanda, 21. yüzyılın jeopolitik dengelerinde güç, liderlik gibi kavramların yeniden tanımlandığı bir döneme işaret ediyor. Zirvenin sonunda Trump’ın “12 üzerinden 10’luk bir görüşme” sözleri, Şi’nin ise “Dev gemiyi birlikte yönetiyoruz” vurgusu, ”yeni” bir durumu sergiliyor: Amerika artık “tek süper güç” değil.

Devamını Oku
03.11.2025
Noktaları birleştirmek

Gözlerimizi gerçeğe açmamız gerekiyor.

Devamını Oku
30.10.2025
Teknoloji, oligarşisi ve faşizm

Z kuşağının emeğin, doğanın, LGBTQ ve kadın haklarının değersizleştirilmesine, ırkçılığa gözetim kültürüne ve kurumsal otoriterliğe karşı zaman zaman isyana varan direnişi, yalnızca bir kuşak çatışması değil, sermayenin denetim kapasitesini sınırlayan tarihsel bir başkaldırı biçimi. Tam da bu nedenle, işletmelerinde kontrolü yitirme korkusu, teknoloji sermayesini giderek demokrasi düşmanı, hatta faşizan reflekslere sürüklüyor.

Devamını Oku
27.10.2025
İsyan ve kriz çakışmaya başladı

İsyan ve ekonomik kriz dinamikleri tarihte zaman zaman çakışıyor.

Devamını Oku
23.10.2025
Yine bir finansal krizin eşiğinde

Geçtiğimiz günlerde, Altın 4 bin dolara ulaştı, piyasalarda “Borsa aşırı değerli” uyarıları sıklaştı. Jamie Diamond, Warren Buffet gibi ünlü yatırımcılar bu durumun sürdürülemezliğine işaret ediyorlar.

Devamını Oku
20.10.2025
Gazze’de ateşkes

Gazze’de savaşın yerini alan ateşkes, ilk bakışta bir nefes alma imkânı sundu.

Devamını Oku
16.10.2025
‘Yapılamaz’ kültü (The cult of can’t)

Cuma günü, Aurelien adlı bir yazarın “The cult of can’t” başlıklı denemesine rastladım. Perşembe yazımı okumuş olanların ilgisini çekeceğini düşünerek özetliyorum.

Devamını Oku
13.10.2025
‘Aydınlanma’nın alacakaranlığında...

Kapitalizmin merkezlerinde (Anglosakson dünyada) uzun yıllar küreselleşmenin, teknolojinin (özellikle internet ve dijitalleşme) bizi “bugünden daha iyi” (özgür, demokratik, bolluk) günlere taşıyacağı anlatıldı.

Devamını Oku
09.10.2025
Bazen bir fotoğraf bin sözcüğe bedeldir

Bu kez şanslıyım, önümde iki fotoğraf var. Meclis’in açılışında ve akşamında verilen davet sırasında çekilmiş bu fotoğraflar bugünkü siyasi şekillenmenin, “sağını-solunu”, çok güzel betimliyorlar.

Devamını Oku
06.10.2025
‘Gizli (stealth) sömürgecilik’ ve Türkiye

Cumhurbaşkanının ABD ziyareti, MAPEG’in, 33 ilin topraklarını doğrudan madencilik yatırımlarına açması emperyalizm tartışmalarını yeniden canlandırdı.

Devamını Oku
02.10.2025
‘Aynanın’ öte yanında

Bilimde bazen bir sıçrama yalnızca araştırmacıların dar çevresini değil, tüm insanlığın geleceğini etkiler. 2020’de DeepMind’in geliştirdiği AlphaFold sistemi böyle bir andı.

Devamını Oku
29.09.2025
Yapay zekâ dünyayı yutuyor

“YZ dünyayı yutuyor” artık abartılı bir iddia değil.

Devamını Oku
25.09.2025
Güney Avrupa’da demokrasiye geçiş

Tsiridis’in çalışmasının en güçlü yanı, somut tarihsel analizleri belgelerle destekleyerek sivil toplumun (çoğunlukla göz ardı edilen) rolünü vurgulaması.

Devamını Oku
22.09.2025
Üzüm üzüme bakarak...

Dünya siyaseti ve ekonomisi, daha önce hiç görülmemiş bir biçimde birbirine benzeşen güç dinamikleriyle şekilleniyor.

Devamını Oku
18.09.2025
İsrail Gazze’de ne yapıyor?

Gazze’de yaşananlar, uluslararası medyada sıklıkla “çatışma”, giderek soykırım olarak tanımlansa da Prof. Jiang Xueqin olanların arkasında çok daha karanlık bir gerçeğin yattığını söylüyor.

Devamını Oku
15.09.2025
11/9/01: Nereden nereye

ABD yönetimi, yeni savunma stratejisi raporunu, (QDR2001), 11 Eylül 2001 “olayının” tozu yatışmadan açıklamıştı.

Devamını Oku
11.09.2025
Endonezya’da isyan

Endonezya, yaygın protesto gösterileriyle sarsılıyor. Başkent Cakarta’dan ülkenin dört bir yanına yayılan bu olaylar, sadece yerel bir huzursuzluk değil, aynı zamanda küresel kapitalizmin çevre ülkelerde yarattığı derin eşitsizliklerin, devlet şiddetinin bir ürünü. İsyanın temelinde rejimin tüm kilit kurumların, parlamento dahil, içini boşaltmasıyla, demokratik haklarını kaybetmekte olduklarını hisseden geniş kitlelerin tepkisi yatıyor.

Devamını Oku
08.09.2025
Küreselleşmeden sonra, üç fotoğraf

“Küreselleşme” yerini parçalanmaya bırakıyor, bir yeni-jeopolitik şekilleniyor.

Devamını Oku
04.09.2025
ABD’de faşizm ve direniş

Trump, seçim kampanyası boyunca, diktatör olmak dahil tüm arzularını açıkça söyledi. Dahası, Heritage Foundation “Project 2025” başlığı altında 900 sayfalık bir faşist devlete geçiş programı yayımladı. Bu program, devlet bürokrasisindeki özellikle de güvenlik bürokrasisindeki, “kurumsalcıları” ve “anayasalcıları” tasfiye ederek yerlerine başkana sadık olanları atamayı planlıyordu.

Devamını Oku
01.09.2025
Eski olguya yeni kavram

Uluslararası ilişkiler alanında yeni bir kavram var: “Ekonomik zorlama çağı” (Foreign Affaires).

Devamını Oku
28.08.2025
‘Yıllık yüzde 20 büyüme hızı’ ve diğer fanteziler

Peki bu “ekonomik patlama” yaşanırken, insanların yerini YZ ajanları alırken, artan çıktıyı karşılayacak, kârların gerçekleşmesine, alınacak yatırım kararlarına kaynak olacak tüketici talebi nereden gelecek?

Devamını Oku
25.08.2025
Buradan nereye?

Rejim, seçimlerde kaybettiği belediyeleri geri alıyor, CHP’li belediyelerin liderliklerini tutukluyor, CHP’de Özgür Özel liderliğini tasfiye etmeye çalışıyor.

Devamını Oku
21.08.2025
Bir gün, Spinoza sinagoga girer...

Amsterdam’da 1656 yılının temmuz ayında, 23 yaşındaki Baruch Spinoza, Avrupa’nın en güçlü sinagogunun önünde durdu, içeri girmeden derin bir nefes aldı.

Devamını Oku
18.08.2025
Başkan başkenti ‘geri almış’

ABD ekonomisinde, stagflasyon, “konut krizi” kaygıları artarken Trump, Ulusal Muhafızları, Washington DC sokaklarında konuşlandırdı...

Devamını Oku
14.08.2025
‘Hazırlıksız yakalandık’

Yaygın sıradanlaşmış, “veri hırsızlığı, sahte diplomalar (hoş değilmiş ama kazanç helalmiş), sahte imzalar” eşit (etnik) vatandaşlık topolojisi gibi çürüme semptomları üzerinde düşünürken aklıma eski bir yazımın başlığı geldi: “Hazırlıksız yakalanacağız”.

Devamını Oku
11.08.2025
Amerika’dan ithal faşizm

Köyler, dinler, mezhepler, tarikatlar, kabileler, fraksiyonlar...

Devamını Oku
07.08.2025
Avrupa’ya ne oldu?

İskoçya’da imzalanan ABD-AB ticaret anlaşmasını, bir yorumcu, İngiltere’nin “Süveyş anına” benzetti. İngiltere, 1956’da Fransa ve İsrail ile Süveyş Kanalı’nı ele geçirmek için hamle yaptığında, ABD’nin, “Geri çekilmezsen finansal sistemini çökertirim” tehdidine boyun eğmiş, artık hegemonyacı bir güç olmadığını öğrenmişti. Sanırım, bu anlaşmayla, Avrupa Birliği de ABD ve Çin’in yanında 3. bir küresel hegemonya merkezi olmadığını anladı.

Devamını Oku
04.08.2025
Çin’de çifte yol ayrımı

Çin liderliğinin iki yol ayrımı önünde tercih yapması gerekiyor.

Devamını Oku
31.07.2025
‘Süreç’ üzerine notlar

Kürt hareketinin siyasi ve askeri temsilcileri uzun erimli bir proje bağlamında süreci ilerletebilecek bir fırsat yakaladıklarını düşünüyorlar. Haklı olabilirler. Ancak süreci doğru anlamlandırabildiklerinden emin değilim. Bugüne kadar Kürt halkının haklar ve özgürlükler taleplerini her zaman desteklemiş biri olarak düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Devamını Oku
28.07.2025
Batı’da yükselen dalga Japonya’ya ulaştı

Japonya’da pazar günü yapılan “Üst Meclis” seçimleri, ülkenin siyasi manzarasının değişmeye başladığını gösteriyor...

Devamını Oku
24.07.2025
Jeopolitik ve emperyalizm

Ortadoğu’daki gelişmeleri jeopolitiğin gözlükleriyle okuma alışkanlığı yaygın. Halbuki, “jeopolitik”, devletlerin, “coğrafya kontrolü” konusundaki arzularına, kaygılarına ilişkindir. Emperyalizm ise kapitalizmin andaki ve bu anı kapsayan dönemdeki özelliklerinin anlaşılarak eleştirilmesine...

Devamını Oku
21.07.2025