Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Karizma Çiziğinin Sonu
Derin karizma çiziği, Recep Tayyip Erdoğan’ın gelecek tasarımlarını altüst etti.
Artık “aynı hava” olmayacak, çünkü arkasından tencere-tava çalındı bir kere. Başkancı sistemi unutsun. Halife sultanlığı da... Başbakanlığını kurtarırsa, öpsün başına koysun.
İktidar kanadında sonbahara doğru önemli bir çatlak olacağına ilişkin bilgileri bu köşede AKP kaynaklarına dayanarak geçen aylarda aktarmıştık.
AKP tüzüğünün üç dönem üst üste seçilememe hükmünden rahatsız olanların öncülüğünde yeni bir yapılanmaya gidileceğini duyurmuş; çatlağa, ABD’ye sığınmış emekli vaizin cemaatinin de tuz biber ekeceğini ifade etmiştik.
Abdullah Gül’ün yeni yapılanmaya -Cumhurbaşkanlığı’nı sürdürme niyetiyle- ağabeylik yapacağını, liderlik için ise TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun adından söz edildiğini belirtmiştik. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, AKP’den kopması beklenen yeni yapı ile bir koalisyona sıcak bakabileceğine ilişkin bir ayrıntıya da değinmiştik.
ABD Dışişleri Bakanı Kerry’nin, mart ayındaki Türkiye ziyareti sırasında Gül’ü “deneyimli akil adam” diyerek övmesi de dikkat çekici bir gelişmeydi.
Bu bilgiler ışığında Taksim direnişi sonrası gelişmelere göz atarsak:
Yumuşama sağlayacağı gerekçesiyle Abdullah Gül devreye sokuldu. CHP lideri Kılıçdaroğlu, hükümeti değil, Gül’ü tek muhatap olarak gördü. Başbakanvekili Bülent Arınç, “özür” açıklamasını Gül ile görüştükten sonra yaptı.
Ve Hisarcıklıoğlu, önceki gün esnaf, işçi, çiftçi örgütlerini toplayıp birlikteyiz görüntüsü verdi.
Dolayısıyla, Recep Tayyip Erdoğan’ın, Gül’ün direnişçilere yönelik “Mesaj alınmıştır” değerlendirmesini “anlayamamış” olması çok doğaldır. Bundan sonra da anlayamadığı birçok gelişmeyle karşılaşacağına şimdiden kesin gözüyle bakabiliriz.
Ayık
2 Haziran gecesi bir araç Ankara’da demokratik haklarını kullanan gençlerin arasına hızla daldı. Ezilenler oldu.
Aracın “Ufuk” adlı sürücüsü gözaltına alındı. Bir gün geçti, “kanıt yetersizliği”nden serbest bırakıldı.
Sürücü “Ufuk”, tıpkı yıllar önce sanatçı Sevim Tanürek’i aracıyla ezen Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan gibi “ayık”tı...
Topaçlar
İstanbul’dan başlayarak tüm illerde Kuvayı Milliye ruhu yeniden canlandığında gıkı çıkmayan televizyonları izliyoruz.
Bildik suratları sürahi gibi dizmeye başladılar karşımıza yine. Daha düne değin Recep Tayyip Erdoğan’ı övmek için sıraya girenler, 1923 devriminden nefret edenler, numaracı cumhuriyetçiler, “yetmez ama evet”çiler, liboş dönekler; muhalefette bizi sollayıp geçmeye başladılar bile.
Demediklerini bırakmıyorlar Tayyip Erdoğan’a...
Bir bakıyorsunuz, AKP’nin akil adamları bile eleştiriciler arasına katılmış...
Cıvık popülizme bulaşmış vıcık vıcık oportünistlere bizde “aydın” denebiliyor işte...
Hizmet
ABD’ye sığınmış emekli vaizin cemaatinin adı “hizmet hareketi” oluverdi.
Adı değişince, kimileri bu cemaatin Türkiye için tehlike olmadığını sanıyorlar. Sanmakla kalmıyor, açık açık söylüyorlar. Hem de, halkın teokratik diktatörlüğe karşı tepkisini günlerdir meydanlarda göstermesine karşın... Hem de, emekli vaizin direnen gençleri “azgınlık”la suçlayıp “beyinlerinin elden geçirilmesi”ni önermesine karşın...
Sanrı içinde olanların tutumu saflık değilse nedir? Harekete hizmettir...
Müruruzaman
Fas Kralı bile kabul etmiyor...
Oysa, 2002’de New York’taki Dünya Ekonomik Forumu’na Türkiye’den çağrılan üç “yükselen lider adayı”ndan biriydi.
Yükselttiler, yükselttiler; şimdi indiriyorlar.
Stratejik müttefiki ABD, “Şiddet uyguluyorsun” diyerek, diplomatik dilde doğrudan suçlama anlamına gelen açıklamalar yapıyor...
Sultanın son kullanma tarihi geçti. Deliğe süpürüyorlar...
Hep öyleydi
Recep Tayyip Erdoğan’ın niyeyse sivri dili ve jargonu yadırganıyor.
Oysa, yıllardır öyleydi. İmam okulundan yetişiyor, MTTB’de pişiyor, Necip Fazıl’dan besleniyor...
Necip Fazıl’ın, 1975’te MTTB gecesinde tanımladığı “Halka değil, Hakk’a inanan; meclisinin duvarında ‘Hâkimiyet Hakk’ındır’ düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakk’a kölelikte bilen bir gençlik”ten...
Bu yüzden demokratik cumhuriyetine sahip çıkan gençlere “çapulcu” diyor. Çünkü, “kininin davacısı gençlik”ten geldiği için öyle görmüş, öyle inanmış.
Ona en güzel yanıtı TBMM Başkanvekili Güldal Mumcu, Meclis Başkanlığı kürsüsünden verdi:
“Meclisimizin duvarında cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sözleri yazılı. Millet bu egemenliği kullanmakta, muhalefeti ve iktidarıyla bize vekâlet vermiştir. Yani aslolan milletin kendisidir. Milletin düşünce, ifade ve vicdan özgürlüğüdür. Bu özgürlüğü barışçı bir şekilde, serbestçe, korkmadan kullanabilmesidir. Demokrasilerde, bir tek yurttaşın bile hak ve talepleri gözetilmek zorundadır.”
\n
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Köfteci Yusuf'tan gıda skandalı sonrası yeni hamle
- Petlas Yönetim Kurulu Üyesi Özcan, uçakta olay çıkardı
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- '100 yılda bir görülebilecek akımın başlangıcındayız'
- Colani’nin arabası
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Milletvekilleri Genel Kurulu terk etti!
- Erdoğan'dan Suriyeliler açıklaması
- 'Bıyık altından gülüyorsunuz'