Sevgili okurlarım hemen başlığımın nedenlerini açıklamalıyım. Yunanistan’da hayat pahalılığını protesto etmek için tüm sendikalar, her meslekten tüm çalışanlar genel greve gitmiş. Ah nasıl kıskanmam, tamam ülkemizde de şu günlerde öğrenciler, küçük burjuvalar ve yoksul halk sokaklarda ama işçi sendikaları yok! Ah nasıl özlemezsin, binlerce işçinin genel grev yaptığı davullu zurnalı fabrika önlerini, maden işçilerinin Zonguldakİstanbul yürüyüşünü, gene binlerce işçinin İstanbul’un ünlü caddesi Bağdat Caddesi’nde sert adımlarla yürüdüğü ve ardından hemen sıkıyönetim ilan edildiği 68’li, 78’li yılları. Sonra ne oldu darbelerden sonra başa gelen iktidarlar, önce fabrikaları kent dışına taşıdılar böylece işçilerle kent ahalisi arasındaki iletişimi zayıflattılar; ayrıca pek çok fabrikayı ya sattılar ya da özelleştirdiler, ses çıkarmadık, hatta ses çıkaranlar suçlandı, sendikalar kanunu sermeye grupları lehine sürekli değiştirildi. Cumhuriyet zamanlarında fabrikalarda işçilerin iş sonrası toplandığı mahfeller vardı, özel kutlama günlerinde bu mahfellerde küçük bir orkestra çalar ve mühendis-işçi aileleri hem kutlama yapar hem eğlenirlerdi. Pek çok kişinin eski albümlerinde anne babalarının bu mahfellerde dans ederken fotoğrafları vardır. Neyse dalıp gittim.
Yine de derim ki gençler CHP’yi sokağa çıkmaya zorladılar iyi de yaptılar. Şimdi sıra genel grevde! Büyük sermaye en çok bundan korkar. Haftada bir gün ya da iki gün ya da sürekli yaptığımız boykot onları pek sarsmaz! Ama yine de iyidir, günlük dolaylı vergilerimiz devlet bütçesini zayıflatır!
Şimdi biraz eğlenelim:
* “Yaramazlık yapanları tahtaya değil, aklıma yazdım” diye öğretmen beni azarladı. Ben de aklıma “Sen anlamazsın öğretmenim” yazdım.
* Bir köpek, minik bir kediyi kovalıyordu. Atıldım ve minik kediyi kucağıma alıp kurtardım. Köpek benim sütsüme atıldı, çenesine bir tekme attım. Köpeğin çenesi kırıldı.
* En sevdiğim arkadaşımın babası camcı. Bazen arkadaşıma iyilik olsun diye evimizin camlarını kırıyorum.
* Öğretmenler gününde öğretmenime çiçek aldım. İçinde hapşırık tozu olduğunu kimse bilmiyordu. Öğretmen hapşırmaya başladığında önceden hazırladığım kâğıt mendilleri öğretmenime verdim, takdir kazandım.
* Babaannemin kulakları işine geldiğinde duyuyordu, ben de onu işyerine kilitledim, her zaman duysun diye.
* Sabah uyanır uzanmaz kedinin kuyruğunu çekmiyorum, bu işi öğleden sonraya bırakıyorum.
* Hiç sırt üstü yatan kaplumbağa görmediğim için gördüğüm ilk kaplumbağayı ters çevirip iyilik yaptım.
Bunları okuyunca benim ufaktan kafayı sıyırdığımı düşünüyorsunuz. Delirmek o kadar kolay mı? Arkadaşlar bu muhteşem sözler Maltepe İlçe Öğrenci Meclisi’nin açtığı bir okuma yazma yarışmasında kullanılması için İstanbul Valiliği’nin “Ben Okuyorum İstanbul Okuyor” projesi kapsamında ilkokullar için önerdiği Mevlâna İdris adlı yazarın “İyilik Dükkânı” kitabında yazıyor. Veliler tepkili; üstelik kitabın 250 lira olan fiyatı yarışma takviminin belirlenmesinden sonra 500 lira olmuş.
Bu arada savcılık apar topar Uğur Mumcu’nun yolundan yürüyen gazeteciler BirGün gazetesi yazarı Timur Soykan ve bizim gazetenin yazarı Murat Ağırel’e “Gelin buraya!” dedi ve baktı olmayacak, bıraktı. Tam da apar topar merkeze götürdükleri gün Timur Soykan’ın sanırım çok önemli bir haberi BirGün gazetesinde yayımlandı. “Radyoaktif Skandalı” başlıklı manşetten verilen haber tüyler ürperticiydi. Zaten şu anda YouTube’dan yayın yapan “Kayda Geçsin” ekibinin yaptığı her haber inanılmaz gerçekleri gün ışığına çıkarıyor. Timur’un haberini de özetlersek şöyle: Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde doktorlar tiroid sintigrafisi çeken teknisyenlerin hastalara yüksek dozda radyoaktif madde verdiklerini tespit ediyorlar. Doktorlarla teknisyenler bir araya gelip bunu konuşuyorlar, teknisyenler daha önce çalışan teknisyenlerin de bunu yaptıklarını ve onlara da “Siz de böyle yapın ama verdiğiniz dozu usule uygun gösterin” dediklerini doktorlara anlatıyorlar. Bir de neymiş efendim işten erken çıkmak için yapıyorlarmış. Bu beş yıldır sürüyormuş, doktorlar şikâyet etmişler, müfettişler durumu tespit etmişler yargıya taşınmış ama nedense yargı yavaş işlemiş ve teknisyenleri insanlara kanser yapıcı yüksek doz radyasyon veren bölümün sorumlusu MNT Sağlık Hizmetleri ve Ticaret AŞ işine devam etmiş. 2024 yılı gelmiş Nükleer Tıp Merkezi yeni bir ihale açmış aynı şirket bu ihaleyi 120 milyon TL’ye yeniden almış. İddia böyle. Ben sadece yurttaşlık görevimi yapıp bu hastanede sintigrafi çekimi yaptıran tüm hastaları uyarıyorum.