Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Yaşasın hepimiz deliriyoruz!
Sevgili okurlarım bir hikâyeyle başlayalım. Bir zamanlar bir padişah bir bakmış ki, sarayın bütçesi suyunu çekmiş. Vezirini çağırıp halka yeni vergiler koymasını söylemiş. Vezir vergiyi bir misli artırmış. Padişah sormuş: “Halk yeni duruma alıştı mı?” Vezir: “Hiç sesleri çıkmıyor.” “Öyle mi?” demiş padişah: “Biraz daha artıralım!” Vezir vergiyi üç misline çıkarmış. Padişah gene sormuş: “Halk nasıl?” Vezir: “Hiç sesleri çıkmıyor.” Padişah, “Öyleyse daha da artıralım” diye buyurmuş. Vezir vergiyi tavana çekmiş. Gönlü rahat ama bir sabah uyanmış ki ahali kadın erkek, çoluk çocuk, yaşlı genç sokaklara dökülmüş hiç durmadan gerdan kırıp göbek atıyorlar. Koşarak padişaha gitmiş, nefes nefese “Padişahım, ahali gerdan kırıp göbek atıyor ne yapmamı emredersiniz” diye sormuş. “Eyvah!” demiş padişah “Artık vergi artırma, başımıza iş almayalım.”
Kıssadan hisse, ülkemizdeki pavyon dansı salgınına gelelim. Ne kadar güzel, cümle âlem işi gücü bırakmış, yakında seçim var umurunda değil. Kredi kartları dolmuş, aman boş ver! Evet herkes gerdan kırıp göbek atmaya başlamış. Pavyona ayak atmamış, hiçbir pavyon hikâyesi dinlememiş, Lütfi Akad’ın “Vesikalı Yarim” filmini bile izlememiş genç kızlar, kadınlar bir dizide pavyon dansı yapan Dilber’in 500 liralık giysisini edinip koşa koşa bu dansı öğreten kursların kapılarına dikilmişler. En müthiş pavyon oyunları özellikle bankaların reklamlarında yerini almış. Yahu bankalarda çalışanlar, müşteriler oh anam oh kıvırıp duruyorlar. Aman be icra dosyaları dağ gibi olmuş, kime ne bana ne!
Vallahi billahi ben de bu pavyon dansına katılsam mı diye kara kara düşünüyorum ama içim elvermiyor. Çünkü genel çoğunluğun aksine bendeniz pavyon hayatını çok küçük yaşlarda bizzat görmüş biriyim. Malumunuz bir zamanlar, yani benim ilkokul beşe gittiğim zamanlarda Antep’in Alleben bölgesi açık hava pavyonlarının sıra sıra dizildiği bir bölgeydi. Tam ortada bürokrat kesimin kadın erkek, çoluk çocuk gittiği bir memur kulübü vardı ve terasından pavyonlarda ne olup bittiğini gözlemek biz çocukların en büyük eğlencesiydi. Dilberler o zamanlarda da dans ederdi ama daha otantik ve gerçekti. Bir gece biz çocuklar kulüpte erkekler briç oynayıp, kadınlar da dedikodu ederken usulca merdivenlerden inip pavyona girmeyi başarmıştık. Elebaşının adını vermeyeceğim. Gizlice dört çocuk girdiğimiz pavyonda yapma ağaçların durduğu bir kuytuluğa çekilip etrafı gözetlemeye başladık. Önümüzdeki bir masada oturan kadının usulca içkisini yapma ağacın saksısına döktüğünü o zaman gördüm. Masalara gelen şişelerin sayısı arttıkça kadının parasının da arttığını yıllar sonra Diyarbakır’da davetli gittiğim, güzel Rus kadınlarının çalıştığı bir pavyonda siyasal bilgiler mezunu pavyon sahibinden öğrendim. Pavyon maceramızın sonu mu? Bekçilerin kulaklarımızı çekmesi oldu.
Büyüdüğümde röportaj için Ankara Kadın Cezaevi’ne gittiğimde, pek çok mapus kadının hayatlarının bir bölümünde pavyonlarda çalıştıklarını öğrendim. Pavyon özellikle taşrada erkek kültürünün oluşturduğu bir eğlence, daha da çok erkeklik gösterisi. Kocasını öldürmekten yatan Hayat’ın anlattıklarını hiç unutmadım:
“Anacığım, kocayı seviyordum ama adam kumarbaz, beni de pavyonda çalıştırıyor. Evliyim ya çocuk doğurmak istedim. Vallahi billahi doğuma kadar çalıştım. Belli olmasın diye karnımı kuşakla sıkı sıkı sarıp sahneye çıkıyordum. Doğum yaptım, çocuk komşuda. Bir gün sahnedeyken dar elbise giyiyoruz ya sütüm geldi. Düşünsene oyun oynuyorum, sütüm su gibi akıyor. Erkeklerin bağırdığını duydum. Masalara vurup bağırıyorlardı: ‘Utanmaz kadın, git git!’ Birden tam önümde bir şişe patladı, ağlayarak arka tarafa kaçtım. Yaşadığımız yer küçük bir kasaba. Kocam duymuş, ‘Ahlaksız kadın!’ diyerek beni dövmeye başladı. Onu rezil etmişim. Ben de elimdeki bıçağı ona sapladım.”
Sevgili okurlarım, ben de acılı pavyon hikâyeleri bitmez. Gene de bu hikâyeleri bilmeyenlerin hiçbir şeyi umursamadan pavyon dansı yapmalarından garip bir keyif alıyorum. Demek ki hep birlikte delirme noktasına geldik. Bu delirmenin üstüne tüy diken de uzaya turist yollamamız. Adam 50 milyon dolara uzayda gezmeye gitti. Dünyanın düz olduğunu iddia edenler de bu uzay gezisiyle delirdiler. Yok bayrak diktik, yok namaz kıldık. İktidarın danışmanlarını gerçekten kutluyorum, tüy diktiler!
Öyleyse çal kardeşim bir oyun havası. Neşemizi bulalım.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
En Çok Okunan Haberler
- Kılıçdaroğlu çifti trafik kazası geçirdi
- İmamoğlu'ndan Melih Gökçek'e 'Dilek İmamoğlu' yanıtı
- İşte AKP'nin asgari ücret ve emekli maaşı beklentisi
- Suriye'nin yeni 'başbakanı' belli oldu
- Putin-Esad bir araya gelecek mi?
- 'Engel' kalktı, dönüş başladı
- Bahçeli'den uzun uzun alkış!
- İşte yaşam kalitesi en yüksek 10 şehir
- Onlarca araç birbirine girdi
- İngiltere ve Almanya’dan tepki