Bitania istibdadında uyuşturucu yasak; içki, kumar, cima serbest ancak dinsizlik yaygın olduğundan kadın erkek eşitliği vardı. 

Öyle koyundu, keçiydi, şişeydi ama dişiydi diye sınırsız cimaya girişen yoktu. 

Dolayısıyla ahalisi, örneğin Mikronezya’da iktidarın despotluk aracı Yol diniyle beyni yıkanan sefih ve sefil Mikronlardan daha ahlaklıydı.

Seçim kampanyası giderek hızlanadursun, istibdat yandaşları ne olur ne olmaz önlemleri arasına İngilizce öğrenmeyi de katmışlardı. 

Mukteber Sisikovski’nin bu yolsuz yoldaşları, kısaca “Sissi” diye andıkları ve seçim kampanyasında “Sissiz olmaz” diye slogan attıkları sevgili müstebitleri iktidardan kanlı ya da kansız biçimde indirilecek olursa kadim sahipleri Britania’ya göçmeyi planlıyorlardı. 

Zaten Ezya arşipelinin eski sömürgeni Britania da durumun bilincindeydi ve Bitania’ya İngilizce öğretmeni sıfatıyla adeta bir casus çıkarması yapıyordu. Özetle ada, müstakbel Bitan sığınmacılara İngilizce öğreten MI6 elemanı kaynamaktaydı. 

Bunlardan biri 007 filmlerinde oynayacak kadar yakışıklı olup elbette rasgele bir Bitan’a değil, Mukteber Sisikovski’nin başdanışmanı Hortum Emerovski’nin güzeller güzeli kızı Cenderella’ya İngilizce öğretir gibiydi. 

Derslere başlayalı üç ay olmuştu ki yakışıklı İngilizin Cenderella’yı hamile bıraktığı anlaşıldı. İlk fark 

eden tabii ki hamilenin annesi oldu. 

Hortum Emerovski’nin saygıdeğer eşi Mortum, kendini yeterli bir süre yerden yere atıp saçını başını makul biçimde yolduktan sonra Cenderella’ya çıkıştı:

“Kızım ben sana öğretmen göğüslerini ellerse ‘Don’t’, popona el atarsa ‘Stop’ diye bağır, dememiş miydim?”

Cenderella boynunu büktü:

“Zaten öyle yaptım. İkisine birden el atınca ‘Don’t stop’ diye bağırdım...”