Miyase İlknur

Sayım suyum yok

05 Aralık 2020 Cumartesi

Zamane çocukları bu deyimi bilmez elbette. Bilgisayar, tablet ve akıllı telefonların icat edilmediği, çocuk parklarının kentlerin çeperlerine ulaşmadığı yıllarda çocuklar kendi oyunlarını kendileri icat eder ve oyunun kuralları da tüm yurtta genel kabul görürdü. İşte o sokak oyunlarında bir çocuk geçici süre oyundan bir süreliğine çıkarken “Sayım suyum yok” diyerek ayrılır, ihtiyacı her ne ise görüp oyuna geri dönerdi. Bu deyimi bir de bir konuda ne ciddi olduğunu vurgulamak için de kullanırdı çocuklar. “Sayım suyum yok ona göre” diye üst perdeden karşısındakine kararlığını göstermek isterdi.

Evinizde zorunlu hapis kaldığınız bir günde sizi çocukluk günlerinize doğru bir nostaljik geziye çıkarmak değil niyetimiz. Peki, öyleyse bu girizgâh niye?

Hafta içinde Tank Palet satışı üzerinden CHP milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sonradan tevil ettiği “Ordu satılmıştır” sözleri üzerine kopan cayırtı ve ülke varlıklarını Katar’a peşkeş çektiği için tepkiler karşısında köşeye sıkışmış iktidar mahallesinin can havliyle üzerine atladığı CHP’nin bir ilçesinde taciz olayı nedeniyle arada kaynayıp giden ülke sularının satışı gümbürtüye gitti.

Biliyorum, “Satılmadık neyimiz kaldı ki?” dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız yabancılara peşkeş çekileli epey oldu. Hazine’nin kefen parasını da örtülü ödeneğini de tükettik. Maaş ödemelerinde bile kaynak sıkıntısı çekeceğimizi muhalifler gibi iktidar da görüyordu. Dışarıdan yüksek faizli borca bile razıydık ama kapısını çaldığımız tefecilerin bile güven duyamayacağı kadar kötü durumda olduğumuz için eli boş döndük. “Acil para lazım ama nereden bulmalı?” diye düşünürken ABD’de Halkbank davasından yargılanan bir banka müdürünü alayı vala ile getirip başına koyduğumuz için İMKB’den çekilen Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nın iade ettiği hisseler ve sularımızın satışı aklımıza geldi.

Ulusal varlıklarımızın hepsinin satılacağı aklıma gelmişti de sularımızın satılacağı ve nasıl işletileceği konusunda başka bir ülke ile paydaş olacağımızı doğrusu kırk yıl düşünsem aklıma getirmezdim. 

Bölgenin ekonomi politiği açısından su

Petrol denizinde yüzen bölge ülkelerinin en yaşamsal ihtiyacı su için birbiriyle kapıştıkları, gelecekte en büyük savaşların su nedeniyle çıkacağı, hele de bu pandemi sürecinde tüm dünyanın gıda temini için en çok ihtiyaç duyulacak hammaddenin su olacağı bilinmesine karşın. Bir zamanlar su zengini bir ülke olarak görülen Türkiye, nüfusu arttığı için kendine ancak yetecek olan su kaynakları HES’lerle tarım alanlarından çekilip enerji alanına kaydırıldığı yetmezmiş gibi kalan sularımızı da başka bir ülkenin ihtiyacı doğrultusunda satmanın ne anlam ifade ettiğini burada yazmayalım iyisi mi? 

Suyun, bölgenin gelecekteki ekonomi politiğini nasıl şekillendireceğini gelin bir stratejistin, bir bilim insanının analizinden öğrenelim:

BOP ve onunla önemli paralellikler taşıyan ‘Büyük İsrail Projesi’ gibi İsrail stratejileri, bölgenin su denklemini yeniden oluşturma amacındadır. Suriye ve Irak özelinde görülen su sorununa yeni boyutlar ve aktörler eklenecektir. İsrail’in Genişletilmiş Ortadoğu ölçeğinde belirleyici rol üstlenmek istediği yeni su denklemi, Irak’ın kuzeyinden başlayarak Fırat ve Dicle havzalarının bütünlüğünü içeren suya dayalı yeni güvenlik alanı yaratacaktır. 

İsrail-Suriye görüşmelerinde Golan Tepeleri’nin su kaynaklarına ilişkin pazarlıklarda Türkiye’ye vurgu yapılmış ve anlaşmazlıkların giderilmesi için Türkiye’nin su kaynakları denkleme dahil edilmeye çalışılmıştır.

Görünen odur ki tıpkı petrol ve diğer enerji kaynaklarında olduğu gibi bölgede suyu yönetmek ve denetlemek, bölge dengelerini korumak ve bozmakla bölge ekonomi politiğini elinde tutmakla eşdeğer hale gelecektir.

Bu nedenle Türkiye’nin iddia edildiğinin aksine su zengini olmadığının bilinciyle artan nüfus ve ihtiyaçlarını karşılamasını gözeterek su yönetim planlaması ve stratejisi geliştirmek zorundadır.

Kim söylemiş bunları?

Müzmin muhalif bir bilim insanı mı?

Yok bilemediniz. Her akşam ekranlarda iktidarın her icraatını ve söylemini tevil etmek, haklı göstermek için çırpınan Prof. Dr. Salih Hacıyaşaroğlu’na ait.

Ne zaman söylemiş bunları?

24 Haziran 2004 tarihli gazetemizde Sertaç Eş ve Işık Kansu’nun “Ortadaki Büyük Oyun BOP” adlı dizisi için kendisi ile yapılan söyleşide.

Konunun ne kadar önem taşıdığı ve suyun Türkiye için nasıl stratejik bir varlık olduğu bundan daha vazıh bir biçimde anlatılamazdı.

Satılan fabrikalar gün gelir yerine konur da suyu koyma şansımız var mı?

Sayım suyum yok” demedi demeyin.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

89 dejavusu 6 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları