Her sabah gazetelerde artık, bir önceki gün yahut hafta veya ay boyunca sahte alkolü gerçek bir rakı zannederek içtiği için kaç kişinin öldüğüne dair haberleri okuyoruz.
Bu seri cinayetleri (daha doğrusu katliamı) önlemek için her kafadan bir ses çıkıyor. Örneğin kimi, satılan rakının cam şişeden mi, plastik olandan mı çıktığının kontrol edilmesini, kimi Tarım ve Orman Bakanlığı’nın denetimleri sıklaştırmasını, kimi devletin içki üzerinden aldığı fahiş vergi miktarının düşürülmesini öneriyor.
Hani “Onu kim dinler ki?” diyebilirsiniz ama yürürlükteki anayasanın 21 ve 23’üncü maddeleri “devletin halkın genel sağlığını korumak” gibi bir ödevi olduğunu söylüyor. Bununla kalmayıp 56’ncı maddede de aynen şöyle diyor:
“Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.”
Ama ilginçtir, son aylarda pek çok gazetede ve TV yayınında bu ölümlere dair pek çok haber yayımlandı. Örneğin 19 Şubat 2025 tarihli Cumhuriyet’te Ankara’da sahte içkiden ölenlerin sayısının 59’u bulduğu bildiriliyordu. Birkaç gün önce de İstanbul’daki ölüm sayısının 127’ye ulaştığı yazıldı.
Akşam dostlarıyla buluşup birkaç kadeh rakı içmek isteyen sadece İstanbul ve Ankara’da yok ki geriye kalan 79 ilde de binlerce, on binlerce insan aynı şeyi yapıyor. Ama oralardaki ölümleri hiç bilmiyoruz. Bilsek şu anda 200’ü aşan rakam belki binleri geçecek. Ama görüşlerini bolca dinlediğimiz devlet yetkililerinden İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, İstanbul Valisi Davut Gül, Ankara Valisi Vasip Şahin dışında kimse bu konuda tek bir söz söylemiyor. Konunun doğrudan muhatabı olan tarım ve orman bakanı ise çareyi “elektronik kamera”da arıyor.
Bu kadar sahipsizlik içinde bizler de hâlâ yönetildiğimizi sanıyoruz.
Sahte içkiye mani olmak için alınacak önlemler konusunda kulak vermeye değer tek öneriyi yine 19 Şubat 2025 tarihli Cumhuriyet’te gördüm. CHP’nin Tarım ve Orman Politikalarından Sorumlu Gölge Bakanı Erhan Adem, muhabir Emirhan Çoban’a anlatmış:
“Bu ölümler sadece vergi politikalarının değil, daha büyük bir ihmalin sonucudur” demiş ve şöyle devam etmiş:
“Türkiye’de tütün ve alkol piyasası, bağımsız bir düzenleyici kurum olan Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından sıkı sıkı denetleniyordu. 2017’de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçişle bu kurum kapatıldı. Yetkileri Tarım ve Orman Bakanlığı’na devredildi. Bugün sahte içki belasının önüne geçilememesinin en büyük nedeni, bu kurumun yok edilmesidir.”
Bir şey daha var:
Bakanlığın tütün ve alkol dairesinin başındaki görevli psikoloji eğitim almış biriymiş.
Hani eski Türkiye-yeni Türkiye diye tartışıyoruz ya. Hıfzısıhha Enstitüsü’nün kapatılması bize “aşı üretimi” konusunda neye patladıysa belli ki denetimsiz içki üretimi de “yeni Türkiye”nin bir hediyesi.