Bazen insanın nutku tutuluyor. Ülkeyi yöneten siyasi iktidar bu insanları pırasa tarlasından mı topladığına inanıyor da; onların yaşam hakkıyla, sağlığıyla, iş güvencesiyle ilgilenmeyi hiç aklına getirmiyor.
Geçenlerde ülkemizde üretilen sahte içki yüzünden sadece İstanbul ve Ankara’da hayatını kaybeden insanımızın 200 civarında olduğunu yazmıştık. O günlerde “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi”nin verilerine göre 2013-2024 arasındaki 11 yılda 2 bin 664 genç iş kazasında hayatını kaybetmişti. Bir başka ifadeyle de Türkiye’de 2012 yılından 2022 yılına kadar karşılaştığımız iş kazası tam 6.68 misli artmıştı.
Neden acaba?
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun verilerine göre kazaların yüzde 79’u “güvensiz davranışlar” yüzde 20’si de “güvensiz durumlar” nedeniyle meydana geliyor. Hesap bu bilgiye dayanarak mı yapılmış belli değil ama “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi”nin verilerine göre 2 bin 644 işçinin yüzde 24’ü trafik servis kazalarında (yani işçiyi iş yerine getirip götürürken), yüzde 16’sının yüksekten düşerek, yüzde 15’i ezilme ve göçük altında kalarak hayatını kaybetti.
Ölenlerin yüzde 26’sı inşaat ve yol, yüzde 17’si tarım ve orman, yüzde 9’u konaklama, yüzde 7’si taşımacılık, yüzde 6’sı da metal sektöründe çalışıyordu.
Bunları yazarken aklıma yıllar önce Ali Sami Yen Stadyumu’nun yerine yapılan inşaat sırasında bindikleri asansörün yere çakılması sonucu ölen 11 inşaat işçisi geliyor. O katliamdan sorumlu tutulan ve cezai bir bedel ödeyen oldu mu, kamuoyunda hâlâ bir bilgi yok.
14 Ekim 2022’de, Amasra’da meydana gelen kömür yatağı kazasında 110 işçiden 42’si hayatını kaybetmişti. O kazada, pek çok alet ve cihazın ya hiç olmadığı ya da yetersiz olduğu saptanmıştı. O kazada da yanlış anımsamıyorsam ölenler gittikleriyle kaldı.
Sosyal Güvenlik Kurumu 2012’de 1700 ölümlü kaza olduğunu ama 2019’da bu sayının 1147’ye indiği söylüyor.
Kaynağına göre istatistiklerde değişiklik oluyor. Ama iş kazalarının ülkemizde yüksek, hatta çok yüksek olduğunda bir tereddüt yok.
Sahte içki nedeniyle karşılaştığımız ölümlerden söz ederken içki üretimini denetleyen “Tütün ve alkol Piyasası Bağımsız Düzenleyici Kurumu”nun 2017’de çıkarılan bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kapatıldığını, “denetleme” görevinin Tarım ve Orman Bakanlığı’na devredildiğini yazmıştık. Bu bilgiyi veren uzman, o görevin konuyla ilgili, eğitim almamış kişiler elinde olduğunu, neticede etkili bir denetleme sisteminin kalmadığını söylemişti.
İş kazalarıyla ilgili olarak da aynı düzensizliğin ve aynı liyakatsizliğin geçerli olduğunu iddia edebiliriz. Nitekim aralık sonunda Bolu’nun Kartalkaya kayak merkezindeki Grand Kartal Otel’de ölen 78 yurttaşımızın maruz kaldığı vahim ihmal ve sorumlular hakkında hâlâ geçerli bir bilirkişi raporu hazırlanmamış olması, hastalığın sadece tütün ve alkol alanında değil, devletin her organında görüldüğünü ortaya koyuyor.
Böyle bir ülkede yaşamaya bizleri mahkûm eden siyasi iktidarın tüm bunlardan alacağı hiç mi ders yok?